"Çin'den tazminat isteyenler ve istemeyenler..."
Cumartesi akşamı piyasaları yorumlamak üzere instagram hesabımda Dan Levent'i konuk ettim. Her hafta bu ritüeli gerçekleştiriyoruz diyebilirim. Katılımcı sayısını binlerle ölçülen bu buluşmalarda sadece dolar, altın, faiz ve borsayı değil, uluslararası çaptaki bazı gelişmeleri de analiz ediyoruz.
Web sitemde belirttiğim gibi Fed Başkanı Powell'in açıklamaları tam küresel piyasalara neşe vermişken bir anda oldukça sert gelişmeler ortaya çıktı. Almanya, ABD ve Avustralya, Korona Virüsü ile ilgili sorumluluğu Çin’in üzerine yükleyip büyük tazminatlar talep edeceklerini kamuoyu ile paylaşmaya başladı.
Hatırı sayılır tecrübeye sahip bir piyasa oyuncusu olan Dan Levent Instagram hesabımdan yapılan canlı yayında meseleyi şu şekilde özetledi: Geçen hafta Almanya’da Bild gazetesinde çıkan bir haberde Merkel’in 165 milyar dolar tazminat talep edeceği haberi piyasalara düşmüş, pek bir etki yaratmamıştı. Ancak Perşembe gecesi Beyaz Saray Ekonomi Konseyi Başkanı ve Trump'ın en güvendiği insanlardan olan Kudlow'un açıklamaları piyasalara bomba gibi düştü. Almanya'dan sonra ABD'nin de tazminat talebinin en az 160 milyar dolar olacağı yönündeki açıklamaları, daha önce Trump ve Ticaret Meselelerinde danışmanı olan Peter Navaro'nun bu tür açıklamalarıyla eşleşince Perşembe gecesi piyasanın dengeleri alt üst oldu diyebilirim.
"Çin tazminat taleplerini veto edebilir ama..."
Yüksek ihtimalle, iç siyasette kaybedilen oyların geri kazanılması için Trump’ın Çin’e yönelik suçlamaların ses tonu yükseltecek. ABD Başkanı vatandaşlarına, virüsün Çin’in yüzünden bu hale geldiğini iddia edecek ve önümüzdeki dönem Amerikan halkının gördüğü bu zararı kuruşuna kadar Çin'den talep edeceğine dair sık sık tweetler paylaşacak. Daha önceki davranışları bu beklentiyi teyit ediyor zaten. Hatırlarsanız, Beyaz Saray Basın açıklamalarında sürekli "Çin Virüsü" diye tekrar ediyordu.
Çin, elbette bu tazminat taleplerini kabul etmeyecek ama buna rağmen tazminat talepleri de hız kesmeyecek. Washington Post gazetesinde cuma günü çıkan bir haberde, ABD Senatosunda Çin'in elinde tuttuğu ABD hazine bonolarını ödememe ihtimalinin tartışıldığı yazıyordu. Anlaşılan bu mesele giderek büyüyecek.
Unutmadan: Avustralya’nın da tazminat talep edeceğini açıklaması tansiyonu iyice artırdı. Çin’in Avustralya’yı Cuma günü 6 farklı şekilde tehdit ettiği de gözlerden kaçmadı. Piyasalar hızlıca geri çekilmeye başladı. Büyük ihtimalle önümüzdeki birkaç hafta bu konu gündemin ana başlığı olacak.
Dan Levent'in bu yorumları ile ilgili Prof. Dr. Çağrı Erhan'a danıştım: Çağrı Hoca Türkiye Gazetesi’nde pazar günü çıkan yazısında "bir süre sonra dünyanın Çin'in yanındakiler ve karşısındakiler olarak bölündüğünü görebiliriz" diyordu. Ben kendisine şu soruyu yönelttim: "Çin'e karşı açılan tazminat davalarının uluslararası hukukta yeri var mı ?".
Çağrı Hoca 1972 yılında biyolojik silahlarla alakalı bir sözleşmenin imzalanmış olduğunu, ancak konu BM Güvenlik Kurulu’na gelse bile Çin'in tek başına bile veto ederek yaptırımlardan kurtulabileceğinin altını çizdi. Ancak şirket bazında dava açılırsa durumun farklı olacağını ve işin büyüyebileceğini de ilave etti.
Özetle ülkeden ülkeye değil ama şirketlerden ülkeye dava açılabileceğini anlaşmış oldum. Elbette bu davaları yıllar sürecektir. Ancak Trump'ın seçimlere kadar bu işte ısrarcı olacağını söylemek falcılık olmaz sanıyorum.