Buğday sıkıntısı, Montrö baskısı
Uluslararası camiada gündem kıtlık;
Dünyanın tahıl ambarı olarak anılan Rusya ve Ukrayna’nın giriştikleri savaş, bu ülkelerden gelecek tarım ürünlerine muhtaç durumdaki pek çok ülkede büyük sıkıntı yarattı.
Bu ülkelerin başında Mısır geliyor.
Dünyanın en büyük buğday ithalatçısı olan Mısır, içinde bulunduğu ekonomik kriz nedeniyle Ukrayna ya da Rusya’dan alamadığı buğdayı, artan fiyatlar nedeniyle başka ülkelerden elde edemez durumda.
Mısır’ın dış borcu 145 milyar dolar olarak hesaplanıyor. İç borç miktarı ise 269 milyar dolar - ki bu rakam kabaca ülkenin gayrı safi yurtiçi hasılasına denk geliyor.
Mısır halkı ekonomik kriz nedeniyle açlık sınırına gelirken, Devlet Başkanı Sisi ise inşaat sektörüne odaklanmış durumda. Sisi’nin ülkeye “mirası” olarak bırakmak istediği, bir nevi çılgın proje olan yeni idari başkentin inşaatı hızla sürüyor. Ülkede 12 milyon yeni yapılmış boş konut olmasına rağmen, bu konutlara – ekonomik imkansızlık nedeniyle - talep yok.
Ukrayna savaşı sadece Mısır’ın buğday ithalatını da etkilemedi üstelik; Ekonomisinin ana kaynaklarından biri olan turizmde Mısır, ülkeyi yoğun olarak ziyaret eden Ukraynalı ve Rus turistlerden de mahrum kaldı bu yıl. Dolayısıyla turizm sezonu da bekleneni vermeyecek gibi.
Mısır’ın durumu aslında çok tanıdık değil mi?
Ukrayna savaşının etkisiyle, başta buğday olmak üzere, tarım ürünleri yüklü kargo gemileri Odesa limanından alrılamazsa, Mısır’ın girdiği çıkmazı pek çok ülkenin de yaşanması an meselesi.
KARGO GEMİLERİ ÖNÜNDE 2 SIKINTI; UKRAYNA MAYINLARI, RUS ABLUKASI
Kargo gemilerinin Ukrayna’nın Odesa limanından ayrılmalarının önünde iki sıkıntı var; Ukrayna’nın liman açıklarına döşemiş olduğu mayınlar ile Rus savaş gemilerinin uyguladığı abluka.
Sorunu çözmek için uluslararası alanda öne çıkan birbiriyle taban tabana zıt iki görüş var; “Şahinler”, Rusya’nın ablukasının oluşturulacak uluslararası bir koalisyon ile yarılmasını savunuyorlar. Ukrayna hükümeti bu görüşün açık sözcülüğünü yaparken, başta İngiltere olmak üzere bazı Batılı ülkelerin de Karadeniz’e daha çok savaş gemisi gönderip, Moskova’nın gözünü korkutmaktan yana tavır almaları dikkat çekici.
Türkiye gibi ülkeler ise, ikinci grup yaklaşımı, yani sıkıntının görüşmeler yoluyla çözümünden yana. Ankara bu alanda çok aktif; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hafta başında Rus Lider Putin’le yaptığı görüşmede de, Rus Dışişleri Bakanı Lavrov’un önümüzdeki hafta Türkiye’ye yapmayı planladığı ziyarette de ana gündem maddesi tarım ürünlerinin dünya piyasalarına arzı olarak öne çıkıyor. Bu konuda Birleşmiş Milletler de inisiyatif almış durumda. Türkiye, Ukrayna, BM ve Rusya’nın oluşturacağı dörtlü grup içinde çözüm aranması yönünde çalışmalar var.
Ancak bu görüşmelerde, Rus tarafının ortaya koyduğu şartlar nedeniyle şimdilik pek ilerleme sağlayabilmiş değil. Moskova’nın şartlarının görece daha kolay olanı Ukrayna’nın döşemiş olduğu mayınların temizlenmesi. Bunun uluslararası bir yardımlaşma ile iki hafta kadar bir sürede halledilmesi mümkün.
Rusya’nın yerine getirilmesi daha zor olan şartı ise Batı ülkelerinin koyduğu yaptırımların esnetilmesi anlamına geliyor. Moskova, Rus yük gemilerine uygulanan sigortacılık alanındaki ağır yaptırımlar ile, bu gemilerin Batı limanlarına girmeleri önündeki kısıtlamaların kaldırılmasını istiyor. Bu istek de, Rusya’yı ekonomik yaptırımlar yoluyla etkisizleştirmeyi hedefleyen Batı cephesinin itirazıyla karşılaşıyor.
Eğer sorun,Türkiye’nin de istediği gibi görüşmeler yoluyla çözülemezse, işin daha da sertleşeceği aşikar. Bu sertliğin de Montrö sözleşmesinin Karadeniz’e kıyısı olmayan ülkelerin savaş gemileri için esnetilmesi yönünde Ankara’ya gelecek ağır bir baskıya dönüşmesi büyük ihtimal.
NATO PARLAMERTERLER TOPLANTISINDAKİ İŞARETLER
Nitekim, NATO Parlamenterler Asamblesi’nin Litvanya’nın başkenti Vilnius’ta bu hafta başında gerçekleştiği toplantıda bu olası baskının ilk işaretleri de gelmeye başladı.
Toplantıya Türk heyeti içinde katılan CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer’in bu yöndeki gözlemleri önemli;
Çakırözer’in dikkatini çektiği ilk unsur, NATO’ya üye olmak isteyen, ancak Türkiye’nin “veto edeceğini açıkladığı” İsveç ve Finlandiya’nın durumuyla ilgili; NATO Parlamenterler Asamblesi toplantısında, İsveç ve Finlandiya’ya hitaben, kimi zaman bizzat NATO bürokratları tarafından yapılan “NATO’ya 31. Ve 32. Üye ülke olarak hoş geldiniz” konuşmaları ilginç. Tabi bunun üzerine bir de İsveç ve Finlandiya Parlamento Başkanlarının, üye olmadıkları bu asamblede konuşturulmaları durumu var. Sanki Türkiye veto kartını hiç açmamış gibi bir hava var NATO üyeleri arasında.
Toplantıya "özel konuk” olarak bağlanan ve bir konuşma yapan Ukrayna Savunma Bakanı’nın, Odesa'da yüklenen kargo gemilerinin Karadeniz üzerinden yol alabilmesi için gerekirse uluslararası bir koalisyon gücü oluşturması önerisi şaşırtıcı değil. Ukraynalı bakanın ülkesini işgal eden Rusya’ya karşı cepheyi genişletmek çabası son derece normal. Ancak alarm verici olan, bu önerinin toplantı boyunca komisyonlarda, özellikle İngiliz yetkililer tarafından altı çizilerek tartışmaya açılmaya çalışılması.
Bu tartışmaların yoğunlaşması, Ankara’ya “Montrö’yü esnet”, hatta “Montrö’den vazgeç, İngiliz, Amerikan, hatta Mısır savaş gemilerini Boğazlar’dan Karadeniz’e sok” baskısı olarak gelebilir.
Aman dikkat…