Cari açık 32 milyar doları aştı
Bir hedefe ulaşamamanın üç nedeni olabilir. Birincisi, hedef yanlış belirlenmiştir. İkincisi, hedef ulaşmak için gereken adımlar atılmamıştır. Üçüncüsü, kontrol alanı dışındaki değişkenler büyük sapma göstermiş olabilir. Bu genel girişe konu olan gösterge Türkiye’nin cari dengesi.
Cari denge bu yıl resmi hedeflerden oldukça uzak bir performans gösteriyor. 5 Eylül 2021’de açıklanan Orta Vadeli Program, 2022 yılı geneli için 18,6 milyar dolarlık cari açık öngörüyordu ancak son verilere göre açık sadece ilk 6 ayda 32 milyar dolara ulaştı.
Orta Vadeli Programı, ilgili kurumlar ile birlikte defalarca toplanan ve müzakere eden Strateji ve Bütçe Başkanlığı hazırlıyor ve program Resmi Gazete’de yayımlanıyor. Son OVP çalışması da bu şekilde yapıldı. Ancak programın açıklanmasından sadece üç gün sonra, Merkez Bankası’ndan, faiz belirlenirken çekirdek enflasyonun izleneceği açıklaması, bundan üç hafta sonra da ilk faiz indirimi geldi. Birkaç ay içinde politika faizi yüzde 19’dan 14’e çekildi. Bu süreçte öne kur, sonra enflasyon hızlandı. Kurdaki artışı yavaşlatmak için döviz rezervlerinin satılması, kur korumalı mevduat ve başka adımlar gündeme geldi. Dışarıda ise emtia fiyatlarında beklenmedik ve hızlı bir yükseliş yaşandı.
“TL değer kaybedince, rekabet gücü kazanacak ve bu yolla ihracat artacak; kur yükseldiği için ithalat da düşecek” beklentisi gerçekleşmedi. Aslında hatalı olan bu beklentiydi. Neden?
Çünkü, Türkiye’nin ihracat performansında kurun etkisi yok denecek kadar azdır. Bu nedenle “Kur yükselsin/TL değer kaybetsin ve ihracat artsın” gibi bir mekanizmanın işlemesi mümkün değildir. İhracatımızı kısa vadede belirleyen en önemli değişken, mal sattığımız ülkelerin ekonomilerinin büyüme hızıdır. Hedef pazarlarımız ne kadar büyürse, ihracatımız o denli artar. İkinci önemli değişken, petrol ve diğer emtia fiyatlarıdır. Bunlar yükselirse, ihracatımız da artar. Uzun vadede etkili olan faktörler de önemlidir. Örneğin ülkedeki teknolojik altyapının iyileşmesi, teknoloji yoğun üretim kapasitesinin artması, ar-ge yatırımlarının büyümesi, serbest ticaret anlaşmalarının yapılması vb. Ancak bunlar ihracatı bu yıldan gelecek yıla artırmaz, etkileri uzun vadede ortaya çıkar.
“Kur yükselince yabancı mallar pahalılaşacağı için ithalat düşer” de yanlış bir beklentidir. Bunun için sizin ülkenizde de ithal edilen malların aynılarının ya da benzerlerinin üretiliyor olması gerekir ki; yabancı malların fiyat artınca talep içeriye kaysın. Ya da ithal edilen malların, fiyat esnekliği yüksek ve tüketiminden kolay vazgeçilebilir mallar olması gerekir. Türkiye ithalatının büyük bölümünü hammadde ve enerji ürünleri oluşturuyor. Bunlar, fiyatı ne olursa olsun ithal ettiğimiz ürünler. Ancak tüketime dönük bazı ürünler (otomotiv, beyaz eşya gibi) pahalılaştığı için ithalatları azalabilir.
2022’nin ilk yarısında ihracatımız yüzde 20 artarken, ithalatımız yüzde 40,6 yükseldi. İhracat performansı oldukça iyiydi. Bu artış oranını çok büyük ölçüde hedef pazarlarımızın büyümeleri ve yüksek emtia fiyatları belirledi. İthalat artışının temelinde ise emtia fiyatlarındaki yükseliş ve ihracattan gelen hammadde talebi vardı. İç talep de yılın ilk yarısında bunu destekledi. Cari dengede de ilk altı aylık veriler netleşti. Açık altı ayda 32 milyar doları buldu.
Yılın geri kalanında cari dengedeki bozulmanın devam ettiğini göreceğiz. İhracat ikinci yarıda daha zayıf bir performans gösterecek. İlk 6 ayda yüzde 20 yükselen satışlarımız yılın kalanında muhtemelen bunun yarısı kadar artabilecek. Hem miktar bazında hem fiyat bazında hız yavaşlayacak. Benzer bir durum ithalat için de geçerli. Gerek ihracattaki gerek iç talepteki yavaşlama ve gerekse de emtia fiyatlarındaki sakinleşme ithalatı etkileyecek. Artış devam edecek ama ilk yedi aydakinden daha yavaş olacak ve yılı 50 milyar dolar civarında bir açıkla kapatacağız gibi görünüyor.