Çin ekonomisinin problemleri
Başlığa bakınca pek çok kişi “Çin son 30 yılın en büyük başarı hikayesi, toplam milli gelirde ABD’yi yakalamış bir ülke, resmi rakamlara baktığımızda halen yüzde 5 civarında bir büyüme gösteriyor, yüksek cari fazla vermeye devam ediyor, nesi zor durumda?” diye sorabilir. Ancak kazın ayağı pek de öyle değil. Zaten, öyle olmadığını da Salı günü ilan edilen ve pandemi sırasında alınan olağanüstü tedbirlerden sonraki en büyük canlandırma paketinden anlayabiliyoruz. Pakete kısaca bakmadan önce sorunların kaynağını irdelemekte fayda var.
Çin son 30 yılda merkezi bir güdümlü ekonomi (command economy) anlayışıyla liberal ekonominin bazı unsurlarını birleştirerek çok hızlı bir büyümeye ulaştı. Bunda özellikle ilk başlarda işgücü ücretlerini çok düşük tutmasının ve yabancı yatırımlara ülkeyi açmasının önemli bir payı oldu. Tabii, ucuz işçilik ve bundan daha önemli olarak yabancı yatırımcıları cezbedecek şeffaf ve güvenilir bir yatırım ortamı ve ticaret sistemi kurulmuş olması (yoksa salt “ucuz” işçilik Güney yarımkürenin neredeyse her yerinde bulunabilir) Batılı şirketlerin kâr hırslarıyla da birleşince “Çin” mucizesi ortaya çıktı. Ancak Batı’daki ekonomik yavaşlama ve işsizlik problemleri ile birlikte Çin’e karşı ticaret duvarlarının örülmesi son yıllarda dengeleri bozmaya başladı.
Günümüzde Çin ekonomisi hakkında hâlâ doğru verilere ulaşmak kolay değil ve resmi rakamlar gerçeği tam da yansıtmıyor. Ancak önemli bir veri Çin halkının ekonomik gidişat konusundaki memnuniyetsizliği. Çin’in tüketici güven endeksi pandemi ile birlikte 2021 yılı sonunda dibe vurduktan sonra (120 değerinden 90 değerine düşüş) 3 yıldır dip seviyelerde geziniyor. Her ne kadar Çin’in PMI (Satın alma yöneticileri endeksi) rakamları bu zayıflığı tam da yansıtmıyorsa da (Ağustos ayı hizmet sektörü PMI’ı 51.6, imalat sektörü PMI’ı ise 50.4 seviyesinde) ihracat siparişlerinde görülen durgunluk ileriye dönük iyi sinyaller vermiyor. Öte yandan Çin fabrikalarındaki stok seviyelerindeki artış, zayıf üretimle birlikte, zayıf talebe de işaret ediyor.
Çin ekonomisindeki en önemli problemlerden biri de gayrimenkul sektörüyle ilgili olan. 2021 yılında Çin’in en büyük gayrimenkul şirketlerinden Evergrande’nin batmasıyla su üstüne çıkan problemler hallolmak bir kenara o günden beri artmış vaziyette. Çin milli gelirinin yaklaşık %13’ünü oluşturan gayrimenkul sektöründe 2021’den beri satışlar ve inşai faaliyetler %50’den fazla azalmış durumda. Buna rağmen, tam rakamlar bilinmese de, halihazırda Çinli gayrimenkul şirketlerinin elinde 1 ila 2 milyar metrekare arasında satılamamış boş yeni konut olduğu tahmin ediliyor.
Sonuçta Çin ekonomideki yavaşlama ile mücadele kapsamında oldukça kapsamlı bir program açıkladı. Yüzde 5’lik büyüme hedefine ulaşmak için (daha altı Çin için yavaşlamayı ifade ediyor!) referans faiz oranlarında kesintiler de dahil olmak üzere bir dizi teşvik önlemi uygulamaya alınacak. Para politikası tarafında, Çin Halk Bankası (PBoC - merkez bankası) ana politika oranı olan yedi günlük ters repo oranını düşüreceğini söyledi. Ayrıca, Banka zorunlu karşılık oranını ilk aşamada %0.5 oranında düşürecek ve yılın kalanında %0.25-0.5 oranında ek kesinti daha yapacak. Zorunlu karşılık oranlarındaki düşüş ile birlikte bankacılık sistemine 1 trilyon RMB (142 milyar $) likidite ekleneceği tahmin ediliyor.
Çin Halk Bankası ayrıca borsayı canlandırmak ve hisse geri alımlarını desteklemek için devlet fonlarını devreye sokarken, sıkıntıdaki emlak sektörüne de daha fazla destek duyurdu. Aracı kurumların, sigorta şirketlerinin ve fonların hisse senedi satın almasına yardımcı olmak için 500 milyar RMB'lik bir fon başlatıldı. PBoC şirketlerin hisse geri alımları yapmasına yardımcı olmak için de 300 milyar RMB sağlayacak. Ayrıca ikinci evler için ipotek peşinatları da %25'ten %15'e düşürüldü.
Tüm bu önlemlerin Çin ekonomisini ne kadar canlandıracağını önümüzdeki dönemlerde göreceğiz. Ancak, Çin’in bu tip müdaheleci tedbirlerle yüksek oranlı ekonomik büyümesini ilelebet sürdürmesi bir mucize olur. Çin’in inşaat sektöründe olduğu gibi merkezden müdaheleci politikalarla ekonomisini büyütebileceği devirler geçmekte. Artık arz-talebin serbest piyasa kuralları dahilinde belirlendiği daha liberal bir ekonomi anlayışını benimsemek zorunda. Konjonktürel yavaşlama dönemlerinde de doğrudan sektörleri hedefleyen arz taraflı devlet güdümlü politikalar yerine klasik Keynezyen politikaları benimsemesi daha yerinde olacak.