Bunalımdayım; iş aramıyorum, okumak istemiyorum
Umberto Eco’nun bir tespiti var; “modern üniversiteler, işsizlik sorununun saklandığı park alanlarıdır.” Özellikle de bizim gibi ülkelerin üniversiteleri tam da böyledir. İşsizliği, pekâlâ buralarda saklayabilirsin. Diploma fabrikası okullar, işsizler antreposu gibi… Mezun ettiğin zaten işsiz kalacak.
Bu gerçek, itiraf edilmese de yaşanıyor artık. Üniversite yöneticilerinden aldığım şikâyetlere bakıyorum; kaydını donduran mı ararsın, 4 yıllık okulu 2’nci yılında terk eden mi… Hatta işsizliğini saklamak için lisansüstü programlara yazılmak ve öğrenci kimliğini koruma gayretleri…
EV GENCİ SAYISI 7 MİLYONU AŞTI
Bundan 2 yıl önce “Ev Genci” kavramını yazıp çiziyordum. Ev genci; iş aramayan ama okumak istemeyen ve ailesinin maddi imkânlarıyla yaşayan gençleri tanımlıyordu. TÜİK’in kapsama alanında olmadıkları için sayılarının resmi bir rakamı yok ama gayrı resmi; 7-8 milyon olduğu tahmin ediliyor.
Peki, bir genç neden bu psikolojiye bürünür? Kulak veriyoruz; “diplomam işe yaramıyor”, “yıllarım boşa gidecek”, “zaman kaybından başka bir katkısı yok bana”, “okul pahalı, uzak ve yorucu”, “nasılsa işsiz kalacağım.” Haklılık payı var mı? Elbette var. Çözüm? Mevzu, çok derin, bu yazıya sığmaz…
İKİ SORU İKİ CEVAP
Neden iş aramıyorlar?
Öncelikle iş yok. Siz bakmayın; “efendim iş çok da çalışmak istemiyorlar” söylemlerine… İşyeri Beylikdüzü’nde işsiz genç Kadıköy’de… Önerilen ücret, yol ve yemek parasına yetmiyor. Kaldı ki bitirdiği okul o kadar niteliksiz ki ona hiçbir vizyon veya beceri kazandıramamış. Zaten kariyer siteleri CV siloları gibi ve iş arayanları aşağılayan bir üsluba sahipler.
Neden okumak istemiyorlar?
212 üniversitenin çok azı nitelikli. Diğerlerinde ne bilim yapılabiliyor ne de beceri kazandırabiliyor. Kaldı ki paralı eğitimde fiyatlar öylesine yüksek ki sanırsın fiziğe Einstein, matematiğe Cahit Arf, felsefeye Aristo, ilahiyata Gazali giriyor. Hiperenflasyonun kan doğradığı umutlar, gelecek kaygısı içinde bir nesil üretti. Okuyup işsiz kalmaktansa okumadan atıl iş gücü kalmak daha cazip geliyor.
NOT
ÖLMEYECEK KADAR MAAŞ VERİRSEN KOVULMAYACAK KADAR İŞ ALIRSIN
Salgın sürecinde büyük istifa dalgası yaşamıştık. İnsanlar, çalışmak yerine evde kalmayı seçmiş, çok sayıda çalışan istifa etmişti. Ancak yeni bir dalga da kendini göstermeye başladı; gizli istifa…
Nasıl yani? İstifanın gizlisi olur mu? Aslında olur. Son zamanlarda dillendiriliyor. O da şu; işyerinde çalışırken kaytarmak… Kovulmayacak kadar çalış, istifa etmeden müstafi gibi davran. Nitekim ölmeyecek kadar maaş verirsen, kovulmayacak kadar iş alırsın.
Hele ki 657’ye tabii memurlar arasında bu son derece yaygın. İş garantisi var, çalışsa da çalışmasa da atamıyorsun. Hatta çalışırken verdiği zarar, kaytarmasından da maliyetli… Rahmetli Adnan Kahveci, Maliye Bakanı iken araştırmıştı; o dönemde sayıları 2,5 milyon olan memurların ancak 700 bini gerekliydi, gerisi bugünkü ATM’cilerdi…
Bugün sadece kamu değil, özel sektör de gizli istifa salgını altında… Liyakati dışlar, nepotizmi benimsersen, şirketi; ailenin oyun bahçesi haline getirirsen, ücret ödemeye devam edersin de iş üretemezsin.