Çevre dostu madencilik: Sürdürülebilir kalkınma için popülist paradoksların ötesinde

Serbest Kürsü
Serbest Kürsü

Prof. Dr. Ali KAHRİMAN

Maden Y. Müh., İstanbul Okan Üniversitesi Öğretim Üyesi 

Madencilik, çevresel sürdürülebilirlikle uyumlu hale getirildiğinde, bir ülkenin kalkınması için hayati bir sektör haline gelir. Ancak, yönetim yaklaşımları zaman zaman bu dengeyi kurmakta yetersiz kalabilmektedir. "Madencilik ve çevre oksimoron mu?" sorusu bu bağlamda gündeme gelir. Madencilik ve çevre arasındaki ilişki, çeşitli çevrelerce sıklıkla bir ikilem olarak sunulur. Bu yaklaşım, madencilik faaliyetlerinin çevreyi kaçınılmaz olarak tahrip ettiği ve dolayısıyla bu sektördeki her türlü faaliyetin durdurulması gerektiği gibi popülist bir görüşü destekler. Ancak, modern çağda bu ikilem yanıltıcı ve yetersizdir. Gelişen teknolojiyle birlikte, çevre dostu madencilik artık bir zorunluluk değil, bir gerçeklik haline gelmiştir. 

MADEN-ÇEVRE İKİLEMİ: Bir paradoks mu, yanıltıcı mı?

"Maden-çevre ikilemi" terimi, madencilik faaliyetlerinin çevreye verdiği zarar nedeniyle kaçınılmaz bir çatışmayı ifade eder. Ancak bu yaklaşım, gerçeği yansıtmaktan uzaktır. Günümüz teknolojisi, madencilik süreçlerinin çevresel etkilerini minimize etme potansiyeline sahiptir. Kapalı devre su yönetimi, ileri düzeyde atık geri dönüşümü ve ekosistem rehabilitasyonu gibi yöntemler, madenciliğin çevreyle uyumlu hale gelmesini sağlamaktadır. Uzay madenciliğinin ve robotik çağın konuşulduğu günümüzde, çevre dostu madencilik mümkün olduğu kadar, insanlığın ihtiyaçlarını karşılamak için de kaçınılmazdır.

ARTAN TALEP: Madenciliğin Kaçınılmazlığı

Günümüzde, tüm mineral kaynaklarına olan talep, insanlığın artan konforlu yaşam standartları ve teknolojik ilerlemelerle birlikte logaritmik olarak artmaktadır. Elektrikli araçlar, yenilenebilir enerji teknolojileri ve ileri düzeyde elektronik cihazlar, bu talebi her geçen gün daha da artırmaktadır. Dolayısıyla, bu kaynakların çıkarılması ve işlenmesi kaçınılmazdır. Ancak bu süreç, doğru yönetildiğinde, çevresel sürdürülebilirlikle çatışmak zorunda değildir.

ATATÜRK'ÜN VİZYONU: Cumhuriyetin ilk yıllarında madencilik

Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, cumhuriyetin ilk yıllarında bile doğal kaynakların öneminin farkındaydı. Atatürk, zengin doğal kaynaklara sahip bir ülkenin bu kaynakları verimli bir şekilde kullanarak kalkınmasını sağlaması gerektiğini öngörmüştü. "Zengin doğal kaynakların üzerinde oturarak fakir kalmanın mantıksızlık olduğunu" ifade eden bu yaklaşım, Türkiye’nin madencilik sektörüne verdiği önemi vurgulamakta ve bugünkü kalkınma stratejileri için de yol gösterici olmaktadır. Atatürk’ün bu vizyonu, sürdürülebilir kalkınma ve çevre dostu madencilik arasındaki dengeyi kurmanın önemini daha o yıllarda işaret etmiştir.

İktidarın madencilik rejimi ve eksiklikler

Mevcut iktidarın madencilik rejimi, yer altı kaynaklarının verimli bir şekilde çıkarılması ve ekonomik büyümenin desteklenmesi hedefiyle yapılandırılmıştır. Ancak, bu süreçte çevresel sürdürülebilirlik, katılımcılık, yerel toplulukların hakları ve uzun vadeli stratejik planlamalar yeterince dikkate alınmamaktadır. İktidarın madencilik faaliyetlerine izin verirken, çevresel değerlendirme süreçlerini hızlandırma veya yeterince şeffaf olmayan izin prosedürleri uygulama, çevre, maden ve denetim eksenli mevzuattaki boşluklar gibi eleştiriler alması, bu yaklaşımın önemli eksikliklerindendir.

Bu eksiklikler, ticari kaygıları öne çıkaran oportünist yaklaşımlarla birlikte yerel ekosistemlerin zarar görmesine, doğal alanların tahribatına ve yerel halkın haklarının ihlal edilmesine yol açabilmektedir. Ayrıca, eksik de olsa çevreyi koruma adına meri mevzuatların yeterince sıkı uygulanmaması, uzun vadede geri döndürülemez çevresel zararlara neden olma riskini artırmaktadır. Öte yandan sistem, çevresel etki değerlendirme süreçlerinde yeterli özenin gösterilmemesi ve yerel toplulukların popülist olmayan endişelerinin yeterince dikkate alınmaması gibi sorunlarla karşı karşıyadır. Bu durum, çevresel etkilerin yeterince kontrol edilememesine ve dolayısıyla toplumsal tepkilere yol açmaktadır.

Bu eksikliklerin giderilmesi için daha şeffaf, katılımcı ve çevre odaklı bir yönetim modeli benimsenmelidir.

POPÜLİST ÇEVRECİ YAKLAŞIMLAR: Gerçekçi mi?

Muhalefetin popülist çevreci yaklaşımları, üretimi sınırlandırma ya da tamamen durdurma gibi radikal önerilerle dikkat çeker. Ancak bu tür yaklaşımlar, sürdürülebilir kalkınma açısından yeterince gerçekçi değildir. Kalkınma için gerekli olan doğal kaynakların çıkartılmasını engellemek yerine, yenilikçi teknolojiler ve çevre dostu uygulamalarla bu süreci daha sürdürülebilir kılacak yol ve yöntemlerin bulunması konusunda çaba gösterilmesi ve ilgili kesimlerle paylaşması gerekmektedir. 

ÇEVRE DOSTU MADENCİLİK: Siyaset Üstü Bir Gereklilik

Bugün gelinen noktada, çevre dostu madencilik, sadece bir seçenek değil, aynı zamanda sürdürülebilir kalkınmanın bir gerekliliğidir. Siyasi görüşlerden bağımsız olarak, çevresel etkilerin minimize edildiği, teknolojinin en iyi şekilde kullanıldığı ve toplumsal faydanın ön planda olduğu bir madencilik rejimi hem ulusal kalkınma hedeflerine ulaşmak hem de küresel ekosistemin korunması için kaçınılmazdır. Bu nedenle, madencilik faaliyetlerinin siyaset üstü bir yaklaşımla, özerk ve bilimsel temelli bir yönetim modeli tarafından yönetilmesi ve denetlenmesi gerekmektedir.

Sonuç

"Maden-çevre ikilemi" olarak sunulan yaklaşım, popülist söylemlerin bir ürünü olup, günümüzün teknolojik ve çevresel gerçeklikleriyle uyumlu değildir. Çevre dostu madencilik, sürdürülebilir kalkınmanın temelini oluşturur. Açıktır ki bu alanda alınacak her karar, yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda çevresel ve toplumsal sürdürülebilirliği de gözetmelidir. Atatürk’ün vizyonu, Türkiye'nin zengin doğal kaynaklarını verimli bir şekilde kullanarak kalkınması gerektiğini vurgularken, bugünün dünyasında bu vizyon, çevre dostu ve sürdürülebilir bir madencilik yaklaşımını zorunlu kılmaktadır. Bu dengeyi kurmak, geleceğin teknolojik ihtiyaçlarını karşılamak ve ekosistemi korumak için kritik bir adımdır. Umarım ilgili taraflar en kısa zamanda bu yönde aksiyon alma basiretini gösterirler.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar