“Çalışanların ve ailelerimizin sağlığı kârdan da cirodan da önemli”
94 yaşındaki Norveç kökenli boya markası Jotun’un Doğu Avrupa ve Orta Asya Bölgesi Başkan Yardımcısı Şükrü Ergün’e, COVID-19 döneminde süreçlerini nasıl yönettiklerini sordum; “Çalışanların ve ailelerimizin sağlığı kardan da cirodan da önemli” yanıtını verdi. Jotun, İstanbul Çerkezköy’de 2 fabrikada en modern teknolojiyle üretim yapılıyor. Şirketin 650 çalışanı ve 400’e yakın bayisi var. Şükrü Ergün, Türkiye ile birlikte bölgedeki on ülkenin de sorumlusu, “Biz evden çalışma düzenine geçen ilk şirketlerden biriyiz. Normal çalışma düzenine geçen de son şirketlerden biri olacağız.” diyen Ergün, çalışmaları hakkındaki sorularımızı yanıtladı.
Bu dönemde teşkilatınızı nasıl yönettiniz?
Bizim için çalışanlarımız ve ailelerin sağlığı her şeyden önemli. Açıkçası kârdan da önemli cirodan da önemli. Çünkü karı bir sene gerçekleştiremeyebilirsiniz, cironuz bir sene düşer, üretiminiz durur bunların hepsi olabilecek şeyler ticaret hayatında. Ancak beraber çalıştığınız çalışma arkadaşlarınızı kaybederseniz, üzerine çok yatırım yaptığınız en değerli varlığınızı kaybetmiş olursunuz ki onların tekrar yerine konması çok zor. İşin bir bu yönü var, bir de bizim yıllar boyun Türkiye’de sağladığımız bir aile havamız var. Jotun ailesi olarak bakıyoruz biz buna, aile fertlerimizin de iyi olmaları tabi ki ayrıca manevi açıdan da çok önemli.
Dolayısıyla biz Türkiye’de bu kriz başladığı andan, yavaş yavaş Şubat sonlarında bunun hissedilmesi başlanmıştı büyük ve global bir şirket olmanın avantajıyla dünyanın dört bir tarafındaki şirketlerle temasa geçtik. Oradaki çalışma arkadaşlarımız ne yapıyor diye. Çünkü biliyorsunuz Uzak Doğu’da, İtalya’da bizden çok daha önce bu krizden etkilendiler.
Küresel bir marka olmak bu dönemde size ne fayda sağladı?
Jotun 100’den fazla ülkede, 40 tane fabrikasıyla operasyon yapan bir Norveç firması. Bir aile şirketi. Dünyanın dört bir tarafındaki arkadaşlarımız bu krizle karşılaştılar, bizden önce karşılaşanlardan ne yaptıklarını, nasıl zorluklarla karşılaştıklarını hemen öğrenmek için onlara danıştık. Bu bize avantaj sağladı Türkiye’de, diğer şirketlerden aldığımız bilgiler sonrasında, öncelikle hijyen önlemlerimizi birkaç adım öteye taşıdık. Hem fabrikada hem Türkiye çapındaki ofislerimizde anında ofislerde evden çalışma düzenine geçtik. Daha doğrusu ilk önce risk grubundaki arkadaşları eve gönderdik. Aradan birkaç gün geçtikten sonrada çalışmayı evden çalışma düzenine çevirdik.
Evden çalışmaya geçiş sürecini nasıl yönettiniz?
Türkiye’de evden çalışmaya geçen ilk şirketlerden biriyiz. Dijitalleşmemiz ileri aşamada olduğu için hiç zorluk çekmedik bilgisayar ortamında çalışmaktan Ofisi kapatmadık, ofise gelmek zorunda olan arkadaşlar ofise kontrollü olarak geldi. Fiziksel olarak bulunması gerekenler, imza, evrak, benzeri işler için, ofise dönem dönem gelip gittiler. Ofisin dezenfeksiyonu belli sürelerde devamlı yapıldı.
Satış ve servis ekibiniz çalışmalarını sürdürebildi mi?
Satışçı ve teknik servis arkadaşlarımız her türlü hijyen önlemlerini aldılar. Teknik servisler ameliyata girercesine kostümler giyinerek ve koruyucu aletlerini takarak hizmet verdiler. Satışçı arkadaşlar yine çok kontrollü sosyal mesafe ve hijyen kurallarına dikkat ederek müşterilerimizi ve bayilerimizi ziyaret etmekten geri kalmadılar. Ama esas sorun üretimde yatıyordu. Çünkü iki tane fabrikamız var Türkiye’de ve 3 vardiya üzerinden çalışan fabrikalar bunlar. Onun için çok önemli kararlar vermemiz lazımdı ve ilk önce vardiya düzenini değiştirdik. Seyrek vardiya, vardiya yaptık. İşçi sayısını azalttık, vardiya sayısını çoğalttık.
Çalışma saatlerini ona göre ayarladık, üretim sırasında sosyal mesafelerin korunacağı şeklinde bir üretim prosesini tekrar gözden geçirdik. Yemekhane düzenini değiştirdik, yemek düzenini değiştirdik. Kapalı yemek getirdik, her masaya ikişer kişi oturdu çapraz köşelere. Yemek saatlerini kısaltarak fabrikada iki seferde yenen yemek 5-6 seferde yenmeye başladı. Tabi servis düzenini değiştirdik, servis sayısını arttırdık, servis içindeki eleman sayılarını azalttık. Ateş ölçmeye başladık.
Onun dışında bütün arkadaşlarımıza birer tane termometre birer tane de tablo verdik. Bununla belli bir dönem ev halkının da ateşlerini kontrol ederek o tablolara kaydettiler ve sabah ofise geldiklerinde şirket doktoruna onları gösterdiler. Evde de ateşli kimse olmamasından emin olmamız için. Bu tür tedbirlerle çok çok hafif atlattık ciddi bir vakamız olmadı. Daha işin en başında bir arkadaşımıza böyle bir teşhis konuldu, hiç daha fabrikaya gelmeden direkt hastaneye gitti. O atlattı ve bir ay sonra iş başı yaptı ve başka da bir vakamız olmadan bugünlere geldik çok şükür.
Evden çalışan beyaz yakalılar için neler yaptınız?
Çocuklara yönelik psikolojik destek için, çocuk psikologlarıyla webinarlar yaptık. Kanaat önderi uzmanların konuk olduğu programlar organize ettik web üzerinden. Çalışanlarımız için moral ve motivasyonu arttırıcı aktiviteler düzenledik. Mesela bir Jotun Radyosu yaptık, iki tane arkadaşımız haftada birkaç gün programlar yaptı. Çoğunlukla da benimle dalga geçtiler.
Teams ve Zoom üzerinden sohbetli akşam yemekleri düzenledik. Departmanlar kendi aralarında sonra da departmanlar arası davetler verildi, sofralar kuruldu Zoom’da sohbetler edildi. Keyifli dakikalar geçirildi. O evde geçirilen zamanların insanların iyi hatırlayacağı şekilde geçmesi için elimizden geleni yaptık.
Bayilerinizle ilişkinizi nasıl sürdürebildiniz?
Jotun bizim için bir aile. Bu ailenin fertlerinden bir tanesi de bizim müşterilerimiz ve bayilerimiz. Onlarla bu dönemde devamlı iletişimde kalmaya çalıştık ve kesintisiz bir iletişim sağlamaya çalıştık. Bazı dönemde müşterilerimizde ofislerini veya dükkanlarını açamadılar veya ziyaretçi kabul etmediler. Ama mümkün mertebe bu ziyaretler devam etti veya müşterilerimize ve bayilerimize kabul ettikleri takdirde bizim orada olduğumuzu bilecekleri bir ortam hazırladık. Yani buyurun dedikleri zaman bizim arkadaşlarımız her an gitmeye hazırdı oraya. Bunu sağladık onun dışında bayilere yönelik videolar hazırladık. Özellikle benim bayilere hitap ettiğim videolar yayınladık. Ben şahsen bayileri tek tek telefonla aradım, kendileriyle sohbet ettim.
Hangi mesajları verdiniz?
Bu zor günlerde dayanışma içinde olduğumuzu, şirketin her zaman bayileriyle birlikte bir aile desteği, dayanışması içinde olduğunu hissettirerek, iyi hissetmelerini sağlamak için elimizden gelenleri yaptık. Uzaktan eğitimler düzenledik, teknik eğitimler yaptık. Teknik arkadaşlarımıza webinar üzerinden boya ile ilgili eğitimler verdik. Yine kanaat önderleri ve konusunda uzman kişilerle ekonomiyle ilgili, pandemiyle ilgili sohbet toplantıları, webinarlar yaptık. Katılımların oldukça yoğun olduğu, sorulu-cevaplı programlar yaptık. Tüketicilere dönük temassız ödeme ve eve teslim servisleri organize etmeye başladık. Ustalarımız COVID-19 sırasında evden çakamadıkları ve çalışamadıkları için onlara da normalleşme süresinde çalışmaya ilk başladıklarında ilk boya alımlarını hediye edeceğimizi bildirdik. Nitekim onu da yerine getirdik.
Önümüzdeki dönem için planlarınız ne?
Biz evden çalışma düzenine geçen ilk şirketlerden biriyiz. Normal çalışma düzenine geçen de son şirketlerden biri olacağız. Başta söylediğim gibi çalışanlarımızın sağlığı ve onların ailelerinin sağlığı bizim için her şeyden önemli. Biz bu dönemde evden çalışmayı, dijital ortamda çalışmayı bir anlamda becerebildik. Tabi ideali bu değil, ideali insanların bir arada olması, ofis ortamında yüz yüze iletişim ve etkileşim içinde çalışabilmeleri. Ama zorunluluklar söz konusu olduğu zaman bunları da dikkate alarak biz bu yeni düzende en uygun şekilde ve en güvenli şekilde çalışmaya devam edeceğiz.
Kadın istihdamına ve yerli tarıma katkı
Kale Grubu Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Zeynep Bodur Okyay, her zaman toplum yararına projelere destek veren rol model bir yöneticidir. Zeynep Bodur Okyay’ın şahsi girişimlerinden Mavruz Tarım da kadın istihdamına destek sunan ve yerel ekonomiye güç veren örnek bir proje.
Mavruz Tarım Kurucu Ortak ve Yönetim Kurulu Üyesi Cengiz Genç’ten aldığım bilgiye göre, Mavruz yönetimi 5 yıllık stratejik planını hazırlarken, pek çok hedefi bir arada yerine getirmek için yola çıkmış. Öncelikle, bölgenin tarımsal üretim kalitesini yükseltmek, sözleşmeli çiftçilik ile ürün gamının artırılması ve bu ürünlerin bir marka altında toplanmasıyla katma değerinin artırılarak pazara ulaştırılması hedeflenmiş.
Teknoloji ve modern üretim teknikleriyle verimliliği artıran Mavruz’un eğitim hedefleri de dikkat çekiyor. Kuruluşun yetkilileri, önümüzdeki dönemde teknik okullarda seracılık ve teknoloji kullanımı ile ilgili eğitimlerin artırılması için kamu kurumları ile iş birlikleri üzerinde çalışıyor.
Mavruz 44 dönümde tarım yapıyor. 54 çalışanı var.
Modern topraksız seranın kış aylarında ihtiyacı olan ısı, 4.5 km mesafedeki Çanakkale Seramik fabrikalarının bacalarından elde ediliyor. Fabrika ile arasında kapalı sistem bir jeotermal boru hattı bulunan sera üretim maliyetlerinin önemli bir kalemi olan ısıtma sorununu çözüyor. Ayrıca, çok önemli bir çevre ve sürdürebilirlik yatırımı da sağlıyor.
Zararlılara karşı böcekler ve arılarla mücadele
Kuruluş ve çalışma yapısı dolayısıyla bir “meyve/sebze fabrikası” olarak tanımlanabilecek yatırımda, yüksek teknoloji otomasyon sistemleri kullanılıyor. Kimyasal ilaç kullanmadan üretim yapılan serada, zararlılara karşı yararlı böcekler ve binlerce arı bulunuyor. Yüzde 90’ı kadın çalışanlardan oluşan sera projesi, bölge kadınları için önemli bir istihdam olanağı sağlıyor. Çalışanlar tüm sosyal haklara sahipler. Bu da çoğu gündelik işçi çalıştıran eden tarım sektörü için çok değerli bir örnek teşkil ediyor.
Bölgeye dolaylı ve direkt olarak ekonomik ve sosyal katkısı büyük olan projede üretilen domatesler özellikle Avrupa ve Orta Doğu’ya ihraç ediliyor. İç pazarda da önemli süpermarket zincirlerinde Mavruz markası ile satılıyor.