Cavit, sen işadamısın risk almayı seversin devlette risk alınmaz 

Vahap MUNYAR
Vahap MUNYAR İŞ DÜNYASINDA DİYALOG

20 EKİM 1991 seçimlerinden yüzde 27.03 oyla birinci sırada çıkan DYP’nin lideri Süleyman Demirel ile yüzde 20.75 oy oranıyla 3’üncü sırada bulunan SHP lideri Prof. Erdal İnönü, 20 Kasım 1991’de 49. Cumhuriyet Hükümeti’ni kurmuştu.

DYP-SHP koalisyonu hükümetinde 14 Devlet Bakanı’ndan 10’u DYP’li, 4’ü de SHP’liydi. Bakanlar Kurulu listesinde Devlet Bakanı Cavit Çağlar’ın adı 3’üncü sıradaydı. Yani, Başbakan ve Başbakan Yardımcısı’ndan sonra Çağlar’ın adı vardı.

Cavit Çağlar, Başbakanlık’ta Başbakan Demirel’e en yakın noktada idi ama Devlet Bakanı olarak görev alanları, kendisine bağlı kurumlar konusunda kafası karışıktı.

Hükümet kurulduktan 3 ay sonra Başbakan Demirel, Çağlar ve dayısı Şükrü Şankaya’yı Güniz Sokak’taki evine ailece yemeğe davet etti. Yemek sonrasında Şükrü Şankaya, ortağı ve yeğeni Çağlar’a sordu, aralarında şu diyalog gelişti:

Şankaya: Cavit, anlat bakalım, senin görev yaptığın Devlet Bakanlığı’na hangi kurumlar bağlı?

Çağlar: Hiçbir yer bağlı değil.

Şankaya: Peki, neyin bakanlığını yapıyorsun?

Çağlar: Vallahi ben de bilmiyorum ama Başbakanımız beni yanından hiç ayırmıyor. Ayrıca “parlamento ile ilişkiler”i bana düzenlettiriyor.

Şankaya: Cavit, şerefli bir göreve tayin edildin. Ailemizin gururusun. Tamam, anladık; Devlet Bakanı’sın ama yaptığın bir iş yok. Bu makamda 3 yıl da kalsan, 5 yıl da kalsan yerinde sayacaksın.

Çağlar: Peki, bundan sonra ne yapmamı tavsiye edersin?

Şankaya: İstifa etmeni tavsiye ederim.

Çağlar, dayısının bu sözleri üzerine düşünmeye başladı:

-          Dayım doğru söylüyor. Bana herhangi bir kuruluş bağlanmış değil. Mesela basın yayın kuruluşları ve TRT bana bağlanabilirdi.

Aradan kısa süre geçti, Başbakan Demirel, Çağlar’ı yine Güniz Sokak’taki evine çağırdı, yemek yerlerken sordu:

-          Arkadaş, sende bir şeyler var. Bana anlatman lazım.

Çağlar, dayısının tavsiyesini aktardı:

-          Efendim, dayım Şükrü Bey’in bana tavsiyesini sizlere arz etmek istiyorum. Müsaade buyurursanız, Bakanlık görevinden ayrılayım. Milletvekilliğimin sonuna kadar yine emrinizdeyim.

Demirel merak etti:

-          Cavit, nereden çıktı bu iş?

Çağlar, asıl nedeni açmadı:

-          Efendim, sizlere yük olmak istemiyorum.

Demirel, Bursa’da yaşadıkları seçim başarısına işaret etti:

-          Senin maddi ve manevi desteğinle Bursa’yı ayağa kaldırdık. Bugün Bursa’da 12 milletvekilinin 8’i bizden. Bu, büyük bir olay. Yani, Bursa halkının yüzde 77’si oyunu bize verdi.

Başbakan Demirel, bu görüşmeden birkaç gün sonra DYP’li bakanları öğle yemeğine çağırdı. Bakanlara yemekte şu mesajı verdi:

  • Bildiğiniz gibi sistem gereği her şey Başbakan’dan soruluyor. Devlet çarkı öyle işliyor. Bu yoğunluk içinde, bazı meseleleri danışmak için bana ulaşamadığınız anlar olabilir.

  • Böyle durumlarda; Milli Savunma Bakanlığı, MİT Müsteşarlığı ve Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği’nin dışındaki konuları Bakan arkadaşımız Cavit Çağlar’a ulaştırabilirsiniz.

  • Kendisiyle günün her saatinde iletişim halindeyiz. Bana danışacağınız konuları Cavit Bey’e bildirirsiniz. Bir süre sonra alacağınız cevap, bilesiniz ki, doğrudan doğruya benden gelmiştir.

Demirel, bu konuşma sonrasında Çağlar’a şöyle nasihatte bulundu:

  • Cavit, sen büyük bir işadamısın. Risk almayı seversin. Devlette risk alınmaz. Devlette, iyice sindirilmeden bir iş yapılamaz.

  • Sen devleti yönetiyorsun. Herhangi bir kurumu bağlamış olsaydık, önüne getirecekleri evrakları imzalayacaktın. Yıllar sonra, o imzalı evrakı önüne atar, “Sen bu kararın sorumlususun” derler. Adamı mahkemelerde süründürürler.

  • Bugün Bakanlar Kurulu’nda 32 bakan görev yapıyor. Bir kararname olursa, benimle birlikte Erdal Bey ve 32 arkadaş imza atıyorsunuz. Dolayısıyla sorumluluk müşterek.

  • Risk aldığın takdirde, bürokratlar peş peşe gelir, evrak imzalatır. Ama bundan sonra evrak imzalamana gerek kalmadan o bürokratlar gelip senden emir alacaklar.

  • MİT dışındaki tüm kurumlar senden emir almak ister. Sen de sözlü emirleri verirsin. Önümüzdeki günlerde göreceksin benim yanımdaki MİT temsilcisi de gelip seni bilgilendirecek. Çünkü, o kişi de benim baş yardımcım olduğunu anlayacak.

Cavit Çağlar, 49’uncu Hükümet’e uzanan bu anısını Hulusi Turgut’un kaleme aldığı “Cavit Çağlar, Fırtınalı Bir Yaşamöyküsü” kitabında anlattı.

Hulusi Turgut’un 28 yıl boyunca titizlikle aldığı notlar, Cavit Çağlar ve dönemin tanıklarıyla yaptığı konuşmalardan ustalıkla ortaya koyduğu kitap, “Doğan Kitap”tan çıktı…

Arkadaşa Başbakanlığı devrettik

49. HÜKÜMETİN Başbakanı Süleyman Demirel, dönemin Devlet Bakanı Cavit Çağlar’ı “Bana hiçbir kurum bağlanmadı” rahatsızlığı yaşadığı günlerde Güniz Sokak’taki evine akşam yemeğine çağırdı.

Demirel, o gün hükümetteki DYP’li bakanları öğle yemeğine çağırmış, bir konuşma yapmıştı. Çağlar, Güniz Sokak’taki evde Nazmiye Hanım’ın hazırladığı masaya oturduğunda Demirel konuyu açtı:

-          Cavit, bizim Bakan arkadaşlara hitaben yaptığım konuşmayı nasıl buldun?

Çağlar memnuniyetini yansıttı:

-          Efendim, mükemmeldi…

Nazmiye Hanım konuyu merak etti, kendisine de anlatmalarını istedi. Demirel, konuşma yerine durumu şöyle özetledi:

-          Arkadaşa (Cavit Çağlar) Başbakanlığı devrettik ama kendisi bize sağırları oynuyor…

Demirel, konuya ilişkin fıkra anlatmaya koyuldu:

  • Bildiğiniz gibi, Osmanlı’nın hükümet merkezi, İstanbul’un Babıali semtindeydi. Dönemin sadrazamını, yani başbakanını bir arkadaşı ziyaret etmiş. Misafir, büyük bir maddi sıkıntı içindeymiş. Sadrazam arkadaşından borç istiyormuş.

  • Sadrazam, arkadaşını dinledikten sonra “Gel seninle şöyle bir dışarı çıkalım, Babıali yokuşunda aşağıdan yukarıya, yukarıdan aşağıya dolaşalım. Sonra döner odamıza geliriz” der.

  • Sadrazamla arkadaşı, Babıali yokuşunda bir aşağı, bir yukarı gidip gelmişler. Sonra makama geçmişler. Misafir bu işten bir şey anlayamamış. Daha sonra sadrazamla misafir arasında şöyle bir konuşma geçmiş:

Misafir: Arkadaş, bana yardım edebilecek misin?

Sadrazam: Hiç merak etme, sana yardım biraz sonra başlar.

Misafir: Sadrazam efendi, ben bu işten bir şey anlamadım.

Sadrazam: Anlarsın, anlarsın, biraz sonra göreceksin. Sen benimle Babıali’de gezdin. Artık yardımlar ayağına gelecek.

Demirel, fıkrayı anlattıktan sonra ekledi:

-          Biz, arkadaşa (Cavit Çağlar) fazlasını yaptık. Cavit, pazartesi günü Bakanlar Kurulu toplantımız var. Bak bakalım, bundan sonra SHP’li bakanlar da seni arayacak mı, aramayacak mı?

Cavit Çağlar, o haftayı heyecan içinde geçirdi. Hafta başında sabah Başbakanlığa gitti. Saat 13.00’te Bakanlar Kurulu toplantısı vardı. Saat 10.30’dan itibaren bütün bakanlar Çağlar’ın odasına yöneldi.

Çağlar, bakan arkadaşları odasındayken şöyle düşündü:

-          Beyefendi (Başbakan Demirel), müthiş bir stratejist.

Cavit, takındığın tavır sana yakışmıyor 

49.  HÜKÜMETİN Devlet Bakanı Cavit Çağlar’a Başbakan Süleyman Demirel’in “Benim başyardımcım” havasını verdikten bir süre sonraydı.

Dayısı Şükrü Şankaya, Çağlar’ı uyardı:

-          Cavit, takındığın tavır sana yakışmıyor. Sen güler yüzlü, tatlı dilli bir kişisin. Bağırarak bir yere varamazsın. Bakıyorum, karşındaki bir memur, senin önünde tir tir titriyor, konuşamıyor.

Çağlar, dayısının uyarısı üzerine tavrını değiştirme çabasına girdi:

-          Dayımın uyarısı üzerine üç beş gün bu işin muhakemesini yaptım. Olacak gibi değil. Kendi kendime terapi yapmaya çalıştım.

Terapiyi tamamladıktan sonra dayısıyla konuştu:

-          Ben artık eski Cavit Çağlar olmaya karar verdim…

Cavit Çağlar, bakanlık günleriyle ilgili bu anıyı Hulusi Turgut’un yazdığı, “Cavit Çağlar, Fırtınalı Bir Yaşam Öyküsü” kitabında anlatıp ekledi:

-          Dayımın uyarısıyla kendime gelmiştim. Ayıp ediyormuşum. Bana yakışmıyormuş…

 

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar