Bütün zamanların değişmez rekabet gücü: İz sürmesini bilmek
İnsanlık çok uzun süre avcı-toplayıcı yaşamını sürdürdü. Avcı- toplayıcı dönemde aileden klana, klandan aşirete, soydan boya bütün toplumsal örgütlenme biçimlerinde yaşamı kolaylaştıran insan birikimi “iz sürme” üzerine kuruluydu. Avlanabilecek hayvanların nerelerde bulunduğunun izini sürenler varlığını sürdürebiliyor, diğerlerine göre daha zengin yaşıyordu. Meyvesi bol vadilerin, bol ürünlü sebze ve sebze meyvelerinin yetiştiği toprakların izini sürenler, süremeyenlere göre bolluk içindeydi. Gecenin karanlığında canlarını koruyacak mağaraları keşfetmek için izlerini sürmek, mevsimine göre rahat yaşanabilir iklimi olan bölgelere doğru göçler yapmak insanların temel kaygılarıydı; insanlar iz sürerek istek ve ihtiyaçlarını daha etkin karşılayabiliyordu. Tuzlama, kurutma, tütsüleme, turşusunu yapma, mayalama bilgilerinin izini süren günübirlik yaşamanın zorluklarını aşıyordu. Avladıkları hayvanların etlerine göllerde ve göletlerde, bataklıklarda saklama bilgisinin izini sürenler de aç kalma korkularından uzaklaşıyordu.
Kömürün izinde
Yerleşik düzene geçen insanlığın “iz sürmenin” fark yaratıcı etkisi azalmadı, arttı. Irmakların kıyılarında bol ürün veren bereketli toprak arayışı öne çıktı. Bol ürün veren tohumların izini sürenler dönemin koşullarına göre yaşamlarını kolaylaştırdı. Oluşan köyleri ve kentleri yönetenler bol ürün için “ucuz köle emeğinin” peşine düştü. Ürün yetiştirmek için “uygun iklimli bölgelerinin” çekiciliği arttı. Ehlileştirilen hayvanlar için “otu bol yaylaların” izini sürenler daha çok hayvana sahip oldu, olmayanlara satarak rahat geçindi. Sallarla “kolay ulaşılabilir” suyollarının kıyılarında yerleşenler, rakiplerine göre daha geniş pazarlara ulaşabildi. Moğol Hanları atları kullanarak geliştirdikleri YAM Posta sistemi Ulanbatur’dan Macaristan’a ordular göndererek topraklarını genişletti. İnsan gücü, hayvan gücü, su gücü, rüzgar gücü gibi organik enerjinin izini sürenler canlarını, nesillerini, mallarını ve kültürlerini daha iyi koruyabildi.
İnsanoğlu maden kuyularında biriken suları dışarı atabilmek için arayışa girince, mekanik gücün izini sürmeye başladı; kol gücünün uzantısı olan makineler icat ederek, organik enerji sınırlarını aştı; Sanayi toplumuna geçiş yaptı. Sanayi toplumu aşamasında da “iz sürme” fark yaratmada temel yetkinlik olma özelliğini yitirmedi: Buharlı makineler için kömür, içten patlamalı motorlar için petrol, makine üretimi için demir-çelik, bakır, kalay, alüminyum ve diğer madenlerin izini sürmek zenginlik yaratmanın gerek şartı haline geldi. Sanayi toplumu aşamasında merkezi coğrafi konum, geniş pazarlara erişim, dışa ve dünyaya açık iletişim ve etkilemiş, kalifiye işgücü, gelişmiş altyapılar, yüksek düzeyde hukuki güvence, güçlü bir orta sınıfın yaratacağı talep gibi “yatırım iklimi” bileşenlerinin izini sürenler rekabet yarışında bir adım öne geçti.
Verinin ve bilginin izinde
Bilgi Toplumu aşamasındayız. Bilim ve teknolojinin izini sürerek uçtan uca süreçlerin, Ar-Ge çalışmalarının, tasarımın ve yaratıcı yeniliklerin etkileşimlerini sayısal verilere dönüştürebiliyoruz. İhtiyaçlarımızı tanımlamak için verilerin izini sürmek, erişilebilen verileri biriktirmek, amaca göre onları ayıklamak, işe yarar verileri işlerliği olan bir model çerçevesinde değerlendirmek, analitik yetkinlikleri geliştirerek hayatın öz gerçeğine yakın kararlar vermek rekabet gücünün kaynakları. Rakiplerle başa çıkabilmek için önce kendimizle baş etmesini bilmemiz gerekiyor: İşimizle ilgili eğilimlerin fırsat ve tehlikeleriyle, kendi olanak ve kısıtlarımızı bilmeden rekabet edebilir değer üretemiyoruz.
Bilgi Toplumu aşamasında “yol haritalarına” önem verenler ve haritaları yapmak için “süreçlerin izini” sürerek “veriye”, veriden “bilgiye” erişenler öne geçiyor. Net bilgi, etkin koordinasyon ve odaklanma becerisi yüksek olanlar zenginliklerini artırıyor; insanlarının yaşamını kolaylaştırıyor.
Yol haritaları çağındayız
Bilgi Toplumu aşamasında başarılı iş yapmanın merkezi sorunu, her alanda “dinamik envanterlere” sahip olmaktır. Coğrafi konumumuzun, yer altı ve yer üstü kaynaklarımızın, fiziki altyapılarımızın, bilim ve teknoloji birikimimizin ve insan kaynaklarımızın “dinamik envanterine” sahip olmadan, sağlıklı veriye erişemeyiz. Sağlıklı veri elimizin menzilinde yoksa, olaylar ve olgular zincirinin basit bir akışı olmayan, canlı organizmalardaki gelişmede olduğu gibi “zaman boyutunu” da içeren “süreçlerin” izini sürmemiz mümkün olmaz.
Bugünün koşullarını dikkate aldığımızda hem her alanda “yol haritalarına” ihtiyacımız var. COVID-19 salgını sonrasında izini sürmemiz gereken ivedi gündem bellidir :[1] İklim değişikliği ve olası etkilerinin izlenmesi ve çözümler üretilmesi ilk ve önemli izi sürülecek sorun alanıdır. İklim değişikliği bağlamında, “hassas ve öncelikli alanlara odaklanmamız” gerekiyor: Gıda güvenliğinin sağlanması ilk adım. Gıda ile birlikte içme, kullanma ve sanayi suyu sorunlarını nasıl çözeceğimizin ve ihtiyaçlarımızı güven altına almanın izini sürmek için de yol haritalarımız elimizin menzilinde olmalı. İz sürmek için yol haritalarını yapmamız gereken diğer “hassas alanlarımızı” da, yeterli hizmet sunacak sağlık sistemi yapılandırılması, enerji arzının güven altına alınması, iletişim altyapılarının güçlendirilmesi, lojistik akışlarının hızlandırılması, bilim-teknoloji birikimlerinin artırılması, eğitim ve öğretimin günün koşullarına göre yapılandırılmasıdır. Yatırım iklimi yaratma ve istihdam için ulusal yol haritamız üzerinde uzlaşmazsak yaratmak istediğimiz sonuçlara erişemeyiz. Üretim ve istihdam yaratma kadar gelir eşitsizliklerini azaltacak yol haritamız elimizin menzilinde yoksa huzur içinde bir toplum oluşturamayız. Bütünüyle kaynakları verimli kullanabilen bir geçim örgütlenmesi örüntüsünün ekosistemini kavrayacak yol haritalarımız yoksa Bilgi Toplumunda doğru konumlanamaz söz konusu olamaz.
Bütün insanlığın gündeminde yerini alan konularla ilgili “yol haritalarını” belirlemez, “iz sürmeyi” ciddiye almazsak, “net bilgiye” erişemez, “etkin koordinasyon” gerçekleştiremez ve “odaklanamayız”…O zaman kaynakların kullanımında “verimlilik” artırılamaz, “ uygun maliyette” üretim yapılamaz, “kalite güvencesi” sağlanamaz, “ölçeklendirme” gerçekleştirilemez, “borç bağımlılığı” azaltılamaz, “döviz kuru” oynaklığının önü kesilemez, “faiz tartışmaları” durdurulamaz ve “krizleri” yaşamımızdan uzaklaştıramayız.
Kaynak:
[1] Rüştü Bozkurt, “Hububat, bakliyat ve gizli açlık” Dünya,25.5.2021