Cem Boyner’den 10 tavsiye: Ne yapmalı, ne yapmamalı?

Fatoş KARAHASAN
Fatoş KARAHASAN Markalar & İçgörüler

Boyner Yayınları, Steven Bartlett’in 41 dile çevrilen ve kısa sürede 1 milyondan fazla satan Bir CEO’nun Günlüğü başlıklı kitabını Türkçeye kazandırdı. Steven Bartlett 32 yaşında Botswana doğumlu bir girişimci. İngiltere’de yenilikçi ve başarılı işlere imza atmasının yanı sıra kitaplar yazıyor ve çok izlenen bir podcast yayınlıyor. 

Bartlett “Bir CEO’nun Günlüğü”nde iş yaşamında uyulması gereken 33 noktaya dikkat çekiyor. Tavsiyelerini “yasalar” olarak niteleyen yazar özellikle genç okurların iş dünyasını tanımalarına yardımcı olacak içgörüler paylaşıyor. 

Kitabın Türkiye’deki okurlarla buluşmasını sağlayan Boyner Yayıncılık, geçtiğimiz günlerde Bartlett’in fikirlerini Boyner Grup Yönetim Kurulu Başkanı Cem Boyner’in yorumladığı çok özel bir basın toplantısı düzenledi. 

FutureBright Kurucu Ortağı Akan Abdula kitaptan yola çıkarak hazırladığı sorularla Cem Boyner’in deneyimlerini ve vizyonunu anlatmasını sağlayacak bir zemin hazırladı. Boyner’in yanıtlarıyla ortaya yepyeni bir kitap oluşturacak derinlikte bir içerik çıktı. 

Yakın bir tarihte Cem Boyner’in kendi kitabını dinleyeceğimizi ümit ederek, Akan Abdula’yla yaptığı sohbetteki tavsiyelerini kendi ifadelerini alıntılayarak konuşmayı “Cem Boyner’in 10 Tavsiyesi Ne yapmalı ve Ne Yapmamalı “başlığı altında özetlemeyi diliyorum. 

Ne yapmalı, ne yapmamalı?

1- Bildiklerinizi unutun

Cem Boyner: 

“Neyi öğretmek istiyorsun?” dersen, önce herkesin bildiklerini unutmalarını öğretmek istiyorum. Ne hayat ne de 3-5 sene üniversite. Senin bundan sonra yaşayacakların için hiçbir şey. 

Gerçekten hiçbir şey... Yani bugün konuştuğumuz konuların %70’i 3 sene evvel konuşulmuyordu bile.

 3 sene sonra konuşulacak mı bilmiyordum. Bana sormuştun daha bundan birkaç sene evvel “Hopi’yi seneye nereye götüreceksin “5 sene sonra nereye götüreceksin?” 

“Bilmiyorum” dedim.

Sen sorduğunda bizim 7 milyon üyemiz vardı, bugün 18 milyon üyemiz var. 

Bir sürü şeyi bilmiyordum. Geçen sene kartsız taksit diye bir şey yoktu, dün rakamlara baktım 950 bin başvuru almışız, yarısını onaylamışız, 3’te 1’i alışveriş yapmış. Bir sene önce bunları bilmiyordum.”

2- Dünkü formülle bugünün problemini çözülmeyeceğini bilin 

“Ama şunu çok iyi biliyorum, dünkü formülle bugünün problemi çözülemeyecek. Aslında çok ezbere takıldık diye düşünüyorum. Başka bir şey bulmamız lazım. Bu itiraz kültürünü geliştirmek, insanlara bildiklerini unutturmak lazım. 

 CV’ye bakıyorsun, o CV’de karakterle ilgili bir şey öğrenebilir miyim? 

Üniversiteyi bitirmiş, bir yerde master yapmış, 10 sene bir şirkette çalışmış… 

Ama 3 ay sonra karşına çıkan problemin, onun 10 sene yaptığıyla alakası olmayabilir. Orada gerçekten terk edebiliyor mu bütün bildiklerini bu çok önemli. 

Suyu 99 dereceye kadar çıkarmak için dünya kadar enerji harcıyorsun bir şey olmuyor, bir derece daha ısınıyor fokur fokur kaynıyor ve gemiyi kaldırıyor yerinden oynatıyor. O son 1 dereceyi koymadığın taktirde 99’a kadar harcadığın çaba boş. Çoğu insan 97-98’de yoruluyor. Diyor ki bu kadar koyduk 98-99 olmadı… Orada bildiklerimizi unutup yeniden kurgulayıp sona kadar gitmemiz gerekiyor. “ 

3- İtiraz kültürünü geliştirin 

“Dünyadaki bugüne kadarki hiçbir buluş makul insanlar tarafından çıkmadı, ille de bir itiraz var, ille de bir meydan okuma var. ...“Artık çözüm üretemezsem yeni formül deniyorum, onu üretemezsem paradigmayı değiştirmeye çalışıyorum. Ben dağa gidemezsem, dağın bana gelmesine uğraşıyorum.

Makul olmayan insan dünyanın kendisine ayak uydurmasını bekler 

“Başkasının absürdü senin normalin olabilir. Yani taksitli kart absürt müydü? Hayır değildi. Koşulsuz müşteri mutluluğu absürt müydü? Hayır, ama dışarıdan ilk bakana absürt geliyordu. 

Dolayısıyla senin nasıl baktığın önemli diye düşünüyorum. George’un lafı kafama hep çalınıyor. Diyor ki “Makul insan dünyaya ayak uydurur, makul olmayan insan dünyanın kendisine ayak uydurmasını bekler”. 

Dünyadaki bugüne kadarki hiçbir buluş makul insanlar tarafından çıkmadı, ille de bir itiraz var, ille de bir meydan okuma var. “

4- Asla B planı yapmayın

"İki tavşanı kovalayan, ikisini de yakalayamaz," diye bir Rus atasözü var ya... Şirketlerimde bir konuda B planı veya C planı oluşturduğunuz an, A planı çöker. Çünkü yedeğiniz var. Yani, can simidi, dalgıç elbisesi gibi; suya atlamaya hazırlıklı olmak gibi. B planı demek, opsiyon tutmak demek ve opsiyonlar pahalıdır. Örneğin, İzmir'e uçacağım: Uçak bileti alayım, B planı olarak otobüs bileti alayım, C planı olarak da minibüslere bakayım... Bu çok pahalı. Hayatta kimsenin bu kadar zengin olduğunu sanmıyorum. Birini seçip, onun parasını verirsiniz. Hayat öyle değil; hayatta bir yere odaklanmak gerekir. Sana birkaç basamaktan bahsedebilirim: Öncelikle, A planı olmalı, B planı asla yapılmamalı”.

5. A planınızı daima beta versiyonda tutun

“A planı asla mükemmel olmayacak ve olmamalı. A planı daima beta versiyonu olmalı. Mükemmel olmasını beklerseniz, hiçbir şey olmaz. “Üç ay daha bekleyelim, sekiz ay daha bekleyelim, mükemmel olsun,” derken zaman kaybedersiniz. Yolda öğrenin, yolda detayları çözün. Güvenen müşteriniz varsa, hatalara tahammül ederler. Örneğin, 90 dakika dediğimiz hizmeti 110 dakikada sunduk ama müşteriler sorun etmedi, çünkü önden para ödememişlerdi, hizmeti kapılarında alıyorlardı. Karşı tarafta anlayış varsa, beta ile çıkın, yolda tamir edin, geliştirin, kanatları takın, uçun ve geliştirmeye devam edin. Ancak bu süreç sizi batıracak kadar ağır yük getiriyorsa, bırakın.

6- Absürtlükten korkmayın 

“O absürtlükten çıktığın anda kaybediyorsun. T-box’ı birinci yıl 2.5 milyar adet sattık, yetişemiyoruz, koşuşturuyoruz. 22 kişi depocu, finansçı var, toplanıyoruz her hafta bir şeyler çıkarıyoruz, icat ediyoruz. 

Bakın çok akıllı insanlar dediler ki “Bu çok büyüdü, bunun mağazalarını açalım”. Mağazaları zaten 4 metrekare kutular veya standlar. “Yok yok biz bunu dünyaya taşıyalım”, “Nasıl taşıyacağız?”, “Kutudan çıkaracağız”.

 İyi de T-box’ı T-box yapan iki şey var; birisi edepsizliğiydi, ikincisi de bildiğiniz bütün hikayelerdi. Şimdi ne oldu? Gittik bir mağaza açtık, tabii mağaza açınca mallar kutudan çıktı, ütülendi, güzel güzel duruyor. T-box’ın o fırlamalığını çok sevenler böyle gördükleri için küsüp girmediler, zaten o fırlamalıktan nefret edenler hiç girmediler, sonra tarihten silindi”

7. Genel kabul edilmiş prensiplere başkaldırın

“Çok ciddi kutsallarımız var ama itiraz, otorite ve genel kabul edilmiş prensiplere başkaldırı ‘why not’, neden diyebilmek? Olarak sıralayabilirim sanırım. Zannediyorum çocukluğumdan beri de böyle, hep böyle düşündüm, şirketi de böyle kurdum. 

Sürekli bir yenilik arayışı var. 

Zamanında dağdan bir kaya yuvarlanmış kocaman o yolu kapatmış, kral talimat vermiş “Bütün mühendisler gidin yolu bulun açın” diye. Mühendisler çalışmış, kaldıraçla, atlarla falan. Bir ihtiyar geçiyormuş yolun kenarından, demiş ki “Neden uğraşıyorsunuz? Yanına bir çukur kazın, itin kayayı açılsın. Küçük bir çocuk geçiyormuş, o demiş ki “Yolu neden kenardan geçirmiyorsunuz?” 

Ben işte o çocuğum ve hayatım boyunca bu çocukları aradım ve hala da arıyorum.

Onlar aslında hayatı su gibi bir şekilde akıtabilecek, gerçekten fark yaratabilecek insanlar. 

8- Başarmak için çok kez deneyin 

Balık tutamıyorum diye şikâyet ediyordum. Çeşme’de bir arkadaş bana dedi ki kaç kere çıkıyorsun balığa? Balığı tutmak için balığa çıkman lazım dedi. Senede 100 kere çıkman lazım ki 30 kere tutabilesin. Ama senede 3 kere çıkıyorsan sonra geri dönüp ya ben balık tutamıyorum diyorsan yanlış avlıyorsun, başarmak için denemen lazım dedi. 

Denemeden olmuyor yani her başarı bir şeyin denemesiyle oluyor. O denemelerin hepsi başarılı olmuyor. Dolayısıyla denemelerin başarılı olmama ihtimalini çoktan göze almak lazım. 

9- Açık ve net olun, kalplere hitap edin

“İnsanların dikkatini çekmek için ilk 5 saniye önemli deniyor. Ben bu kuralı acayip iyi kullandım. Çok iyi kullandım. Bir konuya girerken diyorum ki arkadaşlar önce en son cümlemi söyleyeyim. Çok açık, çok net ve korkutucu olmak zorundasın diye düşünüyorum.” 

....

“Boyner örneğine bakayım mı? Boyner’de satılan ürünlerin %50’si Türkiye’de başka yerlerde satılmıyor. O müşterilerin bize gelmesinin yolu kalpten geçiyor. Ben müşterinin kalbini kazanamadıysam o zaman satamam..

Kimi kızdırmak diyorsan galiba renksizleri kızdırmak… 100 kişi ile konuşacağım zaman bir kere 25 kişiyi hemen silmek istiyorum. Neden silmek istiyorum çünkü zaten şöyle yumuşak yumuşak herkesi kazanayım diye gidersen 15 dakika içinde %100’ünü kaybedeceğim. Dolayısıyla ilk başta çok sert girip zaten rahatsız olan %25’i döküyoruz. Geri kalanı beni anlayacak veya beni anlayıp da karşımda olacaklar. 

Kutsallarını bağıracaksın, yani onun için ben güneydeki örneği verdim. Bazı şeylere delicesine tutkulu, sinirli, asabi, alıngan olmak zorundasın. Onları yapmadığın takdirde rengini belli edemiyorsun.” 

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar