Cari açık nereye koşuyor?
Dış açık problemi kısa bir aradan sonra yeniden gündeme geldi. Geçtiğimiz yılın sonunda 9 milyar dolar fazla veren 12 aylık birikimli cari işlemler dengesi temmuz itibarıyla 15 milyar dolar açığa dönüştü. Öncü veriler, yıllık açığın ağustos ve eylül aylarında moral bozucu bir hızla artmaya devam edeceğini ve yılsonunda 30 milyar doları geçeceğine işaret ediyor. Cari dengedeki bu bozulma, akıllara durgunluk veren makro-finansal politika bileşimi ile birlikte bu yıl ülke kredi riskindeki artışın temel belirleyicilerinden biri oldu. Kredi notumuzun düşürülmesinde ve sermaye çıkışının hızlanmasında bu faktörler epey etkiliydi.
Dış denge dinamiklerinde en kötünün geride kalıp kalmadığının değerlendirilebilmesi için önümüzdeki dönemde cari açığın izleyebileceği seyir önem taşıyor. Konuya ışık tutmak açısından önce bozulmanın kaynaklarına bakalım, sonra da bu faktörlerin olası seyrine dair yargısal projeksiyonlarımızı aktaralım.
Cari dengedeki bozulmanın bileşenlerini dışsal (kontrolümüzde olmayan) ve bize özgü unsurlar olarak ayrıştırabiliriz. Temel dışsal faktör pandemiyle çöken turizm gelirleri. Net turizm gelirleri geçtiğimiz yılın tamamında 26 milyar dolarken bu yıl 6 milyar dolar civarında gerçekleşecek gibi görünüyor. Sadece bu kanaldan dış dengeye 20 milyar dolar olumsuz net etki gelmekte.
Bize özgü diye nitelendireceğimiz temel unsur ise kredilerdeki aşırı hızlı artış. Normal trendinin üzerinde seyreden kredilerin cari açığa olumsuz etkisini tam olarak tahmin etmek zor olsa da ampirik çalışmalardan elde edilen esneklikler kullanılarak bu sene için ilave etkinin yaklaşık 6 milyar dolar civarında olabileceğini kestirmek mümkün. Hem bize bağlı hem de dışsal olarak nitelendireceğimiz temel faktör ise altın ithalatı. Ülke olarak öteden beri altın cinsinden tasarruf etmeyi seviyoruz. Küresel konjonktür bu sene ilgiyi daha da artırdı. Öte yandan, kendi politikalarımızın da bu artışta katkısı var. TL cinsi yatırım araçlarının getirisini düşük tutup enflasyonda yükseliş beklentisini besleyerek hem döviz hem de altın talebini körükledik. Bu yıl net altın ithalatı tarihsel ortalamasının epey üzerine çıkarak 20 milyar doları aşacak gibi görünüyor.
Analizin bir sonraki aşamasında cari açığı artıran bu faktörlerin ne kadarının önümüzdeki sene ortadan kalkacağını kestirmeye çalışalım. Bu bize kabaca 2021 yılı cari dengesi ile ilgili bir fikir verecektir. Pandemi ile ilgili kaygıların önümüzdeki yılın ikinci yarısında kısmen yatıştığı varsayımı altında, kaybedilen net turizm gelirlerinin dört üçünün geri geleceğini varsayabiliriz. 15 milyar dolar ilave net pozitif etki anlamına gelir. Para ve kredi politikalarının normalleşmesinin yıllık net altın ithalatını tarihsel ortalamalarına getirdiğini, kredi kaynaklı ilave diğer ithalat talebini de sıfırladığını varsayarsak bu kanallardan da 21 milyar dolar pozitif katkı gelebilir. Petrol fiyatlarında ortaya çıkabilecek üçte birlik artış ise dış dengeye yaklaşık 6 milyar dolar negatif etki yapabilir.
Bütün bu faktörleri netleştirdiğimizde özet tablo şöyle: Açığı artıran geçici faktörlerin normalleşmesi halinde önümüzdeki yıl cari dengede bu seneye göre 30 milyar dolar civarında iyileşme yaşanabilir. Tabi iktisadi faaliyetteki toparlanma bu etkiyi kısmen sınırlayacaktır, ama yine de dış açık probleminin büyük ölçüde gündemden kalktığı bir senaryo kurgulamak mümkün. Nitekim, yakın dönem aylık verileri altın hariç mal ihracatının ithalatı karşılama oranının tarihi yüksek düzeylerde seyrettiğini göstermekte.
Yazıyı bitirmeden önce tahminlerin şu kritik varsayımı içerdiğinin tekrar altını çizmekte büyük fayda var: Yukarıdaki projeksiyonlar, olup bitenlerden ders alacağımızı ve önümüzdeki dönemde para ve kredi duruşunu tekrar sürdürülemez bir noktada tutmayı denemeyeceğimizi varsayıyor. Eğer aynı hataları yapıp farklı sonuçlar beklersek bu hesaplamaların önemli bir kısmı havada kalacaktır.