Çin saldırısı
Çin’in 2005 yılında Dünya Ticaret Örgütü’ne üye olması küresel ekonomideki dengeleri derinden etkiledi. Çin üyelik sayesinde ortak gümrük vergilerini kullanarak hemen hemen tüm ülkelere karşı dış ticaret fazlasını önemli ölçüde artırdı.
Başta ABD olmak üzere batılı ülkeler bu üyelik sayesinde Çin’in açık toplum olma yolunda mesafe alacağını ve kapitalist ülkelere eklemleneceğini düşündü. Ancak sonuç öyle olmadı. Çin, DTÖ’nü dış ticaret fazlası yaratmak için kullandı. Gerekçe olarak da ülkesinin nüfusunun 1 milyarın üzerinde seyrettiğini ve istihdam yaratmak zorunda olduğunu gösterdi. Çin haklıydı. Ancak Çin düşük ücretle çalıştırdığı, sosyal hakları tırpanlanmış bir işgücü piyasasına sahipti. Bu da ihracat yaptığı ülkelere göre kendisine karşılaştırmalı üstünlük sağlıyordu. Çin bununla da yetinmedi, izlediği düşük kur politikası ile rekabet gücünü daha da yukarı çekti.
Bu duruma sonunda ABD Başkanı Obama isyan etti. Çin’in kur savaşlarına karşı mücadele başlattı. Çin’i yaptırımlarla tehdit etti. Obama sonrası başkanlık koltuğunu oturan Trump, “USA is first” politikası ile Çin tehdidini engelleyecek önlemler almaya çalıştı. Biden bu politikaları devam ettirdi. Üç başkan da ne yaptılar ise Çin’e karşı üstünlük kuramadılar. ABD sürekli Çin ile yapılan ticarette açık vermeye devam etti ve 2005 yılından bu yana 200 milyar doların altına inmedi. Birçok yıl bu rakamın üstüne çıkıldı. Örneğin 2018 yılında ABD dış ticarette Çin’e karşı 418 milyar dolar açık verdi. Bu 2005 yılındaki açığın iki katından fazlaydı.
Kaynak: https://www.census.gov/foreign-trade/balance/c5700.html, Türkiye için TÜİK veri tabanı.
ABD’nin Çin ile yaşadıklarının benzerini Türkiye’de yaşamakta. 2005 yılından itibaren Çin’le artan bir dış ticaret açığı ile karşı karşıya. 2023 yılındaki açık 2005 yılının yedi katı. Çin’in toplam ithalatımız içindeki payı 2022 yılında yüzde 16,2, 2023 yılında yüzde 12,6 düzeyine ulaştı.
Çin şimdi de elektrikli otomobil ve SUV araçlarla küresel ölçekte yeni bir atağa kalktı. Düşük fiyatlarla pazarda ilk sırayı şimdiden ele geçirdi. Üstelik bu defa bazı ülkelere doğrudan yatırım yaparak araçları üretme yoluna gidiyor. Tabii araçların parçalarının önemli kısmı Çin’den gelecek, üretim yapılan ülkedeki tesis montaj yapacak.
Çin’in dış ticaret politikasının Türkiye için sürdürülebilirliği yok. Çin ile yeni bir dış ticaret politikası üzerinde anlaşma arayışına bir an önce başlanmalı. Bu anlaşma kuralı dayalı olabilir. Örneğin Çin’in Türkiye’nin yaptığı ithalatın belli bir oranı kadar ihracat yapmamızı kabul etmesi bir kural haline getirilebilir. Ancak daha da önemlisi Türkiye sanayi politikasını değiştirmeli. Çin’den ithal ettiğimiz hemen her ürün ülkemizde üretilebilir. Dolayısıyla Çin ile rekabet edebilecek yerli üretim yapma yoluna gidilmeli. Bunu korumacılık yoluyla değil verimlilik ve kalite yoluyla yaparsak sorun kendiliğinden çözülür.
Okuma önerisi: Vural Fuat Savaş, Bilmediğimiz Çin.