Büyüme ve kompozisyonu
Hafta içerisinde gecikmeli ve geriden gelen büyüme rakamlarını takip ettik. Genel gidişat açısından sürpriz yaşanmadı. Çeyrek bazda artı tarafta kalma eğilimi devam etti. Yıllık değişimde de negatiften pozitife dönüş gerçekleşti. Kendi adıma iki çıkarım üzerinden veriyi okumanın doğru olduğunu düşünüyorum: i) Çeyrek ve yıllık performansların verdiği mesajları anlamak ii) Büyümede değişen kompozisyona kafa yormak.
Piyasa beklentileri yıllık bazda karşılandı ve Türkiye ekonomisi zincirlenmiş hacim endeksi hesaplamasına göre bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 0.95 büyüdü. Böylece, yıllık bazda 3 çeyrek takip edilen eksi performansın ardından ilk kez artıya geçilmiş oldu. Hatırlayalım; 2018’in son çeyreğinden başlamak üzere devam eden 3 çeyrekte ortalama yıllık büyüme performansı yüzde 2.2 daralma şeklinde gerçekleşti. Bu sürecin en sert yaşandığı kısım yüzde 2.81 daralma ile bir önceki yılın son dönemi oldu. Bir nevi onunla birlikte dibi gördük ve küçük adımlarla toparlanmaya başladık. Öte yandan takvim etkisinden arındırılmış yıllık büyüme performansımız ise yüzde 0.64’e tekabül etti. Benzer şekilde o da 3 çeyrek eksi performansın ardından ilk kez artıya geçti.
Devam edelim ve sohbetin girişinde bahsettiğimiz iki gerekçe ile konuyu genişletmeye çalışalım. Buna göre, ekonomimiz mevsimsellikten arındırılmış çeyrekten çeyreğe değişimde büyüme performansı olarak yüzde 0.4 gelişim gösterdi. Yani, ikinci çeyreğe kıyasla ekonomimiz bahsettiğim rakam kadar büyüdü. Çeyreksel değişim neden önemli? Hani yıl içerisinde “resesyondan çıkıldı mı” tartışmaları takip etmiştik ya, o kısımdaki çıkış noktası çeyrek dönemlik değişimler üzerinden gerçekleşiyor. Peki, buradaki yakın dönem gelişmeleri nasıl olmuştu? 2018’in ikinci çeyreğindeki yüzde 0.1 daralma ile birlikte yıllık bazdaki değişimden önce ekonomideki zayıflama sinyallerini almaya başlamıştık. Sonrasında 2019 yılının ilk 3 ayına dek eksi yönde performans sergilemeye devam ettik. Öyle ki, 2018 ikinci - 2018 dördüncü çeyrek arası dönemde ortalamada çeyrek bazda yüzde 1.3 daralma gösterdik. Devamında ise 2019 yılı ile birlikte ‘dipten dönüş’ olarak yorumlanan faza geçtik. Sırasıyla yüzde 1.7, yüzde 1 ve yüzde 0.4 ile süreci genişlettik.
Gelin şimdi birlikte parantez açalım. Yukarıdaki çeyrek rakamlarda dikkatinizi çeken bir detay oldu mu? Ben, benim penceremden gördüğüm kısmı söylemek isterim. Çeyrek bazda büyüme rakamlarındaki değişimler farkındaysanız eğer geriliyor. Muhtemelen ilk çeyrekteki değişimde ötelenen bir talebin devreye girmesini gördük. O nedenle dipten dönüşteki ilk çeyrek değişimi yüzde 2’ye yakın gerçekleşti. 3 çeyrek ortalamada yüzde 1 büyüme performansı sergiledik. Kötü mü, değil. Ancak, ekonomi ve nüfusun getirdiği gerçeklik açısından çok da iyi değil. Yüksek katılım ve genç işsizlik oranındaki yükseliş daha yüksek ve kaliteli performansların olması gerektiği gerçeğini değiştirmiyor. Kaliteli kısmını atlamayalım. Hatta altını çizebiliyorsak da çizelim. Genel dengeyi bozma potansiyeli taşıyan büyüme performanslarının ardından dönüşün hızı da bir o kadar yüksek oluyor. Bir anda olmadığı kadar tüketip bir anda bıçak gibi kesilen düşüşle karşılaşınca şoku atlatması da zaman alıyor. Şimdilerde olan bu olsa gerek. İç talep yeni yeni toparlanıyor. Bu da büyümedeki kompozisyonun değişmesine zemin hazırlıyor. Konusu gelmişken o kısma da geçelim.
Kompozisyon olarak kastettiğim konu, büyüme rakamına sağlanan katkıların hangi kalemlerden geldiği. Malumunuz, 2018 yılında Türk lirası sepet kur bazında (0.5 ABD doları + 0.5 Euro) ortalamada 36 değer kaybı yaşadı. Ciddi anlamda zayıflama demek bu. 2006-13 yılları arasında ortalama sepet kur değişiminin yüzde 6, 2014-17’de ise yüzde 15 olduğunu hesapladığımızda kendi sınırlarımızı test etmenin de ötesine geçtiğimizi söylemek yanlış olmaz. Ancak, bardağın dolu tarafında, benzer durumla karşılaşmış farklı ekonomilerde de olduğu üzere eş zamanlı olarak lira cinsi ürünlerde rekabet avantajı oluştu. Gün sonunda iç talebin düşmesi üretici kesimini dışarıya yönelmeye teşvik etti. Doğal olarak da artan ihracat-düşen ithalat dengesiyle net ihracatın yıllık büyüme performansına katkısı 2018’in ikinci yarısından itibaren pozitif tarafta yer aldı ve ana belirleyici olarak süreçte yer aldı. Açıklanan son veriye dek 5 çeyrek toplamında 30.9 puan, ortalamada ise 6.1 puan katkı takip edildi. Fakat resim değişme sinyalleri veriyor. Toparlanan iç talep (birey+kamu) 3 çeyrek eksinin ardından ilk kez 1.69 puan ile pozitif tarafta yer aldı. Dahası, yavaşlayan Avrupa ekonomik görünümü ve liradaki avantajın devreden çıkmaya başlaması bu resmin devam edebileceğini düşündürüyor. Böylece, büyüme katkısı 0.18 puanlık götürü ile 1 yıldan uzun bir süre sonra ilk kez eksiye dönmüş oldu. Azalan stokların artıya dönmesi 2.74 puan eklerken, yatırımların 3.30 puan götürmesi büyümeyi yıllık değişimde yüzde 1’in hemen altında tuttu.
Son çeyrekte büyümenin yüzde 5 civarı olması yıl genelini yüzde 0.5 etrafında şekillendirecek. Hiç büyüyememekten iyi, kendi dengemiz olan yüzde 4’lerden uzaklaşmak tarafından baktığımızda ise olumsuz bir durum söz konusu. Şimdi, 2020 farklı açılardan test yılı olacak. Kendi dengemize ulaşma çabası gösterirken, cari dengeyi ve enflasyonu gözetip etkileşimine bakacağız. Bir de değişmezimiz dış alem gelişmelerini gözeteceğiz.