Çadırdan prefabrik eve Kızılay’ın üretim atağı
Van depremini hatırlıyorum. 23 Ekim 2011’deki depremin şiddeti; 7,2 iken yardımların şiddeti 9,2 olmuş ve yaraları sarmak için seferber olmuştuk. O dönemde Van ve Erciş’teki gözlemlerimde, Kızılay’ın ne kadar hayati önemi haiz olduğunu anlamış, kar soğuğunda çadır gerçeğini görmüştüm.
Aradan 10 yıl geçti ve bugün Kızılay, çadırın yanı sıra daha sağlıklı, güvenli, korunaklı ve modern prefabrik deprem araçları üretimini başarabildi. Malatya’daki 52 bin m2’lık Türk Kızılay Malatya Üretim Üssü’nde, İdare Müdürü Recep Toy’un anlattıkları, olası depremleri daha güçlü karşılayabileceğimizi gösteriyor.
DEPREM İKEA’SI
Malatyalı İş İnsanlar Derneği Başkanı Yunus Akdaş’ın davetiyle Vahap Munyar ve Abdurrahman Yıldırım ile gittiğimiz kentte, Kızılay Beşiktaş Başkanı Sıddık Doğan’ın önerisiyle bu üssü ziyaret şansımız oldu. Üretilen prefabrik evleri; “depreme karşı teknoloji çözümünü” anlatıyor bize.
Sadece bizde değil, dünya genelinde kullanılmak üzere üretilenler, Kızılay’ın bu atılımıyla farklı bir lige çıkabileceğini gösteriyor. 40 yıldır atıl duran vagon onarım fabrikasını, 200 milyon liralık yatırımla küresel üretim üssüne çevirmek, ihracat için de Deprem İKEA’sı gibi bir imkân sunmuş bulunuyor.
İKİ SORU İKİ CEVAP
Prefabrik evler nasıl üretiliyor?
Fabrikanın modern üretim tesislerinde yassı sacdan çekilen 2,4 mm’lik profiller ile üretilen çok sayıda farklı ev var. Her birinin ortak özelliği, 2 kişi tarafından 2 saatte kurulabiliyor ve her türlü taşıt yardımıyla deprem alanlarına ulaştırılabiliyor olmaları…
Üretim Üssü başka ne üretecek?
Recep Toy’un verdiği bilgiye göre tekstil de bu alandaki yatırımlardan biri… Prefabrik konuta destek mahiyetinde çadır yanı sıra yelek, tişört, mont gibi depremzedeler için gerekli üretim burada yapılacak. Daha şimdiden 3 farklı atölye binası inşa edildi bile.
NOT
TÜRK KIZILAY’I KIZILHAÇ İLE YARIŞACAK GÜÇTE
Çocukluğumda okullarda dağıtılan fitre zekât zarflarına koyduğumuz harçlıklarla zamanın Kızılay’ına bağış yapardık. Ancak 1999 Marmara depreminde bir Kızılay’ımızın olmadığını anladık. Çadırlar depolarda çürümüş, yöneticileri bizim bağışlarımızla safa sürmüş, kurumu çürütmüştü.
Deprem bizim aklımızı başımıza getirdi ve Kızılay’ı yeniden var ettik. Öyle ki Osmanlı’da Hilali Ahmer olarak başlayan süreçte, Kızılhaç’ın hizmetlerini aşacak noktaya taşıdık. Depremlerde koordinasyonu valilerden alıp, Kızılay gibi kurumların uzmanlıklarına vermek, daha uygun olur gibi geliyor bana.
Hatta Kızılay Lojistik diyebileceğimiz yapı bize, standart zamanda standart malzeme ve çözümleri depremzedelere ulaştırma imkanı sunacak. Üretim üssünü gördükten sonra, bir süredir ara verdiğim düzenli kan bağışçısı alışkanlığıma dönme kararı aldım.
Donanım, gerek şarttır ama yeter şart; uygulamadır. Mükemmel üsler kurarsın ama hizmet kalitesini de aynı mükemmellikte tutmak gerekir. Malatya Kızılay Üretim üssünü izlemeyi sürdüreceğim.