Çok yaşa Cumhuriyet!
Bundan 100 yıl önce kişi başı gelirde Avrupa’nın en yoksulu, okuma yazma oranında en düşüğü, borçlulukta en yükseği, parası pul olmuş, yüksek enflasyonla boğuşan, sanayisi olmayan, kaynakları yabancıların elinde bulunan ve her alanda Avrupa’nın birkaç yüzyıl gerisinde kalmış işgal altındaki bir ekonomiydik. Son yıllarını sıkıntılı geçirsek de Cumhuriyet’in ilk 100 yılında öncekinden daha aydınlık ve daha müreffeh bir ülke yarattık.
Dünya reform tarihinde Cumhuriyet’in ilk yılları, özellikle meclisin kurulduğu 1920 ve Atatürk’ün öldüğü 1938 yılları arasındaki dönem çok özel bir yer kaplar.
Bu dönemde neler yapıldı neler…
Önce meclis, sonra Cumhuriyet kuruldu; hilafet kaldırıldı. Öğretim birliği kabul edildi, ilköğretim zorunlu hale getirildi. Millet mektepleri açıldı; milyonlarca kişiye temel eğitim verildi. Köy öğretmen okulları açıldı, binlerce öğretmen yetiştirildi. Üniversiteler kuruldu. Türk harfleri hakkındaki kanun kabul edildi, medeni kanun yürürlüğe girdi. Kadın erkek eşitliği sağlandı. Kadınlara seçme ve seçilme hakkı verildi. Montrö ve Lozan imzalandı. Ankara başkent ilan edildi. İlk tersane, ilk tiyatro, ilk şeker fabrikası, ilk sigorta şirketi, ilk haddehane bu dönemde kuruldu. İlk yolcu uçağı seferi yapıldı, ilk betonarme köprü inşa edildi. İlk kâğıt para tedavüle girdi, ilk radyo yayını başlatıldı; limanlar ve demiryolu şirketleri yabancılardan alındı. Soyadımız oldu, vatandaşlık yasası kabul edildi. Kabotaj kanunu yürürlüğe girdi.
Merkez Bankası, Çocuk Esirgeme Kurumu, Tekel Genel Müdürlüğü, Ziraat Enstitüsü, Devlet Demiryolları, Türk Hava Kurumu, Sanayi Bankası, Anadolu Ajansı, Danıştay, Türk Tarih Kurumu, Türk Dil Kurumu, Devlet Sanayi Ofisi, Sanayi Kredi Bankası, İller Bankası, MTA, Etibank, Hava Yolları ve Toprak Mahsulleri kuruldu.
Türkiye İş Bankası, Halk Bankası, Anadolu Sigorta, Sümerbank bu dönemde doğdu. Çiftlikler, haralar, tarım satış kooperatifleri, onlarca şeker, kâğıt, çimento ve mensucat fabrikaları kuruldu. Uçak ve motor fabrikası gerçek oldu. Elektrik santralleri, demiryolu ve tramvay hatları açıldı, deniz ticareti düzenlendi, uluslararası ölçü birimleri kabul edildi.
Şeker fabrikaları, ticaret ve sanayi odaları ve demir çelik sanayii hakkındaki kanunlar kabul edildi; sanayi teşvik kanunu çıkarıldı. Müzeler, senfoni orkestraları ve konservatuvarlar açıldı. Numune Hastanesi ve Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü kuruldu.
Ve tüm bunlar yapılırken bir yandan da Osmanlı’nın borçları ödendi, hem de son kuruşuna kadar.
Geçen hafta “Cumhuriyetimizin İkinci Yüzyılı’nda Yeni Nesil Sanayi İçin Önceliklerimiz Neler Olmalı?” başlıklı bir toplantıda İstanbul Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan’ın dediği gibi “Bizleri 100 yıldır huzur ve barış içinde bir arada tutan en kıymetli ortak bağ ve değerimiz Cumhuriyettir. Yüz yıldır etrafımızdaki ateş çemberinin ortasında barış içinde yaşıyorsak bu Cumhuriyetimiz sayesindedir. Cumhuriyetimizi korumak, yaşatmak hepimizin önceliği olmalıdır.”