Çin’de konut alanlar isyanda
Çin’in, ABD’yle bilek güreşine girdiği bugünlerde başı belada. Belanın kaynağı ne Tibetliler ne de Uygur Türkleri; konut alanlar. Konut sahipleri, daha doğrusu konut alım sözleşmesi yapan ancak konutuna kavuşamayanlar konut kredilerini ödememe kararı aldılar. Çin gibi otoriter rejimle idare edilen ülkelerde bu tür kalkışmalar kanlı bitebilir. Başta Çin olmak üzere bunun örneklerini birçok ülkede gördük. Sevindirici olan, ülkede henüz olayların bu noktaya gelmemesi.
Çin’de konut sektörü uzun süre hükümet tarafından desteklendi. Mortgage kredilerindeki artış oranında uzun yıllar Çin, Türkiye’yle birlikte başı çekti. Bu politika bilinçli uygulandı. Çünkü bu sayede iç talep artırıldığı gibi yoksulluğun aşılmasında bir gösterge olan konut sahipliği oranı da yukarı çekiliyordu. Bugün sorun olan bu politikanın açmazı hane halkı ve şirketlerinin borçlanma oranlarını ve parasal genişlemeyi artırmasıydı. Çin hükümeti, bu eleştirilere kulağını tıkadı çünkü parti yöneticileri de bu kentsel ranttan payını alıyordu.
Ponzi’nin Çin örneği
Son 20 yılda Çin adeta müteahhit cenneti oldu, sektöre finansman sağlayan fonlar da gözde fonlar arasında başı çekti. Bu durum, daha önce ABD’de ve başka ülkelerde de yaşanan emlak krizine doğru gidişi hızlandırdı. Sistem adeta İtalyan Ponzi’nin Çin örneği haline dönüştü.
Sistem tıkandı. Emlak şirketleri konutları tamamlayamadı, inşaatlar yarım kaldı. Konut satın alanlar mortgage kredi taksitlerini ödemelerine rağmen konutlarını teslim alamayacaklarını anladılar. On gün önce de kredilerin ödemesini durdurduklarını açıkladılar. Tek parti-tek adamla yönetilen Çin’de hükümet sektöre yönelik 44 milyar dolarlık (300 milyar Yuan) bir müjde paketi açıkladı.
Buna rağmen derecelendirme kuruluşu S&P, konut satışlarında bu yıl %33’e varan bir düşüş beklediklerini açıkladı. Çin’de emlak satışları bu yıl üçte bir oranında düşebilir ve bu durum, insanların piyasaya olan inancını yitirmesine neden olabilir ve müteahhitlerin önceden satılan konutları tamamlama konusundaki baskılarının artması nedeniyle ülkenin konut sektörü için daha fazla sorun yaratabilir.
Boykot, halihazırda likidite sorunlarıyla karşı karşıya olan ve nakit akışını sürdürmek amacıyla müşterilerin evleri için önceden ödeme yapmasına bağlı olan müteahhitler üzerindeki baskıyı artırdı. Bazı büyük inşaat şirketleri şimdiden temerrüde düştüler ve küresel finansal sistemde panik dalgalarına neden oldular.Geçen yıl 300 milyar dolarlık borcunun bir kısmını ödeyemeyen ülkenin ikinci en büyük inşaat şirketi Evergrande iflas noktasına geldi.
Son konut satış verileri, fiyatlardaki keskin düşüşlerin finansal istikrarı tehdit edeceğini göstermekte. Ekonomideki yavaşlama ve artan işsizlik, konut satışları ve fiyatlar üzerindeki aşağı yönlü baskıya katkıda vermekte.
Pekin yönetimi son gelişmelerden rahatsız. Komünist partisinin ileri gelenleri emlak piyasasının istikrarsızlığının sosyal istikrarı olumsuz etkileyeceğinden korkmaktalar. Kurtarma paketi bu anlamda biraz da mecburiyetten gündeme geldi. Fona ilişkin söylentiler bile piyasalara yetti. Şimdilik fiyat düşüşü yavaşladı. Ancak bu durumun geçici olma olasılığı yüksek. Yani Çin’i ciddi bir konut krizi bekliyor. Çin Hükümeti şimdilik müjde paketleriyle işi idare etmekte. Bir de demokrasisi zayıf olan her otoriter rejim gibi dış güçler savına sığınmakta. Tayvan krizini kaşıyarak olası sesleri kısmaya çalışmakta.
Okuma Önerisi: Dani Rodrik, Tek Ekonomi Çok Reçete.