Çanakkale Modern Sanat Müzesi yolda
Bu yıl 4 Ekim ile 11 Kasım arasında 9. edisyonu yapılan, ilk kez ziyaret fırsatını bulduğum Çanakkale Bienali, Türkiye’nin bienal haritasında önemli bir yere sahip.
18. edisyonu 2025 yılına bırakılan İstanbul Bienali bir yana, bu yıl 6’cısı yapılan Mardin Bienali’ni hiç kaçırmadım, Çanakkale Bienali’den iki yıl önce başlayan (2006) bu yıl 23 Eylül ile 31 Ekim arasında devam edecek Sinop Bienali’ne (Sinopale) de gittim.
Çanakkale Bienali’ne ilk kez gittim ancak çeşitli vesilelerle tanımış olduğum sanatçı simalarıyla karşılaştım.
Çanakkale Bienali ile Sinopale arasında paralellikler var.
Hem Sinop, hem Çanakkale de ilk başından bu yana halkın desteğiyle ve iş birliğiyle bienali hayata geçiriyor.
İki bienal arasında organik bir bağ da söz konusu.
Örneğin Çanakkale Bienali’nin eş direktörü Deniz Erbaş aynı zamanda bu yıl Sinopale’nin küratörleri arasında.
Sinopale’nin kurucusu Melih Görgün de Çanakkale’ye destek sağlayan isimler arasında.
Bu yıl Dardanel’in ana sponsorluğunda 30 farklı mekânda , 50’nin üzerinde sanatçının katılımıyla düzenlenen Çanakkale Bienali’nin teması. “Zamana Bırakmak”.
Bienalin basın toplantısı için ünü şehrin dışına taşmış Yalova Lokantası’nda buluştuğumuzda eş direktör Deniz Erbaş’a bienalin nasıl ortaya çıktığını soruyorum.
“İlginç bir model çünkü çıkış noktası sivil toplum” diyor Erbaş.
“20-25 yıl öncesine gidersek, kent konseylerinin doğduğu, sivil toplumun hareketlilik kazandığı, kültür ajandasının gündeme geldiği yıllar. Bu hareketlilik Çanakkale’de çok güçlü ve verimli oluyor. Kültüre, sanata yansıyor.
Özellikle şehrin mimari hafızasının korunmasına, koruma alanları oluşturulmasında başarılı çalışmalar yapılıyor. 2000’li yılların başında geniş kapsamlı iki sergiden sonra insan gücümüzle, kaynaklarımızla bir bienali hayata geçirmek noktasına geldik. Yani tam tabandan gelen girişim” diye devam ediyor.
ÇANAKKALE ÇAĞDAŞ SANAT MÜZESİ PROJESİ
Kısaca CABİNİN diye bilinen Çanakkale Bienali İnisiyatifi kurucusu Seyhan Boztepe bienalin sanat yönetmeni.
CABİNİN Deniz Erbaş’ın sözleriyle her edisyonda kendini geliştirmeye çalışırken, STK karakterini kaybetmeyen kurumsallaşmış bir yapı.
“Aramızda çok farklı mesleklerden uzmanlar var. Sanatçıların yanı sıra arkeologlar -örneğin Troya kazı başkanı Prof. Rüstem Aslan- mimarlar... Hepsi Çanakkaleli ama yıllar içerisinde biz dayanışma ağımızı çok geliştirdik. İstanbul, Adana, İzmir, Sinop’ta sanat çevreleriyle sürekli temas halindeyiz” diyor Erbaş.
CABİNİN’in 2013 yılında kurulan sanat merkezi Mahal ise eşitli projeler üretiyor ama esas amaç genç sanatçıların görünürlük kazanmaları, diğer şehirlerin sanat ortamlarıyla diyalog içine girmeleri.
Çok sayıda önemli sanatçının gelip geçtiği, eserlerini bıraktıkları Çanakkale Bienali Ankara Cernmodern’de ses getiren büyük bir sergi açmış geçtiğimiz aylarda.
Eserlerin bir kısmını kendi arşivlerinde, sanatçı depolarında koruyan, değerli bir koleksiyona sahip CABİNİN’in gelecek projeleri arasında Çanakkale Çağdaş Sanat Müzesini kurmak da var.
Nitekim Yalova Lokantası’ndaki basın toplantısına katılan Dardanel Yönetim Kurulu Başkanı ve Yönetim Kurulu Üyesi Ayşe Önen Özoğuz’a Çağdaş Sanat Müzesi’ni destekleyip desteklemeyecekleri yolundaki soruma “Kesinlikle evet” yanıtını veriyorlar.
Çanakkale ekonomisinin itici gücü, giderek uluslararası bir marka haline gelen Dardanel’in böyle bir desteği çok kıymetli.
TROYA MÜZESİ’NDE USTA VE GENÇ SANATÇILAR
Çanakkale Bienal turumuzun ilk durağı, ASTİM Sanayi Sitesi.
Burası son yıllarda Çanakkale’ye göç eden sanatçılar arasında Hakan Yılmaz, Süleyman Yılmaz, Kerem Meriç ve Volkan Babaotu’nun oluşturduğu ASTİM Kolektifi’nin üretim yeri.
ASTİM’de gezdiğimiz sergi, sanayi bölgelerinde insan eliyle yaratılan çevresel etkiler üzerine ileri dönüşüm ve dijital sanatı bir araya getiren bir deneyim alanı olarak kurgulanmış.
Serginin çarpıcı işlerinden biri İstanbul’dan Çanakkale’ye göç eden Kerim Meriç’e ait.
Meriç kaporta atıkları, oto boyası kullanarak yaptığı “Önce Biz Geldik” eseri 2023 Çanakkale yangınına atıfta bulunuyor.
İkinci durak yıllardan beri görmek istediğim, mimar Ömer Selçuk Baz’ın tasarladığı, pek çok ödülün sahibi Troya Müzesi.
Troya Kazı Başkanı Prof. Rüstem Aslan ve müze müdürü Rıdvan Gölcük eşliğindeki tur hem bienal eserlerini hem müzeyi görmek için bir fırsat.
40 yıllık geçmişi olan efsane Maçka Sanat Galerisi’nin direktörü Didem Çapa’nın küratörlüğünü yaptığı serginin sanatçıları şöyle: Akın Güreş, Ani Çelik Arevyan, Aysen Urfalıoğlu, Esra Carus, Fatih Kızılcan, Fırat Engin, Füreya Koral, Gönül Nuhoğlu, Güçlü Polat, Halit Demirel, Ömür Tokgöz, Rabia Seyhan, Serhat Kiraz&Hakan Gündüz, Seyhun Topuz ve Tunç Ali Çam.
Seramik sanatının önde gelen ismi Füreya Koral ile 1981 doğumlu Rabia Seyhan’ı aynı sergide bir araya getirmiş Çapa.
Bir daha geri dönmek düşüncesiyle hızlıca ziyaret ettiğim müzeye gelince tek söyleyeceğim şey ne yayıp yapın yolunuzu mutlaka düşürün.
Troya Müzesi Müdürü Rıdvar Gölcük’un dediği gibi, 2018 yılında kapılarını açan müze hem çok genç hem çok eski çünkü tüm hikâyesi Homeros’a yani 3 bin yıla dayanıyor.
BORDO BİNADA KİNETİK IŞIK HEYKELLERİ
Çanakkale Bienali’nin diğer sergi mekânları, mahallelerin arasında şehrin çok kültürlü geçmişinden, kozmopolit kültüründen izler taşıyan binalarında.
Bordo Bina, Mahal Sanat Merkezi’nin olduğu eski palamut fabrikası, eski bir Ermeni okulu sonradan tütün satış ambarı ve nihayet Troya kazılarını 17 yıl sürdüren arkeolog Manfred Osman Korfmann adını taşıyan kütüphane
Tasarımcı Seg^ah Atay’ın dokusunu koruyarak güncel bir kimlik kazandırdığı Bordo Bina Çanakkale’de bir zamanlar Yahudilerin yaşadığı mahallede.
Şirin bir avluya açılan kafesi olan bina. bienalde Aytuğ Aykut, Cem Sonel, Vasilis Alexandou’yu ağırlıyor.
Ayrıca 2017 yılı İstanbul Bienali Galata Rum Okulu’nda “Zanaat Haritası” işiyle tanıdığım tasarımcı ve enstalasyon sanatçısı Bilal Yılmaz’ın Başaklar eseri de burada
Zanaat araştırmaları ve zanaatın güncel potansiyeli üzerine araştırmalar yapan Bilal Yılmaz’ın Ebru Nalan Sülün’ün danışmanlığında Bordo Bina’da ilk kez sergilediği işi Başaklar adını verdiği Kinetik Işık Heykelleri.
Yılmaz’ın Elhamra adında eski bir çini atölyesinde keşfettiği desenleri yeni bir form ve malzeme ile günümüze aktarmış bu eserinde.
Hem fikir olarak, hem görsellik açısından ilgi çekici bir eser.
KORFMANN KÜTÜPHANESİ BİR ARKEOLOJİ MABEDİ
Türkiye’nin en önemli arkeoloji ihtisas arşivlerinden biri olan Korfmann Kütüphanesi Çanakkale Bienali kapsamında David Blandy, Jane Jin Kaisen ve Eric Magassa’nın eserlerini ağırlıyor.
Türkiye çapında sessizce çok önemli işler yapan Kültür için Alan, British Council ve Danimarka Kültür Enstitüsü’nün katkılarıyla hayata geçen sergide David Blandy’nin “Tozdan Veri”ye videosu insanlığın geçmişinden günümüze dataları ele alıyor ve bunların beyazlar tarafından nasıl manipüle edildiğini anlatıyor.
Etkileyici bir çalışma.
Kütüphanenin olduğu binanın yüksek çatılı ikinci katında ise bir önceki bienalde işleri yer alan İpek Yolaçan’ın başlarında üzüm salkımları olan İda Dağı köylerinde yaşayan kadınların fotoğrafları var.
Troya Vakfını da barındıran kütüphaneye adını veren, girişte bronz bir büstü olan Manfred Osman Korfmann’ı yıllar önce tanıma fırsatını bulmuştum.
Troya’nın Anadolu kültürünün devamı olduğunu bilimsel çalışmalarıyla kanıtlayan, bu antik şehre Aslan’ın deyişiyle “doğudan bakan” Korfmann hayatını 2005 yılında kaybettiğine göre bayağı eskiden tanımışım.
Şimdi Troya Kazı Başkan olan Profesör. Dr. Rüstem Aslan Korfmann’ın asistanı idi o yıllarda.
Aslan, 1863 yılında başlayan Troya kazılarının altıncı başkanı ve kazıları 10 yıldan beri devam ettiriyor.
KOKU SANATA SIZARSA. İNSAN, İNCİR, TOPRAK
Çanakkale Bienali’nin son durağı tarihi palamut depolarındaki Mahal Sanat Merkezi.
SAHA Derneği, Fransız ve Goethe enstitülerinin, Cernmodern gibi kültür kurumlarının desteğiyle hayata geçen üç ayrı mekandaki sergilerde yer alan sanatçılar şöyle:
Ahmed Yiğider, Ataman Girişken, Damla Sarı, Nejat Birecik, Edith Roux, Kaan Tanhan, Johannes Vogl, Jun’ichiro İshii, ve Aydın Alper.
Endüstri mühendisi ve tasarımcı Ahmet Yiğider’i birkaç yıl önce parfüm üreten Seluz laboratuvarını ziyaret ettiğimde tanımıştım.
Sanatçı kimliğiyle değil iyi bir koku uzman olarak karşımızdaydı.
Meğer yıllardan beri güçlü duygusal bir bağ kurduğu aromatik ahşap türleriyle heykel yapıyormuş.
Çanakkale Bienali’ndeki eseri “İnsan, İncir, Toprak” pamuk ipliğinden binlerce düğüm ve sarkıt aynı zamanda mek^ana yayılan milyarlarca uçucu molekülden oluşuyor.
Eserin arasında geçerken kokuları alabiliyorsunuz.
İnsan kokusunu merak edebilirsiniz?
Yiğider, gece uykusundaki bir bebeğin teninde (ağırlıkla olarak boyun bölgesinde), anne ve babasının izniyle ve kontrolünde 8 saat bekletilen nötr bu kumaş üstünden GC-MS analiziyle elde ettiği uçucu molekül bulguları kokunun temelini oluşturmuş.
İnsanla ilgili bir başka eser genç sanatçı Eda Sütunç’un “Sentetik Köken” adındaki eseri.
Genç sanatçı çiğnediği sakızları DNA şeklini verdiği metal saç üzerindeki plastik kutucuklara hapsetmiş.
Hem Yiğider, hep Sütunç’un eserleri çok başarılı ama şiirsel yanı olan işleri daha çok sevdiğimden olsa gerek önünden dakikalarca ayrılmadığım eser Fransız Edith Roux’nun “Geçenler” adındaki video enstalasyonu oldu.
Kuşlarla dans eden, onların hareketlerini taklit eden dansçı dakikalarca izlenmez mi?
BİENALİN YENİ KOMŞULARI
Çanakkale Bienali 9. Edisyonunda merkezin dışına taşarak çevredeki farklı yerleşimlerde devam ediyor.
Assos antik şehrine komşu bir çiftlik olan Güneşane Vakfı’nda çocuklara atölyeler, David Bandy’nin çocuklara yönelik “Toprak, Kas, Kemik” videosu yer alıyor.
Adatepe Blue Oteli’nde, Londra Frieze Heykel ‘in küratörü olan Fatoş Üstek’in küratörlüğünü yaptığı ve üretimi otele yapan Danimarkalo sanatçı Kristine Roepstorff’un sergisi var.
Küçükkuyu’daki Zeytinyağı Müzesi de bienale dahil olan mekânlardan.