Büyümeli mi, büyümemeli mi?
Şeytanlaştırdığımız masum kelimelerden büyüme... ama... lakin… bununla birlikte… bu arada ve ayrıca, aslında, anlaşıldığı üzere… olmadan kullanamadığımız bir 6 harfli. Kendisini edatlara boğduğumuz zavallı.
Sanmayın ki, onu bu yüzden anlamıyoruz…
Bir zamanlar asırlık, artık neredeyse haftalık değişen “zamanın ruhu” yüzünden bildiğimiz büyümeyi bir oradan bir buradan tutmaya çalışıyoruz. Üzerinde tepiniyoruz. Yine yakalayamıyoruz.
Haftanın yıldızı FED Başkanı Jay Powell’dan büyüme
Powell, ABD ekonomisinin toparlanması için faiz indirimi yaptığını duyurdu. ABD'nin enflasyonla mücadelesini yeterince sürdürdüğüne kanaat getirdiklerini ifade etti. İş gücü piyasasını desteklemek için faiz oranlarını %4.75-5 aralığına çektiklerini duyurdu. Dört yıldır uygulanan sıkı para politikasındaki manevrayı Trump gibi, Demokratlara yarayacak seçim hamlesi olarak tanımlayan da var… Powell, şok yaşamadan toparlanmaya öncelik verdiklerini söylüyor. Faiz indirimini, büyümeyi desteklemek ve iş gücü piyasasındaki soğumayı yönetmek için alınmış kalibrasyon diye tanımlayan çok; ABD ekonomisinde resesyonu önlemek için atılmış dengeli bir adım...
Draghi ve AB Vizyonundan “büyümezsek batacağız”
Mario Draghi, Avrupa Merkez Bankası Başkanlığı (2012) yaptığı yıllarda "Euro’yu korumak için ne gerekiyorsa yapacağız" diyerek Euro bölgesinde yaşanan borç krizini yatıştırmıştı. Süper Mario diye anılan, 2021-22 yıllarında İtalyan ekonomisini düzlüğe çıkarması için Başbakan olmaya davet edilen Draghi, ekonomist ve danışman olarak etkili bir figür. “Bugün, rekabetçi olmazsak batacağız” diyor. Avrupa'nın Rekabetçiliğinin Geleceği başlıklı 393 sayfalık bir rapor yayımladı. İnceleye inceleye bitiremeyen ekonomistler… neresinden tutacaklarına karar veremiyor. Pek çok sivri saptama ve radikal sayılacak reçete maddesi taşıyor. Draghi, AB'nin tek pazarını kullanamadığını söylüyor. “Avrupa, borsalarını, takas odalarını ve ulusal menkul kıymet yasalarını birleştirelim, sermaye piyasalarını daha derin ve likit hale getirelim, büyümenin yolunu açalım… finansman havuzları yaratalım” diyor. Bir zamanlar muhafazakar davransa da bugün ekonomik büyümeyi hızlandırmak için her yıl 800 milyar Euro'luk bir yatırım yapılması gerektiğini savunuyor.
Takıntı olarak büyümek
Büyümeyle ilgili manalı ve bütüncül bir yaklaşım olarak Daniel Susskind çalışmalarından yararlandım. King's College London'da araştırma profesörü ve Oxford Üniversitesi'ndeki Yapay Zeka Etiği Enstitüsü'nde kıdemli araştırma görevlisi olan Susskind’in "Growth: A History and a Reckoning" - Büyüme: Bir Tarih ve Bir Hesaplaşma başlıklı kitabı, büyüme üzerine anlaşılır tarihsel bir perspektif çiziyor, insanlığın ekonomik büyüme ile olan ilişkisinin tarihini ve bu kavramla ilgili mevcut hesaplaşmaları ele alıyor.
Susskind, ekonomik büyümenin 20. yüzyılın ortalarından itibaren takıntı haline dönüştüğüne dikkat çekiyor. İkinci Dünya Savaşı ve Soğuk Savaş sırasında büyümenin askeri ve ekonomik rekabetle iç içe geçtiğini, büyümenin yoksulluğu azaltma, ortalama yaşam süresini uzatma ve genel insan refahını artırma gibi alanlarda başarılı oldukça insanlığı büyülediğini söylüyor.
Politikacı ve ekonomistler büyümenin yalnızca iyi olduğu ve neredeyse hiçbir maliyeti olmadığına inandı. Önce çevresel etkileri göz ardı ettiler sonra toplumsal eşitsizliklere göz yumdular. Bizler ise yeni teknolojilerle sarhoş olup bölündük, toplumsal bağlarımız zayıfladı. Bu sorunların bir kısmının, büyüme odaklı düşüncenin sonucu olduğunu göremedik.
Zafer mi hezimet mi?
Büyümek madem en büyük zaferimiz ve hezimetimiz, akıllı olup edatları temizleyip sorsak olmaz mı;
- Sınırsız büyümeyi sorgulamalı mıyız?
- Büyüme, adil, çevre dostu ve sürdürülebilir bir dünya inşa etmek için nasıl kullanılır?
- Yıkıcı olmayan büyümenin formülü nedir?
- Ahlaklı büyümek diye tanımlanabilir mi?
- İnsancıl büyüme diye bir olgudan söz edilebilir mi?
- Büyüme hepimiz için fırsat olmaz mı?