Çarklar kimin için duruyor?
Aydın Öncel
Ekonomist
Bir binanın bile yapımından önce, ağırlığı taşıyıp taşımayacağını görmek için zemin incelemesi yapılır.
Ekonomide de kararlar, piyasalarda yaratacağı etki, tepki ve sonuçları göz önünde bulundurularak
alınır / alınmalıdır. Bu kararlar; uygulanabilir olmalıdır, güven vermelidir. Belirsizlik ve beklenti yaratmamalıdır. Sık sık makas değiştiren, panik içinde yön arar nitelikte olmamalı, kalıcı ve akılcı iktisat politikaları doğrultusunda alınmalıdır…
Tartışmalı karar
Türkiye ekonomisinde ise her şey tam tersine hareket etmektedir. Daha Kur Korumalı Mevduat (KKM) ve Gelire Endeksli Senet (GES) uygulamalarıyla ilgili birçok soruya cevap aranırken şimdi de Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), şirketlerin işini hayli zorlaştıracak, üretimi sekteye uğratacak bir kararla karşımıza çıkıverdi! Ticari kredi kullanımına ek kriterler getirdi…
Karara göre; 15 milyon TL üzeri döviz nakdi varlığı bulunan şirketler, bu varlığı aktifi ya da satış hasılatının yüzde 10’unu aşıyorsa TL ticari kredi kullanamayacak. Karar bununla da kalmıyor, 15 milyon TL altında kalan şirketler de kredi kullanımı için döviz varlıklarını 15 milyon TL üzerine çıkaramayacak. Bunlar uygulamanın bilinen maddeleri. Hemen hemen her pakette olduğu gibi hazırlıksız, aceleyle yürürlüğe konulan bu uygulamada da açıklığa kavuşturulması gereken birçok konu var. Bunlardan en önemlisi, yatırım kredileri de bu kapsam içinde yer alacak mı? Belli ki, bu ve benzeri soruların cevapları yine arkadan gelecek.
Karar, şimdiden piyasalarda yeni belirsizlikler yarattı bile. Sürekli değişen mevzuatlar istikrarı biraz daha bozdu. Zaten dip yapmış olan güven ortamı hepten zedelendi. Şirketlerin üretime devam edebilmesi için ihtiyaç duydukları krediye ve dövize ulaşımı zorlaştırıldı, kur riskinden dolayı oynaklığın artmasının yolu açıldı.
İhracatçı, ithalatçı ve üretici şirketlerin krediye olan ihtiyaçları çok iyi bilinmekteydi. Kaldı ki, uğruna büyük bedeller ödemek zorunda kaldığımız düşük faiz inadımızın önemli nedenlerinden biri de bu şirketlerin finansman ihtiyaçlarıydı. Daha yakın zamanda, Hazine ve Maliye Bakanı’nın, “Enflasyonla birlikte büyümeyi tercih ettik. Bu sistemden dar gelirliler hariç üretici firmalar, ihracatçılar kâr ediyorlar. Çarklar dönüyor” demesi henüz hafızalarımızdaki yerini korurken, şimdi çarklar ne için, kimin için duruyor, durduruluyor?
Sistemde dar gelirliler hariç tutulduğuna göre, bu defa kimin/kimlerin lehine hareket ediliyor?
Adını sen koy!
Tüm bu uygulama ve söylemler ortadayken, böylesine çelişkili bir kararın açıklanması piyasaları hareketlendirdi elbette. 15 milyon bandının aşağı çekilerek, kapsama alanının genişletilmesi de artık olasılıklar dahilinde görülmeye başladı. Dolayısıyla, kararın içeriği ve sonuçlarından önce, türü hakkındaki yorumlar da gecikmedi. Karşıt görüşler olsa da piyasalar kararı, “sermaye kontrolü” olarak niteledi. Hafta içinde gelen detaylar, tanımlamanın çok da yanlış olmadığını gösterdi. KKM ve GES uygulamalarının, ihracatçının elde ettiği gelirin yüzde 40’ını devlete, yüzde 30’unu bankalara satma zorunluluğunun ve son olarak BDDK kararının, kambiyo kontrol rejimiyle örtüşmediğini savunanlar da, o halde gelişmelerin “adını sen koy!” demekten başka bir çare bırakmadı bizlere.
Raporların anlattıkları
TCMB, Kısa Vadeli Dış Borç İstatistikleri Gelişmeleri - Nisan 2022 Raporu’na göre; vadesine 1 yıl veya daha az süre kalmış, kısa vadeli dış borç stoku, 182,4 milyar ABD Doları düzeyinde gerçekleşmiştir. Söz konusu stokun 17,8 milyar ABD Dolarlık kısmı, Türkiye’de yerleşik bankaların ve özel sektörün yurt dışı şubeleri ile iştiraklere olan borçlarından oluşmaktadır. Borçlu bazında değerlendirildiğinde, toplam stok içinde kamu sektörünün %19,4, Merkez Bankası’nın %16,1, özel sektörün ise %64,5 oranında paya sahip olduğu gözlenmektedir.
Yine TCMB’nin, Uluslararası Rezervler ve Döviz Likiditesi Gelişmeleri - Mayıs 2022 Raporu’na göre; Resmi Rezerv Varlıkları, bir önceki aya göre yüzde 4,8 azalarak 101,7 milyar ABD Doları düzeyinde gerçekleşmiştir. Bu dönemde alt kalemler itibarıyla, döviz varlıkları bir önceki aya göre yüzde 9,8 azalmıştır. Başta Federal Reserve (FED) olmak üzere, birçok ülkede merkez bankalarının kararlı bir şekilde sıkılaştırmaya gitmesi ve TCMB raporları, çaresizlikten ardı ardına gelen uygulamaların nedenini biraz daha iyi anlamamızı sağlayacak yeterlilikte sanıyorum. Sizce de öyle değil mi?