Çin ekonomisi sallanıyor
Çin ekonomisi sallanıyor. Ancak bunun nedeni şimdilerde çok gündemde olan koronavirüsü değil. Virüs için şunu söyleyebiliriz. Çin’e yönelik analiz yapanların gözlerindeki perdeyi kaldırdı.
Çin, 1976 yılında Mao Zedung’un ölümü sonrası kısa bir kargaşa döneminin ardından adı komünist olan bir devlet olmaya devam etti, ancak ekonomide sistem tercihini kapitalizmden yana kullandı. Ancak bu kapitalizm-liberal sistem, öyle A. Smith’in, hatta J.M. Keynes’in öngördüğü bir sistem değildi (en azından bu yazıda sistem tartışmasına girmek istemediğim için), şimdilik adına devlet-corony- kapitalizm diyelim.
Sistem tercihi Çin’de büyüme oranını bazı yıllarda %14’ün üzerine çıkardı, Mao’nun aç bıraktığı Çin halkının karnını doyurdu, Çin’de açlık sorunu kalmadı, fakat yoksulluk devam etti. Çin ekonomisi dünya 2008 krizine girip, küçülmeye başladığında da büyümeye devam etti. Ancak artık büyüme oranı %10’lar düzeyinde değildi, sürekli düşmeye başladı. Çin, son iki yıldır da %6 düzeyinde büyüyebildi.
Çin ekonomisindeki büyüme ivmesinin böyle devam etmeyeceğini bu köşede daha önceleri de yazmıştım. Aşırı kredi büyümesi, inşaat sektörüne yapılan yatırımlar, magazinsel kamu yatırımları ekonomiyi tıkadı (bu sorunlar tanıdık geliyor mu?). Gelinen nokta da artık Çin’de yeni bir döneme girildiğini göstermekte.
Çin ekonomisi yavaşlıyor, bunun nedeni hem döngüsel faktörler, hem de uzun vadeli yapısal sorunlardan kaynaklanıyor.
Büyüme 2019 yılında iç ve dış talebin yanı sıra diğer dış faktörlerin de etkisiyle yüzde 6,1’e geriledi. Büyümenin, yapısal sorunların derinleşmesi nedeni ile 2020’de yüzde 5,9’a ve 2021’de yüzde 5,8’e kadar gerileceği tahmin edilmekte (Dünya Bankası tahmini).
Yapısal sorunların başında kamu yatırımlarına geri dönüşlerin azalması, artan firma ve hanehalkı borçlanması, verimlilik düşüşü, çevre kirliliği ve ülke nüfusunun hızlı yaşlanması gelmekte.
ABD ile olan ticaret savaşında sağlanan sulh neticesinde kısa vadeli riskler aşağı doğru gitse de, bu henüz ilk adımdır. İkinci aşamada ABD’nin tavrının ne olacağı şu anda belirsizliğini korumakta.
Özel sektöre yönelik kredi büyümesinde sınıra gelindi. Bu durum firmalar arasında asimetri yarattığı gibi, finansal kaldıraç oranını da zorlamakta.
Çin’in bu sorunları aşması için öncelikle oligark yaratarak sermaye birikimi modelinden vazgeçmesi, daha demokratik bir ülke olma yolunda çaba göstermesi gerekmekte.
Aksi takdirde önümüzdeki yıllarda Hong-Kong benzeri ayaklanmalar ülkenin diğer bölgelerine de yayılacak.
Son söz Türkiye Cumhuriyeti hükümetine, Uygur Türklerine yapılanları görünüz. Uluslararası arenada Uygurların sorunları da en az Filistinliler kadar Türkiye tarafından dile getirilmeli.