Büyülü mirastan taşan şifa
Zeyrek’te, Barbaros Hayrettin Paşa’nın siparişi olarak yapılan ‘Zeyrek Çinili Hamamı’ndaki ‘Kalıntıların Şifası’ sergisini gezerken, restorasyonu 13 yıl süren mekânın, büyülü olduğuna karar verdim.
Kültürel miras alanlarında pek çok sergi gezdim. Mardin Bienali’nin tarih, yaşanmışlık kokan tarihi evlerinin, hanlarının sanat eserleriyle bütünleşmesi benzersizdir. İstanbul’da Ortaköy’de Mimar Sinan’ın 1550 yılında inşa ettiği Hüsrev Kethüda Hamamı’nın labirenti andıran sergi alanı oldukça gizemlidir. Yine Mimar Sinan’ın, Bizans ve Osmanlı dönemlerinin gözde semti Zeyrek’te, Barbaros Hayrettin Paşa’nın siparişi olarak yaptığı hamam olan ‘Zeyrek Çinili Hamamı’nda yeni açılan ‘Kalıntıların Şifası’ sergisini gezerken mekânın büyülü olduğuna karar verdim. Zeyrek Çinili Hamamı’nın hikayesi de öyle. Döneminin kudretli figürlerinden, Avrupa’da korsan olarak ün salmış ve ‘Hayreddin Barbarossa’ (İtalyanca kızıl sakal) diye bilinen Kaptan-ı Derya Barbaros Hayrettin Paşa ününün zirvesinde iken Mimar Sinan’a hamamı ısmarlıyor.
Barbaros kariyerinin zirvesinde, Mimar Sinan ise henüz başlangıcında. Zeyrek Çinili Hamam, Mimar Sinan’ın yaptığı (1540-1546) ilk ve en büyük hamam olarak biliniyor. Erkek ve kadın bölümleri olmak üzere çifte hamam olarak inşa edilen tarihi bina daha önce 17. İstanbul Bienali’ne ev sahipliği yapmıştı. Geçtiğimiz günlerde ise ‘Kalıntıların Şifası’ sergisiyle ziyaretçilere kapılarını açtı. Ancak sergi sona erdikten sonra Zeyrek Çinili Hamam ‘ısıtılacak’ ve 2024 yılının ilk aylarından itibaren hamam olarak kullanılacak.
13 YIL SÜREN RESTORASYON
UNESCO koruması altındaki Zeyrek’te ünlü Kadınlar Pazarı’nın hemen arkasında yer alan Çinili Hamam, İstanbul’un 1728 ve 1838 yıllarındaki büyük yangınlarında oldukça zarar görüyor. 19. yüzyılda çinileri talan ediliyor, 2010 yılında ise The Marmara Grubu tarafından satın alınıyor. 13 yıllık restorasyon sürecini, mekânı ve sergiyi birlikte gezdiğimiz Çinili Hamam Direktörü Koza Güreli Yazgan, The Marmara Grubu İnşaat ve Projeler Direktörü Yavuz Suyolcu ve serginin küratörü Anlam Arslanoğlu de Coster’den dinliyoruz. İki, üç yılda tamamlanacağı varsayılan restorasyon sürecinin nasıl 13 yıla yayıldığını Koza Güreli anlatıyor: “Satın aldığımızda hamamda neler bulacağımızı bilmiyorduk. Sıvalara sökünce kalem işleri ortaya çıktı. Bir süre sonra restorasyon yoğun bir arkeolojik kazıya dönüştü. Restorasyonu üstlenen KA-BA Mimarlık ekibine arkeologlar, tarihçiler, çini uzmanları, danışmanlar katıldı.” Anlam Arslanoğlu haklı olarak “The Marmara Grubu bu kültürel mirasa özenle sahip çıkmasaydı bugün gördüğümüz detaylar olmayacaktı” diyor. Özgün mimarisine ve tarihi dokusuna sadık kalınarak restore edilen hamamın arkeolojik kazılarında, 6. Yüzyıla kadar uzanan Roma, Bizans, Osmanlı katmanlarına ulaşılıyor, bu dönemlere ait küp, kandil, cam şişe, sikke, sırlı-sırsız toprak objeler ortaya çıkartılıyor. Kimsenin varlığından haberdar olmadığı Bizans sarnıçları ve kuyular bulunuyor.
DÜNYAYA YAYILAN İZNİK ÇİNİLERİ
Bu arada kazılarda Mimar Sinan’ın özel yaptırmış olduğu mavi beyaz çinilerden geriye kalan 3 bine yakın çini parçaya ulaşılıyor. Parçalar diğer objelerle birlikte hamam kompleksinde yeni açılan müzede sergileniyor. Çini parçaları üzerinde koruma ve dokümantasyon dahil 10 yıl süren kapsamlı bir çalışma yapılmış. Ancak titiz çalışmaya rağmen, dört farklı şekil, dört farklı dizilim ve 37 farklı desene sahip çinilerin geçmişte hamamın duvarlarında nasıl bir düzende yer aldıkları bilinmiyor. Müzenin duvarlarında yer alan dijital görüntülerde çini motiflerin isimleri de var: Hatayi Üslubu, Bahar Dalları, Saz Üslubu, Selvi Ağacı, Çintemani gibi. Çinili Hamam’ın 16. yüzyıldan kalan muhteşem çinileri yangın, depremlerden zarar görmüş, geride kalanlar ise sökülüp satılmış. 19. yüzyılda çinileri yerinden söküp satın alan kişinin adı kayıtlara Fransız antikacı Ludovic Lupti olarak geçmiş. Fransa’da satışa çıkartılan iyi durumdaki çiniler bugün Louvre Müzesi’nde, Lyon Güzel Sanatlar Müzesi, Londra’da Victoria ve Albert Müzesi’nde, yine İngiltere’de Ashmolean Müzesi’nde, bizde Sadberk Hanım Müzesi’nde varlıklarını sürdürüyor. Öte yandan İznik çinilerinin hamamın duvarlarında nasıl yer aldıkları bilinmediğinden iç mekan için çinilerin replikalarının üretilmemesi kararı alınmış. Alman Atelier Brückner tarafından tasarlanan müzenin bir bölümü ise hamam kültürüne ayrılmış. The Marmara Grubu’nun sahiplerinden Bike Gürsel’in muazzam hamam nalınları koleksiyonu da müzede.
NEDEN ‘KALINTILARIN ŞİFASI’ OLMUŞ ADI?
Serginin başlığının neden ‘Kalıntıların Şifası/Healing Ruins’ olduğunu küratör Anlam Arslanoğlu de Coster şöyle anlatıyor: “Harabeleri onarmamızın bizim için anlamı nedir? Tarihi katmanları keşfetmek, ortaya çıkartmak, onarmak bizi nasıl dönüştürebilir? Bunları sorgulamak istedim.” Anlam Arsanoğlu de Coster sergiye yerli yabancı 22 sanatçı davet etmiş. Bunların arasında Francesco Albano, Adrian Geller, Alice Guittard, Başak Günak, Maryam Hoseini, Ahmet Doğu İpek, Lara Ögel, Zoë Paul, Daniel Silver, Panos Tsagaris, Ezgi Türksoy ve Elif Uras hamamın tarihi dokusu, mitolojisi ve mimarisiyle diyalog halinde mekâna özgü yeni işler üretmiş.
Sergide ayrıca Erol Akyavaş, Mehtap Baydu, Hera Büyüktaşçıyan, Dorothy Cross, Candeğer Furtun, Cecilia Granara, Renée Levi, Maude Maris, Ayça Telgeren ve Marion Verboom’un yapıtları yer alıyor. Elif Uras, Zoe Paul, Panos Tsagaris, Adrian Geller’in sergi için ürettikleri eserleri çok sevdim. Çinili Hamam projesinde küratör ile birlikte neredeyse 6 ay çalışan Elif Uras’ın kadın bedeni formundaki mermer heykelleri çarpıcı. Çini işlerinin referans noktası ise 18. yüzyılda kadınlar hamamını Batı’ya anlatan Lady Mary Montagu. Atina’da yaşayan Güney Afrikalı sanatçı Zoe Paul’un boncuklarla yaptığı şeffaf işler, kazılarda ortaya çıkartılan, gizemli tekne graffitilerin olduğu Bizans sarnıcının girişindeki Adrian Geller’in The Dream işlerini tekrar görmek için Zeyrek Çinili Hamamı’na yolum düşecek mutlaka.
Contemporary İstanbul’da bir ilk
İstanbul Contemporary’nin 18. Edisyonu’nda galeri çeşitliliği geniş bir coğrafyaya yayılıyor… Sanat üretemi, Diyarbakır’dan Meksika’ya Güney Afrika’dan Antalya’ya karşınızda!
HALİÇ KIYILARINDA, Bizans, Osmanlı tersanelerinin olduğu, İstanbul’un en değerli kültürel miras alanlarının birinde, İstanbul Tersane’de çağdaş sanat fuarı Contemporary İstanbul 28 Eylül-1 Ekim tarihlerinde 18. kez kapılarını açtı. Hayli tartışmalı, devam eden inşaat projesinin ortasından geçerek vardığınız İstanbul Tersane’ndeki sanat fuarına girmek tuhaf bir duygu. İçeride duyularınızı harekete geçirecek, düşündürecek, heyecanlandıracak yaratıcı sanat üretimi, dışarıda memlekette doymak bilmeyen inşaat canavarı. Fuar alanına adımımı atar atmaz Haliç kıyısında Artem Martis’in cam heykeli. Genç sanatçı atık camlardan yaptığı heykeline son rötuşları yapıyor. 30. yılını kutlayan, başından beri Contemporary İstanbul’un ana sponsoru Akbank Sanat’ın davetiyle, Banu Küçüksubaşı’nın rehberliğinde fuar turumuz başlıyor. Şimdiye kadar hiç kaçırmadığım sanat fuarını ilk kez rehberle gezdiğimi söylesem… Meğer detayları kaçırmamak için çok önemliymiş. Bu yıl farklı 22 ülkeden 67 çağdaş sanat galerisinin katıldığı (21 tanesi fuara ilk kez katılıyor) fuar ziyareti Akbank Sanat’ta Hasan Bülent Kahraman küratörlüğünde “Belki de bir Şakadır” sergisiyle başlıyor. Ardan Özmenoğlu ve Fırat Engin’in ışıltılı neon eserleri bizlere muzipçe gülüyor. Sanırım Ardan Özmenoğlu fuarın en popüler sanatçılarından biri.
ANNA LAUDEL’DE ZAMANSIZ SANATÇI
Eserleri Anna Laudel, artSümer’de de karşıma çıkıyor. Rehberli turdan önce ziyaret ettiğim artSümer’de, toplumsal cinsiyet klişelerini, cinselliği kendine has yorumlayan, yakından izlediğim Canan’ın ‘İlahi Aşk’ işine bayılıyorum. Aynı galeride Cansu Çakar’ın ‘Meskûn Dünya’, Volkan Aslan’ın ‘Henüz Hazır Değilim’ porselen figürinlerini not düşeyim. Geçen yıl da fuara Antalya’dan katılan Gülden Bostancı’nın galerisi Den’de Kütahya’da çiniler üzerine hikayeler yaratan Ertuğrul Güngör ve Faruk Ertekin ikilisi dikkat çekici işler üretmiş. Anna Laudel’de, galerinin Düsseldorf’taki şubesinde ‘Göreceli Düzlemler’ Sergisi açılan kilim sanatçısı Belkıs Balpınar’ın bir işi sizi karşılıyor. Belkıs Balpınar zamansız bir sanatçı. Aynı galerinin farklı tekniklerle üreten sanatçıları Ardan Özmenoğlu, fotoğraf sanatçısı Sarp Kerem Yavuz, Bilal Hakan Karakaya’nın eserleri arasında Belkıs Balpınar bir kutup yıldızı gibi.
Öktem Aykut Galerisi’nde ise bazı işleri Zeyrek Çinili Hamam’deki ‘Harabelerin Şifası’ sergisinde yer ayan Renee Levi’nin ‘Desiree’ işi, Emel Kurhan’ın ‘Gölgelerle Oynamak’, ‘The Moon’ ve tabii Burhan Kum’un işlerini kaçırmamak gerek.
HÜSEYİN ÇAĞLAYAN VE ARİK LEVY
Pilevneli Galeri’de günümüzün önemli iki tasarımcısı Hüseyin Çağlayan ve Arik Levy’nin işleri var. Sabancı Müazesi’nde geçen yıl olağanüstü bir sergisini gezdiğim Hüseyin Çağlayan’ın maun ağacından ve metalden ürettiği işin adı Post-Kolonizm Bedeni. Paris’te yaşayan, Gaye Çevikel’in markası, Paşabahçe için tasarım yapan Arik Levy’nin ahşap ve üfleme camdan ürettiği formlar çok zarif. Pilevneli’nin diğer sanatçısı Ali Elmacı ise her zamanki gibi muzip, duvardan çıkan bir eliyle gelip geçenlere çiçek sunuyor. Sevil Dolmacı Galerisi, Marc Oliver Wahler küratörlüğünde, ‘The Yard’ adı altında bu yıl üçüncüsü yapılan açık hava kamusal projede, Meksikalı sanatçı Bosco Soldi’nin Türk bayrağından esinlenerek ürettiği çuvallardan bir enstalasyonla yer alıyor. Sevil Dolmacı’nın başka bir sanatçısı ise Türkiye’de pek çok koleksiyonerde işleri olan, Neo-Geo öncülerinden Peter Halley. Neo-Geo akımını Google’dan açıklayayım izninizle. “Sanatta özgünlük kavramını eleştirmek için çağdaş kültüre ait bir obje ya da imgeyi sahiplenerek kullanan sanatçıların oluşturduğu akım”. Neo-Geo akımından toplumsal gerçekçiliğe bir sıçrama yapayım. Diyarbakır’ın ilk güncel sanat galerisi olan Rıdvan Kuday galeride tabii ki geçmişte yaşananlardan, çoğunlukla hasır altı edilen gerçeklerden izler var. Sedat Akdoğan’ın ‘Manzara-i Umumiye’, Sinan Kaplan’ın ‘Bir Garip Peri Masalı’, Nesrin Ademhan’ın Patchwork eserlerinin altını çizeyim.
FUARIN YENİ BÖLÜMÜ: CI PHOTO FOCUS
Contemporary İstanbul’un kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Ali Güreli’yle ayak üstü sohbette fotograf sanatına ayrılan bölümü soruyorum. “Fotograf 5-6 yıldan beri aklımızda olan bir konu. Güncel fotoğraf sanatçılarını desteklemek, koleksiyonerleri teşvik etmek için önemliydi. Ancak araya pandemi girince ancak bu yıl hayata geçti.
Önemli bir güncel fotoğraf sanatı koleksiyonuna sahip Borusan Contemporary’yi davet ettik. Photo London’un Danışma Kurulu üyesi ve Sotheby’s Fotograf Bölümü eski direktörü Simone Klein’ın danışmanlığında yeni bölümü açtık” diyor Güreli. Bu bölümde öne çıkan sanatçılar arasında Danimarkalı sanatçı Jacob Gils’in ‘Ağaç Portreleri’´nı evimde görmeyi isterim doğrusu Ağacın her halini yeni tekniklerle çeken Gils’in fotoğrafları tablo tadında.
C.A.M Galeride Amar Kılıç’ın ‘İmgeler Ülkesinde’ isimli seri fotoğrafları, Borusan Contemporary koleksiyonundaki Axel Hütte, Anna Laudel’deki Lennart Brede’nın Mask Off fotoğraflarını da duvarlarımda seve seve yer veririm.