Çimentoda düşük karbon için 4 adım
İklim değişikliğiyle mücadelenin yanı sıra, makro ekonomi politikalarını ve ticareti yeniden şekillendiren yeşil dönüşüm, Türkiye'nin ekonomik kalkınma ve ihracata dönük planlarını da yakından etkiliyor.
Avrupa Birliği'nin (AB) 2050'de karbon nötr olma hedefiyle karbon salımı yüksek ürünlerin ithalatına vergilendirme yaparak uygulamaya koyacağı Yeşil Mutabakat, ilk aşamada çimento, demir-çelik, alüminyum, gübre ve elektrik sektörlerinde karbon yoğunluğunun azaltılması için kapsamlı bir değişim getiriyor.
Avrupa’nın en büyük çimento üreticisi olan Türkiye, 2021 yılı itibarıyla dünyanın en fazla çimento ihraç eden ikinci ülkesi konumunda. Türkiye, 2021 yılında 18,3 milyon ton çimento ve 12,5 milyon ton klinker olmak üzere toplamda 30,8 milyon ton ihracat gerçekleştirdi.
1957 yılında kurulan ve çimento sektörünün yüzde 95’ini temsil eden TürkÇimento’nun misyonlarından biri de, sektörün sürdürülebilir kalkınma hedefleri çerçevesinde atık bertarafı ve alternatif hammadde kullanımı, enerji verimliliği gibi konularda çalışmalar yapmak.
TürkÇimento CEO'su Volkan Bozay; çimento sektörünün yeşil dönüşüm, özellikle de enerji verimliliği konusunda son 10 yıldır önemli yatırımları yaptığını ve sektörde farkındalığının yüksek olduğunu söylüyor.
“Sektörümüz Avrupa Birliği ve küresel ölçekte emisyon ticaret sistemi ve vergi sistemlerini yakından takip ediyor. 2019 yılında düşük karbon yol haritası yayınladık” diyen Bozay, “Çimento sektörü; madencilik, kimya, enerji ve üretim olarak bakıldığında, tüm bu süreçlerin entegre olduğu bir sektör. Dolayısıyla enerji yoğunluğu çok yüksek” yorumunu yapıyor.
Bozay; sektörün karbon emisyonlarının azaltılmasında dört temel konunun ön plana çıktığını ifade ediyor ve bu dört konuyu; alternatif yakıtlar, altenatif hammaddeler, yeni teknolojiler ve verimlilik olarak sıralıyor.
Bozay, çimento sektöründeki mevcut durumu ve atılması gereken adımları şöyle anlatıyor…
Enerji tüketen bir sektörden enerji üreten bir sektöre dönüşüyor
“Çimento üretim maliyetlerinin yüzde 85’ini enerji maliyetleri oluşturuyor. Kullanılan enerji çeşitlerinde elektrik enerjisi ve ısıl enerji için ise yakıt kullanımı olduğunu görüyoruz. Çimento sektörü karbon salımı konusunda toplam emisyonun yüzde 6-8’inden sorumlu. Emisyon azaltımı için çimento sektörünün alternatif yakıt kullanımı yıllar içinde arttı. Türkiye’de 2022 yılı itibarıyla 16 ayrı fabrikada 25 adet atık ısıdan geri kazanım sistemi bulunuyor. Çimento fabrikaları ihtiyaçları olan elektriğin yüzde 25’ine kadar olan kısmını kendi ısılarını kullanarak üretiyor. Ayrıca bu sayede 570 bin hanenin günlük tüketimine denk gelen elektrik enerjisi, sadece prosesten çıkan atık ısı ile karşılanabiliyor. Çimento sektörü enerji tüketen bir sektörden enerji üreten de bir sektöre doğru evriliyor. Mevzuata ilişkin engeller konusunda yaptığımız sektörel girişimlerin büyük oranda karşılık bulmasının, devreye alınacak tesis yatırımlarını daha da artıracağını öngördüğümüzü de belirtmek istiyoruz.”
Öte yandan, çimento içerisinde kullanılan klinker oranı azaldıkça sektörün klinker üretimi kaynaklı karbon salımı da azalacak. Hem çimentoda yüksek emisyona neden olan klinker oranını azaltmak hem de daha düşük karbonlu alternatif bağlayıcılar geliştirmek için sektörümüz Ar-Ge faaliyetlerini çeşitlendiriyor.
Belediye atıkları önemli bir potansiyel “Ülkemizde, alternatif yakıt oranını Avrupa gibi yüksek ortalamaya çıkarabilmek için belediye katı atıklarının devreye girmesi gerekiyor. Türkiye’de bugün yılda yaklaşık 32 milyon ton belediye katı atığı üretiliyor. Bu atıklardan en az 7 milyon ton ek yakıt üretim potansiyeli bulunuyor. Bu ek yakıtların çimento sektöründe kullanımı ile 3 milyon tona yakın kömürün ithali önlenerek döviz tasarrufu sağlanabilir. Döngüsel ekonominin en önemli ayaklarından birinin çimento sektörü olması gerekiyor. Örneğin bugün Avrupa’da biyokütle yakıt kullanım oranı yüzde 50 civarında, fakat Türkiye’de bu oran sadece yüzde 8. Türkiye’de belediyelerde ve özel sektörde atık işleme tesislerinin sayısı çok az.”
Büyük resmi görmek zorundayız
“Türkiye’de dönüşümü gerçekleştirirken, yolu doğru belirlememiz gerekiyor. Bizim sorunumuz büyük resmi görememek. Önceliklerimizi belirlememiz gerekiyor. Çimento, dünyada sudan sonra en çok tüketilen madde olan betonun, temel bir bağlayıcısı. Yani, stratejik bir ürün ve planlamasının da iyi yapılması gerekiyor.
Alternatif yakıtlar ve hammadde kullanımı sektördeki dönüşümün yüzde 40’ından sorumlu; gerisi inovasyonla ilgili. Avrupa Birliği “Innovation Fund” adında bir fon oluşturdu. Buraya 3.8 milyar Euro kaynak aktarıldı. 30’a yakın projenin 9-10 tanesi çimento ile ilgili. 10 projede hidrojen teknolojileri kullanılıyor.”
Yeni bir ekonomik model
“Bugün Sınırda Karbon Mekanizma’sından konuşuyoruz; ama siz ihracat yapsanız da yapmasanız da bu dönüşüm olacak. Biz işe sadece ‘çevresel’ bir bakış açısı ile yaklaşıyoruz; fakat bu aslında yeni bir ekonomik model. Mevcut pozisyonunuzu korumakta ısrarlı olduğunuz sürece, ileri gidemezsiniz. Bu süreçte, çok önemli bir konu da gelişmiş insan kaynağı. Karşımızda duran fırsatı bir kalkınma modeline dönüştürebilmek için gelişmiş insan kaynağına ihtiyacımız var. Tabii ki çok önemli bir diğer konu da, bu dönüşümü destekleyecek yeni finansman modelleri geliştirmek. Sonuç olarak, rüzgara kapılan değil, rüzgarı arkasına alan stratejiler geliştirmek zorundayız.”