Çin, dış ticarette ayrışmaya devam ediyor
Küresel salgın ile dünya ticaretinde yeni bir dönem başlıyor. Tek noktadan tedarik zinciri yaklaşımı geride kalırken, üretim ve tedarik güvenliği gibi konular tedarik zincirinde daha fazla ön plana çıkıyor. Artık en az maliyetli tedarik yapılarına, güvenli tedarik yapısı anlayışının eklendiği ve kritik girdilerde kendi kendine yeterlilik konularının daha da önem kazandığı anlaşılıyor. Yeni dönem dış ticaret ana kurgusunun üretim ve tedarik güvenliği olduğu söylenebilir.
Aslında bu yönde bir bakış açısına iten en önemli gelişme, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile Çin Halk Cumhuriyeti (Çin) arasında yaşanan ‘soğuk ticaret savaşları’ oldu. Dünya ticaretinde en önemli paya sahip iki ülke arasında yaşanan gelişmeler, Avrupa Birliği (AB) tarafından da tüm dünyada olduğu gibi yakından takip ediliyor. Aslında en çok merak edilen ‘Çin dış ticarette nereye gidiyor?’ sorusunun cevabı. Bu noktada, Berlin merkezli ve Çin üzerine faaliyet gösteren bir düşünce kuruluşu olan MERICS (Mercator Institute for China Studies) ile AB Ticaret Odası ortak bir raporu bu yıl yayınladı. Rapor “Decoupling: Severed Ties and Patchwork Globalisation (Ayrışma: Kopmuş Bağlar ve Yamalı Küreselleşme)” başlığı ile kamuoyuyla paylaşıldı.
Çin kritik sektörlerde “yeterlilik” diyor
Rapor ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşlarına, Çin’deki ekonomik gelişmelere ve AB’nin Çin ile planlanan ticari ilişkilerine detaylı yer veriyor. ABD açısından Biden döneminin Trump dönemine göre farklı olacağı aşikâr. Ancak Trump yönetimi ofisten ayrılmadan kısa süre önce büyük bir teknoloji şirketi olan ve yarı iletken üretimi yapan Semiconductor Manufacturing International Corporation’ı (SMIC) kara listeye aldı. Küresel yatırımcıların kararının olumsuz yönde etkilenmeye çalışıldığını gördük. Buna karşılık Çin ise yabancı yatırımlarda ulusal güvenlik inceleme sürecini genişletmek için getirdiği önlemleri yayımladı. Arka planda Çin ile ABD arasında bir üretim yarışı olduğu ve alınan kararlar ile tedarik zincirine müdahale edildiği görülüyor. Bu anlamda bir ‘soğuk bir ticaret savaşı’ yaşanıyor.
Yine raporda oldukça detaylı işlenen başka bir konu daha bulunuyor; Çin'in 15 yıldan bu yana kritik teknolojilerde kendi kendine yeterlilik geliştirme ve yüksek katma değerli endüstrilerde hâkimiyet kurma çabasının olduğuna işaret ediliyor. Tüm sanayi politikası bu yönde planlanmış durumda. Bu yaklaşımın devamı olan China Manufacturing 2025 (CM2025) girişimiyle 10 stratejik teknoloji alanında küresel rakipleri ikame etmeyi hedefleyen bir destek politikası izliyor. Bu yaklaşımda Çinli firmaların tedarik zincirlerinde daha fazla özerklik ve kontrol sahibi olması ana hedefi de yer alıyor.
Çin’deki ayrışma 4 ana kategoride açıklanıyor
Önümüzdeki dönemde Çin ve AB arasında imzalanacak Kapsamlı Yatırım Anlaşması’na ilişkin siyasi seviyede mutabakat sağlansa dahi Avrupa’da bu gelişmeye şüpheyle yaklaşılıyor ve AB-Çin ekonomik ilişkilerinde adilliğin sorgulandığı görülüyor. Rapor bu noktada Çin’deki ayrışmayı 4 ana başlıkta açıklıyor:
· Makro ayrışma – siyasi ve finansal,
· Ticari ayrışma – tedarik zinciri ve önemli girdi ürünler,
· İnovasyonda ayrışma – AR-GE ve standartlar,
· Dijital ayrışma – veri yönetimi, ağ ekipmanları ve telekomünikasyon hizmetleri.
Bu ayrışmada en dikkat çekici kısmın ticaret alanında yaşanan ayrışma olduğu ifade ediliyor. Tedarik zincirleri, COVID-19 salgını ya da ticaret savaşlarından önce Çin'de zaten önemli ölçüde değişmişti ve düşük maliyetli üretim başka yerlere taşınıyordu. Buna ilave olarak yarı iletkenler, ilgili üretim ekipmanı, yazılım ve hatta nadir elementler gibi kritik malların satışı ve ihracatı üzerine de kısıtlamalar getiriliyor. Çok az risk altında olan veya hiç risk altında olmayan şirketler bile, tedarikçileri/müşterileri artık yurt dışından bileşen veya ekipman tedarik edemezlerse zarar görebiliyor. Çin’deki yeni ihracat kontrollerinin, yerel olarak geliştirilen malların ve çözümlerin ihracatını engelleyebileceği için riskleri de artıracağı ifade ediliyor.
Raporda bununla birlikte standartlar ve veri ile ilgili konularda yaşanan ayrışmanın gitgide daha da kaygı yarattığı belirtiliyor ve bazı girdi ürünlere erişim konusunun ise hâlihazırda Çin’de faaliyet gösteren veya Çin’de tedarik zinciri bulunan firmalar için önemli bir problem olduğu vurgulanıyor.
Ne yapılmalı?
Dünya ticaretinde büyük kırılmaların yaşandığı ve dış ticarete bakış açılarının değiştiği zamanlar hep olmuştur. Ticaret savaşları ile başlayan sürecin soğuk bir üretim güvenliği savaşına dönüştüğünü görüyoruz. Kritik girdi üretiminin hâkimi olarak üretim ve tedarik güvenliğinin öne çıkması, teknoloji olarak farklı ürünlerin geliştirilmesine yatırım yapılması, yerel iş birliklerin artması ve dijitalleşmenin daha etkin ve verimli kullanılmasının bu dönemin öne çıkan yaklaşımları olduğunu söyleyebiliriz. Bu noktada ülke olarak bu gelişmeleri yakından izlemek ve bu yönde yol haritaları oluşturmamız gerekiyor.