Cari işlemlerde değişen bir şey yok

Servet YILDIRIM
Servet YILDIRIM Ekonominin Halleri

Ocak ayı verileri cari işlemler dengesindeki bozulmayı açığa çıkardı. Oysa 2021 yılı ikinci yarısında uygulanmaya başlanan para ve kur politikasının sonucu olarak ödemeler dengesinde cari fazla vermeye başlayacağımız söyleniyordu. Fazlaya geçemediğimiz gibi 7.1 milyar dolar ile tüm zamanların en yüksek Ocak ayı açığını gördük. Aylık bazda ise son 4 yıl 1 ayın en yüksek açık rakamıydı.

Bundan sonraki aylarda rakamlar bu kadar sert olmasa da cari işlemlerde fazla veren bir ekonomi olmamız zor görünüyor. Ocak ayı rakamlarının ardından bu beklentiyi yaratan bazı temel noktalar şunlar:

- Enerji fiyatlarındaki yükseliş cari dengedeki bozulmanın önemli nedenlerinden biri. Altın ve enerji hariç cari işlemler hesabı aylık bazda 1.5 milyar dolar dolayında fazla veriyor. Yani hiç enerji ve altın ithal etmeseydik ödemeler dengemiz açık değil fazla vermiş olacaktı. Ancak bu bilginin çok fazla bir anlamı yok çünkü ekonominin çarklarının dönmesi ve yaşamın devam etmesi için bu kadar enerjinin ithal edilmesi gerekiyordu. Eğer birkaç ayda dev gaz ve petrol yatakları bulup hemen devreye alamazsak ya da enerji ihtiyacımızı sona erdirecek bir teknolojik sıçrama yapamazsak bu durum devam edecek. Üstelik petrol fiyatları Ocak ayından bu yana daha da arttı. Yani yılın geri kalan aylarında enerjiden cari işlemlere gelen yük daha fazla olabilir.

- Dış ticarete konu malların teknoloji içerikleri aleyhimize çalışmaya devam ediyor. Yıllardır ağırlıklı olarak yüksek ve orta yüksek teknolojili ürünleri ithal ederken daha düşük teknolojili ürünleri ihraç ediyoruz. Yani pahalı ürünleri alıyoruz, ucuz ürünleri satıyoruz. Ocak ayında da ihracatta yüksek ve orta-yüksek teknolojili ürünlerin payındaki azalma devam etti. Bu yapısal sorun ile cari dengedeki olumsuz tabloyu kalıcı olarak değiştirmek çok zor.

- Cari işlemlerdeki bozulmayı önlemek için güvendiğimiz kalemlerden biri turizm. Türkiye bu yıl turizmde 2019 rakamlarını aşmayı hedefliyordu. Ama Rusya-Ukrayna krizi bu hesapları riske soktu. 2019'da Türkiye 52 milyon turist ağırlayıp 34.5 milyar dolarlık turizm geliri elde etmişti. Pandemi ile birlikte 2020’de bu sayı 15.8 milyon turist ve 12 milyar dolar gelire inmişti. Geçen yıl ise Türkiye’ye gelen 29.3 milyon turist 24.4 milyar dolar kazandırdı. Gelen turistlerin yaklaşık yüzde 30’u Rusya ve Ukrayna’dan gelenlerden oluşuyordu. Bu yıl hem Rusların hem de Ukraynalıların harcama gücü savaş ile Ruble ve Grivna’daki şiddetli değer kaybı nedeniyle zayıfladı. Buradan gelecek kaybı telafi etmek için Almanya, İngiltere, Hollanda ve Fransa gibi ülkelerden ve Körfez’den gelecek turist sayısını artırmak gerekir.

- Ödemeler dengesindeki sorun cari açığın boyutu kadar açığın finansmanıyla da ilgili. Açık ağırlıklı olarak kısa vadeli kaynaklarla yani sıcak parayla finanse ediliyor. Bu paraya güvenerek açık vermek demek ekonominin geleceğini size borç verenlerin insafına bırakmak demektir. Uzun vadeli finansmanın payının artması ise ekonomiye dair algının değişmesine bağlı. Düşük rezerv, yatırım altı kategorideki kredi notları, zayıf para politikası ve dünyanın en yüksek bir kaç enflasyonundan birisi ile bu algıyı değiştirmek kolay olmayacak.

- Türkiye’nin şu anda acil öncelik taşıyan problemi kontrolden çıkmış olan enflasyon. Ödemeler dengesi öncelikler listesinde ilk sırada olmamasına rağmen Türkiye ekonomisinin hep yumuşak karnı olmuştur. Türkiye uzun yıllar boyunca cari açık vererek büyüdü. Büyümek için iç tasarruflar yeterli olmadığından diğer ekonomilerin tasarrufuna ihtiyaç duydu. Yüksek açık verilmeyen ya da fazla verilen yıllar ise genellikle büyümenin olmadığı kriz yıllarıydı. İç tasarruflar yetersiz kaldığı sürece hedeflediğimiz büyümeye ulaşmak için dış kaynağa bağımlı olmaya devam edeceğiz. Ya da büyüme hedefimizi küçültüp daha düşük büyüme oranları ile yetineceğiz.

- Ocak ayı itibariyle yıllıklandırılmış açık 20.2 milyar dolar düzeyinde. Henüz bir sonuca varmak için erken ama bu yıl fazla verileceği yolundaki tahminlerin aşırı iyimser olduğu görülüyor. Merkez Bankası’nın aylık anketine katılan piyasa katılımcılarının yıl sonu beklentisi bile 21.1 milyar dolarlık açığa işaret ediyor. Kısacası, öngörülenin ötesinde bir açık ile karşı karşıyayız. Açık miktar olarak yüksek görünebilir ama ürkütücü değil. Türkiye geçmişte bunun neredeyse 3-4 katı düzeyindeki açığı finans etmişti. Dolayısıyla mevcut seviyede bir açık milli gelire oranla çok yüksek değil. Ancak geçmişte dış kaynak sağlamanın koşulları daha rahattı. Şu anda ise yüksek risk primi nedeniyle Türkiye’nin borçlanma maliyetleri de arttı. Faiz indirimi amacıyla çıktığımız yolda daha yüksek dış borç faizleri ödeyerek açığı finanse etmek durumunda kalacağız.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Acaba ne demek istedi? 21 Ekim 2024