Çevre sorunları küresel çapta teknolojik iş birlikleri gerektiriyor

Fatoş KARAHASAN
Fatoş KARAHASAN Markalar & İçgörüler

Dünyanın dört bir yanından küresel iklim değişikliğinin neden olduğu felaket haberleri geliyor. Bazı bölgelerde halk, sel ve su baskınlarıyla mücadele ediyor. Dünyanın başka bölümleriyse kuraklık, susuzluk ve açlıkla boğuşuyor. Yirminci yüzyılda, ölçek ekonomisinin yarattığı sorumsuz üretim ve tüketim modeliyle dünyamızın milyonlarca yıllık doğal sistemini bozduk. Rakamlar ürkütücü boyutlara ulaştı. Gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak için çok az zamanımız kaldı.

Sorunlar büyük, dolayısıyla çözümler de büyük olmalı. Bu noktada, teknoloji işe giriyor. Hızlı, verimli ve radikal sonuçlar için, yapay zekaya, bilimsel yaklaşımlara ve teknolojik iş birliklerine ihtiyacımız var.

28 Kasım 2019 tarihinde, Microsoft’un İsveç’in başkenti Stockholm’da düzenlediği
“How can technology fast track global climate goals” (Teknoloji nasıl küresel iklim hedeflerine en hızlı ulaşmamızı sağlar?) başlıklı etkinlikte, Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden gelen girişimci, analist, yönetici ve stratejistler inovatif çözümler sundular. Küresel iklim hedeflerine çok daha hızlı bir biçimde erişmek için teknolojiden nasıl yararlanılabileceği hakkında fikirler ve vaka örnekleri paylaştılar.

Hedeflere ulaşmak için teknoloji

Etkinliğin moderatörü ünlü analist Azeem Azhar, “Rakamlar Yalan Söylemez” oturumunda bilimsel içgörüler olmadan, olumlu sonuçlar elde edemeyeceğimizi vurguladı. Mevcut gaz salımının yüzde 90 oranında azaltmamız gerektiğine dikkat çekti. Azhar, en büyük farkın tedarik zincirinde yaratılabileceğini ve yüzde 75 civarında olan bu rakamın azaltılması için şirketlerin birlikte çalışmasının öneminin altını çizdi.

Sürdürülebilir bir gelecek için

Microsoft Stockholm etkinliğinde, PWC, Sürdürülebilirlik ve İklim Değişikliği ekibinin ekonomistlerinden Ben Combes, PwC UK ve Microsoft’un birlikte geliştirdiği bir raporun sonuçlarını paylaştı. Rapor, mevcut durumda var olan 150 yapay zeka uygulamasının çevre sorunlarını çözmek için kullanılabileceğini ortaya koyuyor.

Eldeki verilere göre, 2030 yılına kadar yapay zeka uygulamaları küresel GDP’yi yüzde 4.4 oranında artırma potansiyeline sahip Bu da yaklaşık bir trilyon dolarlık bir hacim anlamına geliyor.

Önümüzdeki dönemde, yapay zeka uygulamalarının 38.2 milyon yeni iş yaratabileceği tahmin ediliyor. Akıllı tarım; yaygın enerji grid’leri; afet tahmin yönetimi için veri ve analitik programları; sürücüsüz ve internet bağlantılı elektrikli araçlar; hava tahmini yönetimi ve çevre yönetim platform gibi alanlarda teknoloji büyük fark yaratacak.

Veriler, yapay zeka uygulamalarının sera gazı salımını yüzde 4 oranında azaltma potansiyeline sahip olduğunu gösteriyor. Dünyanın kurtulması için, hükümetler, şirketler, üniversiteler, teknoloji geliştiren kişi ve kuruluşlar ve sivil toplum kuruluşları birlikte çalışmalılar. Yapay zekanın katkısıyla, çevre krizlerini önlemek için bir an önce geniş çaplı ve kalıcı çözümler geliştirmeliler.

Şirketler döngüsel ekonomiye geçiyor

137 bin çalışanı, 26 milyar dolarlık yıllık cirosu (2018) olan Schneider Electric, gelirinin yüzde 47’sini “Yeni ekonomi” projelerinden elde ediyor. Gelirinin yüzde 5’lik bölümünü Ar-Ge çalışmalarına ayıran kuruluş, döngüsel ekonomi kavramı çerçevesinde çözümler geliştiriyor. Enerji yönetiminde dijital dönüşümü ve endüstriyel otomasyonu sağlamak hedefiyle, karbona dayalı olmayan elektrik üretimine yatırım yapıyor.

Schneider Electric Küresel Çevre, Güvenlik, Emlaktan Sorumlu Başkan Yardımcısı Xavier Houot’nun verdiği bilgiye göre, kuruluş kendi ofislerini hızla “New Zero Carbon” (Sıfır Karbon)hedefiyle dönüştürüyor.

Schneider’in, sekiz ülkede 1.500 müşterisiyle yaptığı bir araştırmaya göre, kuruluşlar, öncelikli olarak dayanıklı, uzun ömürlü ve bakımı kolay sistemler istiyorlar. Ürünlerin tamir edilerek, güncellenerek kullanım sürelerinin uzatılmasını bekliyorlar. Ayrıca, zararlı kimyasal madde kullanımın azalmasını; çevre dostu malzemelerin artmasını ve enerji tüketiminin düşük olmasını talep ediyorlar.

Tedarik Zincirinde Şeffaflık tüketici güvenini artırıyor

Dijital dünya tüketicilerin bilgiye erişimini kolaylaştırdıkça, şeffaflığa olan ihtiyaç daha da artıyor. Stockholm’daki toplantıda, SGS Transparency-One şirketinin Küresel İş Geliştirme Direktörü Luc Domissy, tüketicilerin satın aldıkları ürünlerin geri planını sorguladıklarını ortaya koyan bir sunum yaptı. “Aldığım ürünleri kim üretiyor?”, “Bu ürünler güvenli mi? “ ve “Nereden geliyor?” sorularını soran tüketicilerin,
• Yüzde 94’ü, şeffaflık istiyor.
• Yüzde 73’üyse bunun için daha faza para ödemeye hazır.
• Yüzde 40’ı ürünlerinin nereden geldiğini tam bir şeffaflıkla ortaya koyan markalar için mevcut durumda kullandıkları markalardan vaz geçeceğini dile getiriyor. (Kaynak FoodDive)
• Yüzde 91’i sosyal ya da çevreyle ilgili bir konuyu destekleyen bir şirkete daha sadık olacağını söylüyor. (Nielsen)

Su olmadan sürdürülebilirlik olamaz

İçilebilir su kıymetli ve giderek azalan bir kaynak. Birleşmiş Milletler’in tahminine göre, tüketmeye bu şekilde devam edersek, 10 yıl sonra içme suyu kaynaklarımız yüzde 40 oranında azalacak. 2030 yılında dünyamız yüzde 40 daha fazla su, yüzde 35 daha fazla yiyecek ve yüzde 25 daha fazla enerjiye ihtiyaç duyacak. İş dünyası, üretim süreçlerinde kullandıkları su oranını azaltmayı en önemli hedefleri haline getirmek zorunda…

Su, hijyen ve enerji teknolojileri alanındaki lider kuruluşlardan EcoLab, su kullanımını azaltacak çözümler sunuyor. Ecolab Europe Başkan Yardımcılarından David Martin’in verdiği rakamlara göre, gelişmiş ülkelerde su tüketiminin yüzde 10’u hanelerde gerçekleşiyor. Tarımda kullanılan su miktarı yüzde 30 civarında. Enerjinin yüzde 60’u sanayi tarafından kullanılıyor. Dolayısıyla sanayi kuruluşlarının su tüketimini azaltması dünyamız için acil bir önem taşıyor.

Ambalajda yapay zeka

Başta AB, olmak üzere, pek çok bölgede ambalajlarda kullanılan malzemelere yeni düzenlemeler geliyor. Hindistan, radikal bir kararla 2022 itibarıyla tek kullanımlık plastik şişe kullanımına son vereceğini açıkladı. AB, ülkelerinde 2025 yılına kadar tüm plastik şişelerin yüzde 95’i geri dönüştürülebilir malzemeden üretilecek.

Kozmetik, kişisel bakım ve parfüm endüstrisinde ambalaj tasarımının önemli bir yeri var. Tüketiciler için ambalajın kullanım kolaylığının yanı sıra, estetik görünüşü de tercih nedeni oluyor. Bu yüzden, sürdürülebilir ambalaj çözümleri bulmak için inovatif yaklaşımlar gerekiyor.
Bu bağlamda, Stockholm’daki Microsoft toplantısında Szentia kuruluşunun yöneticilerinden Ignacio Longarte’nin tanıttığı şişe prototipi kozmetik alanında çığır açabilecek bir çalışmaya benziyor.Blockchain temelli bir çözüm sunan Szentia, üzerinde bir sensör olan şık şişeler üretmiş. Kuruluş, başta kuaförler olmak üzere, müşterilerinin kişisel bakım ve güzellik ürünlerinin şişelerini dijital bir sistemle takip ederek tedarik zincirini yönetmeyi planlıyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar