Çay Kanun Teklifi yasalaşmadan kaosa neden oldu

Ali Ekber YILDIRIM
Ali Ekber YILDIRIM TARIM DÜNYASINDAN

Çay bitkisi her yerde yetişmiyor. Türkiye, yaş çay üretiminin yapıldığı az sayıdaki ülkelerden birisi. Aynı zamanda Avrupa’da yaş çay üretimi yapılan tek ülke.

Türkiye, çay üretim alanları bakımından Çin, Hindistan, Kenya, Sri Lanka, Vietnam ve Endonezya’dan sonra 7. sırada. Kuru çay üretimindeyse; Çin, Hindistan, Kenya, Sri Lanka’dan sonra 5. sırada yer alıyor.

Ülke tarımı için büyük bir zenginlik. Doğu Karadeniz Bölgesi ekonomisinin en önemli ürünü çay, sudan sonra en çok tüketilen ikinci içecek olarak biliniyor. Kişi başına yıllık kuru çay tüketiminde, Türkiye, ortalama 3,5 kilo ile ilk sırada. Libya 2,4 kilo ile ikinci, Afganistan kişi başına 2,2 kilo ile üçüncü sırada yer alırken Katar, İngiltere, İrlanda’da kişi başına yıllık 2 kilo kuru çay tüketiliyor. Üretmezsek, ithal etmek zorunda kalacağımız bir ürün.

Cumhuriyet projesi olarak çay tarımı

Çay tarımı cumhuriyet döneminde başladı. Yaş çay üretimi başlamadan önce, Osmanlı döneminde çay ihtiyacı ithalatla karşılanıyordu. Türkiye’de çay tarımının gelişimini, tarihini çok kapsamlı olarak ele alan “Bir Yeşilin Peşinde” adıyla yayınlanan bir kitap var. Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırmalar Kurumu (TÜBİTAK) tarafından yayınlanan kitabın yazarı ömrünü çaya adamış Asım Zihnioğlu’dur. Kitapta da çok ayrıntılı olarak yazıldığı gibi, Türkiye’de çay tarımının başlaması, gelişmesi, işlenerek tüketiciye sunulmasında öncülük eden, emek veren Zihni Derin’dir. Zihni Derin, 1924 yılında Batum’dan çeşitler getirerek bir fidanlık oluşturur. Çalışmalar ağır aksak yürürken 1935 yılında Rize’ye giden Başbakan İsmet İnönü, çay üretiminin yaygınlaştırılması için talimat verir. Çay teşkilatının kurulması için çalışmalar başlatılır. İşin başına Zihni Derin getirilir.

Çay üretiminin desteklenmesi ve yaygınlaştırılması için 29 Mart 1940 tarihinde 3788 Sayılı Çay Kanunu çıkarılır. Araklı’dan Rusya sınırına kadar bölgedeki 30 bin dönümlük bir alan çay tarımı için ayrılır. Ziraat Bankası’ndan 5 yıl süre ile üreticilere faizsiz kredi sağlanır. Elde edilen yaş çay yaprağı işlenerek Zihni Derin tarafından kurulan atölyelerde ilk kuru çay elde edilir.

1942 yılında çıkarılan 4223 Sayılı Kanun ile çay ithalatı ve yurt içinde satılması devlet tekeline alınır. Artan çay üretimini değerlendirmek için 1947 yılında günlük 60 ton kapasiteli ilk çay fabrikası Rize’de işletmeye açılır. Daha sonra üretim yaygınlaştıkça yeni fabrikalar açılır. 1950’li yıllardan itibaren de çay ihracatı yapılmaya başlanır.

Turgut Özal’ın başbakanlığı döneminde 4 Aralık 1984 gün ve 3092 sayılı Çay Kanunu’nun 1. maddesi ile çay tekeli kaldırılır. Çay tarımı, üretimi, işlemesi ve satışı serbest bırakılır. Bu serbestleşme üretime ve üreticiye büyük bir darbe vurdu. Yasal düzenlemeler ve altyapı hazırlanmadan getirilen serbestlik, ruhsatsız birçok işletmenin faaliyet göstermesine, üreticiden aldıkları yaş çayın bedelini ödemeyen, sektörde kayıt dışılığı artıran bir yapı oluştu. Bugün de hâlâ bu sıkıntılar yaşanıyor.

Türkiye, ihraç ettiğinden çok daha fazla çay ithal eden ülke oldu. Tarım ve Orman Bakanlığı verilerine göre, 2020 yılında yaklaşık 22 bin ton kuru çay ithalatı yapıldı. Ödenen döviz 50 milyon dolar seviyelerinde.

Çayda 15 yıldır gündemde olan kanun tasarıları

Tatile girmeden kısa bir süre önce Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne yeni bir “Çay Kanunu Teklifi” sunuldu. Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkan Yardımcısı Rize Milletvekili Hayati Yazıcı’nın öncülüğünde Meclis’e sunulan teklif, çay üretim bölgesinde çok büyük tepkiyle karşılandı. Üreticiler eylem yaparak tepkilerini gösterdi. Yeni yasama döneminde muhtemelen yeniden gündeme gelecek.

Çay ile ilgili kanun teklifi/yasa tasarısı yaklaşık 15 yıldır gündemde. Bundan önce Kasım 2009’da Rize Ticaret Borsası tarafından hazırlanan “Çay Kanunu Tasarısı Taslağı” uzun bir süre tartışılmış ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunulamadan gündemden kaldırılmıştı.

Rize Ticaret Borsası’nın 2009’da gündeme getirdiği tasarı ile Hayati Yazıcı’nın öncülüğünü yaptığı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunulan kanun teklifi arasında bazı benzerlikler var. Her iki düzenlemede de ÇAYKUR devre dışı bırakılıyor. Özel sektör yönetiminde bir çay piyasası öngörülüyor.

Rize Ticaret Borsası’nın 2009’da hazırladığı tasarı daha kapsamlıydı. Çay Piyasası Düzenleme ve Denetleme Kurulu (Çay Kurulu) oluşturulması ve çay ile ilgili her türlü kararın bu kurul tarafından verilmesini öngörüyordu.

Fiyat belirleme tartışması

Hayati Yazıcı’nın öncülüğünde Meclis’e sunulan kanun teklifindeki en önemli düzenleme yaş çay alım fiyatının belirleme yetkisinin Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan alınarak Ulusal Çay Konseyi’ne verilmesi ve sözleşmeli üretime geçilmesi. Ayrıca ÇAYKUR’un devre dışı bırakılarak lisanslı işletme sistemine geçilmesi, yaş çay bedellerinin 6 ayda ödenmesi ve üreticiyi özel işletmelerle sözleşme yapmaya zorlaması gibi üreticiyi zor durumda bırakacak düzenlemeler var. Bu nedenle çok sert tepkilere yol açtı.

Kanun teklifi 15 maddeden oluşuyor. Çay tarımı ve yaş çay yaprağı satışı ile kuru çay üretimi ve satışına ilişkin usul, esas ve yükümlülükleri düzenlemek, çay üretimi ve satışıyla ilgili düzenleyici ve denetleyici kurallara aykırı davrananlar hakkında uygulanacak idari yaptırımları kapsıyor.

Teklif ile çay işletmeleri A, B ve C lisanslı işletme olmak üzere 3 kategoriye ayrılacak. Markalı çay üretenler, dökme çay üretenler ve kuru çayı paketleyip satanlar olmak üzere lisanslarına göre çay alımı yapabilecekler.

Yaş çay alım fiyatı ile ilgili olarak kanunun 5. maddesinde şöyle ifade ediliyor: “ Yaş çay alım fiyatı, Ulusal Çay Konseyi tarafından belirlenerek ilan edilir. Yaş çay alım fiyatı, arz ve talep durumu ile üretim maliyetleri dikkate alınarak her yıl hasat dönemi başlamadan önce belirlenir.”

Çay Konseyi fiyat belirlemek istemiyor

Kanun teklifinin Meclis’e sunulmasından sonra bu düzenlemeye ilişkin tepkiler üzerine Ulusal Çay Konseyi Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Erdoğan, basın toplantısı düzenledi. Erdoğan bu toplantıda özetle şunları söyledi: “Bize, kanun teklifinde Ulusal Çay Konseyi olarak yaş çay taban fiyatının belirlenip ilan edilmesi, açıklanması gibi bir görev addedildi. Çok net söylüyorum, bu ne bizim talebimizdir ne de biz üzerimize böyle bir mükellefiyet alacak kadar ve bu tepkileri kamuoyundan geleceğini bilerek bunu yapacak kadar da küçük düşünceler içerisinde olmadık. Her zaman talebimiz şuydu; yerelin görüşü alınsın, bakanlık veya gerekli kurum bunun açıklamasını yapsın.”

Bundan 8-10 yıl önce hazırlanmış taslakta Ulusal Çay Konseyi’nin böyle bir görev talep etmediğini hatırlatan Erdoğan: “Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi’nden gönderilen taslakta da böyle bir şey yok. Kaldı ki, bu çalışmayı yaptık, bir fiyat açıkladık diyelim. ÇAYKUR da uymaz, özel sektör de uymaz, vatandaş da o kalite parametrelerine uymaz, elinde hiçbir yaptırım gücün yok. Açıklanan fiyata uymayanlar cezalandıracak şekilde, bir yaptırım gücü olsa, bütün tarafların katılımıyla taban fiyat olmasını zaten öneririz, yaparız, uygularız. Yapılacak her çalışmanın da içerisinde oluruz" dedi.

Üniversiteden “bu taslak bizim değil” açıklaması

Kanun teklifi ile ilgili bir açıklama da Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Çay İhtisaslaşma Koordinatörlüğü’nden geldi. Yapılan açıklamada “Üniversitemiz koordinatörlüğünde hazırlanıp Tarım ve Orman Bakanlığı’na iletilen taslak metin 5 bölüm, 28 maddeden oluşmaktadır. Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne 20.06.2022 tarihinde sunulan ve basın yoluyla öğrendiğimiz Çay Kanun Teklifi’ni inceledik. Üniversitemiz koordinatörlüğünde hazırlanan Çay Kanunu ile ilgili taslak metin ile TBMM’ye sunulan Çay Kanunu Teklifi arasında farklılıklar bulunmaktadır. Özellikle yaş çay yaprağı alım fiyatının tespiti yönünden önemli usul ve esas farklılıkları olduğu tarafımızdan tespit edilmiştir. Üniversitemiz koordinatörlüğünde hazırlanarak bakanlığa teslim edilmiş olan Çay Kanunu ile ilgili taslak metinde taban fiyat uygulaması bulunmakta ve ilgili çalışmanın hiçbir yerinde yaş çay yaprağı fiyatının Ulusal Çay Konseyi tarafından belirlenmesi diye bir hüküm bulunmamaktadır.” denildi.

Açıklamada, üniversite koordinatörlüğünde hazırlanan Çay Kanunu ile ilgili taslak metninde 9. maddenin birinci fıkrasında kamuoyunda tartışılan taban fiyat uygulaması ile yaş çay yaprağı alım fiyatının kimin tarafından belirleneceği konusu şu şekilde düzenlendiği bilgisine yer verildi: “Yaş çay üreticisine ödenecek beher kilogram yaş çay yaprağı asgari alım fiyatı, öncelikli olarak piyasa şartları ve maliyet unsurları göz önünde bulundurularak her yıl hasat dönemi başlamadan bir ay önce Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından belirlenir ve duyurulur. Bakanlık tarafından duyurulan asgari alım fiyatının altında yaş çay yaprağı alımı ve satımı yapılamaz.”

Yaş çay bedelleri 6 ayda ödenecek

Kanun teklifinde en çok tartışma yaratan düzenlemelerden birisi de yaş çay alım bedellerinin ödenmesine ilişkin. Teklifte: “Yaş çay üreticileri tarafından kuru çay üreten işletmelere satılan yaş çay yapraklarının bedeli, yaş çay üreticileri adına açılan banka hesaplarına kuru çay üreten işletmelerce en geç alım tarihinden itibaren altı ay içerisinde Türk Lirası’yla ödenir.” deniliyor. Üreticiler bunun kabul edilemez olduğunu, özel sektör fabrikaları ile zaten ödemelerde sorun yaşadıklarını belirterek: “ÇAYKUR, ödemeleri bir ay içinde yaparken bu düzenleme ile keyfi olarak 6 aya çıkarılıyor. Çay parasını ödemek istemeyenlere yasal zemin hazırlanıyor. Bu kabul edilemez” görüşünü dile getiriyor.

Sözleşmeli üretime gerek var mı?

Teklife göre, yaş çay alımı, sadece A veya B lisansına sahip işletmeler tarafından yapılacak. A veya B lisansına sahip işletmeler ihtiyaç duydukları yaş çayı, ruhsatlı alanda bu kanunda belirtilen şartlara uygun bir şekilde üretim yapan çay üreticilerinden veya bu üreticilerin üyesi olduğu üretici örgütlerinden temin edecek. A veya B lisanslı işletmelerin, ihtiyaç duydukları yaş çayı sözleşmeli üretim ile temin etmeleri zorunlu hale getiriliyor. Sözleşmeli üretim dışında kalan yaş çay satılamayacak. Kanunda belirtilen şartlara aykırı olarak çay üretimi yapan yaş çay üreticileri, tespit tarihinden itibaren geçerli olmak üzere, içerisinde bulunulan pazarlama yılında ve bir sonraki yıl boyunca yaş çay yaprağı satışı yapamayacak, çay işletmeleri de bu şekilde üretilen yaş çayı alamayacak.

Bu düzenleme ile bir anlamda Şeker Kanunu ve Tütün Kanunu ile getirilen sözleşmeli ve kotaya bağlı üretim modeli getiriliyor. Tütünde sözleşmeli üretimle yerli üretim adeta bitirildi. Türkiye tütünde net ithalatçı oldu.

Çay bitkisi her yıl ekilen ve ekim alanları sürekli değişen bir ürün değil. Bu nedenle üretimin sözleşmeli olarak yapılmasını zorunlu kılmak yaş çay üreticilerini çay yaprağı alanlara mahkûm etmek anlamına gelir. Domates üreticileri ile salça üreticileri arasında sözleşmeli üretim yapılabilir. Çünkü her yıl üretim alanı, üretim miktarı değişiyor. Fakat çayda böyle bir durum yok. Çay alanları zaten belli.

Özetle her maddesi büyük tartışma yaratan Çay Kanun Teklifi bu haliyle kabul edilirse çay piyasasında büyük bir kaosa neden olacaktır. Çay üreten Türkiye, birkaç firmaya teslim olacak. Bundan bölge ve ülke ekonomisi büyük zarar görecektir. Çay konusunda yapılması gereken birçok şey var. Öncelikle, çayın kalitesi, standardı, ürün çeşitliliği artırılmalı. Yeşil çay, organik çay, aromalı çay tüketimi yaygınlaşıyor. Yoksul insanlar da en zengin kesim de çay tüketicisi. Damak tadı farklı birçok kesim, ülke var. Çayı bu nedenle çeşitlendirmek gerekir. İngiltere çay üreticisi değil ama dünyaca bilinen, tanınan çok çeşitli çayları var. Türkiye, üretici olduğu halde neden bunu yapmasın? Bu çalışmaları yapacak kurumsal yapı, insan kaynağı var. Ancak işi bilenler yerine siyaset ön plana çıkınca istenilen başarı elde edilemiyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar