Bu yaz neden bu kadar sıcak?
ABD meteoroloji servisi NCEP’in verilerine göre, küresel ortalama sıcaklığın 17,01 derece ölçüldüğü 3 Temmuz, en sıcak gün olarak kayıtlara geçmişti. Küresel ortalama sıcaklığın 17,18 derece ölçüldüğü 4 Temmuz, kayıtlardaki en sıcak gün olurken, 3 Temmuz’daki sıcaklık rekoru da 24 saat içinde yeniden kırılmış oldu. Uzmanlar yeni rekorlara hazır olunması gerektiğini söylüyor.
Bilim insanları, sıcaklık rekorlarının özellikle gelecek 6 hafta boyunca yeniden görülebileceği uyarısında bulunuyor. ABD’de kâr amacı gütmeyen bir iklim araştırma kuruluşu olan Berkeley Earth’ten Dr. Robert Rohde’ye göre rekor küresel sıcaklık, fosil yakıtların yakılması ve diğer insan faaliyetlerinin neden olduğu iklim değişikliğinin ortaya çıkan El Nino hava modeliyle birleşmesinin bir sonucu.
Yüksek küresel sıcaklıklara hiç şaşırmamalıyız
Teksas ve ABD'nin güneybatısının bir bölümü kavurucu bir sıcak hava dalgasına maruz kalıyor. Birleşik Krallık'ta Haziran sıcağı tüm zamanların rekorlarını kırdı. Haziran ayında sıcaklıklar, 1940 yılında kırılan bir önceki rekordan 0.9 derece daha yüksekti. Kuzey Afrika, Orta Doğu ve Asya'da da eşi görülmemiş sıcak havalar yaşanıyor. Avrupa Birliği'nin Copernicus uydu izleme sistemi, geçen ayın dünya genelinde yaşanan en sıcak haziran olduğunu bildirdi.
Met Office ve Exeter Üniversitesi'nden iklim bilimci Prof Richard Betts, bu yüksek değerlerin iklim modellerinin öngördüğü değerlerle uyumlu olduğunu söylüyor ve şu yorumları yapıyor: "Yüksek küresel sıcaklıklara hiç şaşırmamalıyız. Tüm bunlar, uzun zamandır bildiklerimizin keskin bir hatırlatıcısı. Atmosferde daha fazla sera gazı biriktirmeyi durdurana kadar daha aşırı sıcaklıklar göreceğiz."
Dünya yüzeyine yakın yerlerde depolanan ısının çoğu atmosferde değil, okyanuslarda bulunuyor. Örneğin Kuzey Atlantik, şimdiye kadar kaydedilen en yüksek yüzey suyu sıcaklıklarını yaşıyor. Denizlerdeki sıcak dalga özellikle Birleşik Krallık kıyılarında belirginleşti ve bazı bölgelerde yılın bu zamanı normalde beklenenin 5 derece üzerinde sıcaklıklar yaşandı.
“Kategori 4” sıcak hava dalgası
ABD Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi (NOAA) bunu “Kategori 4” sıcak hava dalgası olarak tanımlıyor. Bu tanım; tropik bölgeler dışında nadiren kullanılıyor ve "aşırı" sıcaklığı ifade ediyor. Bristol Üniversitesi Yer Bilimleri profesörü Daniela Schmidt, "Kuzey Atlantik'in bu kısmında böylesine anormal sıcaklıklar görülmemiştir" diyor.
Aynı zamanda tropikal Pasifik'te bir El Nino gelişiyor. El Nino, sıcak suların Güney Amerika kıyılarında yüzeye çıkması ve okyanus boyunca yayılmasıyla ortaya çıkan, bir hava modeli.
Hem Atlantik hem de Pasifik'te sıcak hava dalgaları yaşanırken, Nisan ve Mayıs aylarında küresel deniz yüzeyi sıcaklıklarının 1850'ye kadar uzanan Met Office verilerinde şimdiye kadar kaydedilen en yüksek sıcaklıklar olması da şaşırtıcı değil.
Exeter Üniversitesi iklim değişikliği profesörü Tim Lenton, denizler normalden daha sıcaksa, hava sıcaklıklarının da daha yüksek olmasını bekleyebileceğinizi söylüyor. Lenton, “Sera gazlarının birikmesiyle hapsedilen ekstra ısının çoğu, yüzey okyanusunu ısıtıyor. Bu ekstra ısı okyanusun derinliklerine doğru karışma eğiliminde; ancak El Nino gibi okyanus akıntılarındaki hareketler ısıyı yüzeye geri getirebilir. Bu gerçekleştiğinde, bu ısının büyük bir kısmı atmosfere salınır ve hava sıcaklıklarını yükseltir" diyor.
Büyüme yavaşlasa da, CO2 emisyonları artmaya devam ediyor
Gerçek olan şu ki, iklim krizi artık rekor kıran sıcaklıkların yaşanmasının normal olduğu anlamına geliyor.
Sera gazı emisyonları yıldan yıla artmaya devam ediyor. Uluslararası Enerji Ajansı'na göre, büyüme hızı biraz yavaşladı, ancak enerjiyle ilgili CO2 emisyonları geçen yıl hala neredeyse yüzde 1 arttı.
Uzmanlar, El Nino'nun 2023'ü dünyanın en sıcak yılı haline getirebileceğini tahmin ediyor.
Bunun dünyayı geçici olarak 1.5 derecelik önemli bir ısınma kilometre taşının ötesine itmesinden korkuyorlar. Ve ne yazık ki, bu sadece bir başlangıç. Sera gazı emisyonlarında dramatik düşüşler yapmadığımız sürece sıcaklıklar artmaya devam edecek.
Daha sıcak ve daha kaotik bir iklim geleceğine doğru hızla ilerlediğimiz açık, ancak emisyonlarımızı azaltacak teknolojilere ve araçlara sahibiz.
Şimdi asıl soru, iklim krizini yavaşlatmak ve küresel ısınmanın etkilerini yönetilebilir sınırlar içinde tutmak yeterince hızlı davranıp davranamayacağımız…
Ekosistemler değişiyor
Yükselen sıcaklıklar dünya genelindeki ekosistemlerde köklü ve neredeyse kesin olarak geri döndürülemez değişikliklere yol açıyor. Bristol Üniversitesi'nden Prof Schmidt, daha önce hiç bu kadar yoğun bir sıcak dalgası görmediğimizi belirtiyor ve şöyle diyor: "Dünya genelinde, Avustralya çevresinde, Akdeniz'de tüm ekosistemler değişti, yosun ormanları yok oldu, deniz kuşları ve balinalar açlıktan öldü.”
İKLİM KLİNİĞİ BİLİM KURULU ÜYELERİ UYARDI:
2024, tarihteki en sıcak yıl olabilir
Aşırı hava olayları, hava kirliliği, su kaynaklı hastalıklar, vektör kaynaklı hastalıklar, gıda güvensizliği ve beslenme bozuklukları, ruh sağlığı sorunlarını tetiklerken; sağlık hizmetleri ve sağlık sistemleri için de bir tehdit oluşturuyor.
Yuvam Dünya Derneği tarafından Koç Üniversitesi ve Hacettepe Üniversitesi iş birliğiyle açılan İklim Kliniği, bir iklim krizi ve sağlık projesi. İklim Kliniği iklim krizinin etkilerinden insanları korumak için farkındalığı ve bilgi düzeyini artırmayı, kanıta dayalı karar verme sürecine destek sağlamayı ve sağlık müdahalelerini hayata geçirmeyi amaçlıyor. Ulusal sağlık politikasını iklim krizi ile uyumlu halde yeniden şekillenmesine destek vererek, sağlık sistemlerinin karbon ayak izini azaltmaya ve direncini artırmaya katkıda bulunmayı hedefliyor.
İklim Kliniği Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Levent Kurnaz şu yorumları yapıyor: “Küresel ısınma nedeniyle atmosferimiz gittikçe ısınıyor. Yeryüzü tamamen düz ve sadece karalarla kaplı olsaydı, bu ısınma her sene azar azar kendisini gösterirdi. Ancak yeryüzünün karalarla ve denizlerle kaplı olması ve bitki örtüsüne sahip olması sıcaklıkta doğal bir değişkenlik yaratır. Bu farklılığı yaratan da çoğunlukla okyanuslardaki akıntılarda oluşan değişikliklerdir. Pasifik Okyanusu’nun suları normalden sıcak olduğunda buna el Nino adı verilir ve el Nino küresel sıcaklıkların da normalde yüksek olmasına neden olur. Benzer şekilde la Nina da sıcaklıkların normalden düşük olması sonucunu getirir. Son üç senedir Pasifik Okyanusu’nda kuvvetli bir la Nina etkisi vardı. Yani sıcaklıklar küresel ısınmanın neden olduğu kadar yüksek hissedilmedi. La Nina etkisi 2023 ilkbahar aylarında sona erdi. Bu küresel ısınmanın etkilerini olduğu gibi görmemize neden oldu. Bu nedenle yeryüzü oldukça sıcak bir haziran ayı geçirdik. El Nino, yani sıcaklıkların ortalama artışın da üzerine çıkacağı dönemi henüz görmeye başlamadık, yalnız o etkiyi yavaş yavaş görmeye başladığımızda bu rekor sıcaklıklar artarak devam edecek. Şimdiden 2024 yılının tarihteki en sıcak sene olabileceğini söylemek mümkün.”
Temmuz, Ultraviyole Radyasyon Güvenliği Ayı olarak belirlendi
İklim Kliniği Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Emine Didem Evci Kiraz ise, temmuz ayının Ultraviyole Radyasyon Güvenlik Ayı olduğunu belirterek, “Çoğumuzun tatil ayı olarak belirlediği temmuz ayı, ABD’de Ultraviyole radyasyon (UVR) Güvenliği Farkındalık Ayı olarak kutlanır. UVR güneşten kaynaklanan radyasyondur. Vücudun D vitamini üretimine yardımcı olur. Bunun yanı sıra; dalga boylarına göre cildin yaşlanmasından kansere kadar değişen yan etkileri vardır. UVR, gözde kornea, lens ve retina hasarına yol açar. Özellikle bebek ve çocukluk çağında korunmasız güneş etkilenimi yaşam boyunca yukarıda sayılanların görülme riskini arttırır. Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı (UKAA), 2009 yılında UVR’nin 100-400 nm dalga boyları arasında insanlar için kanser yapıcı olduğunu bildirmişti. Malign melanom UVR nedeniyle dünyada artış gösteren deri kanserlerinden birisi” diyor.
Kiraz, “Güneş Koruma Faktörü (SPF)’ne göre kişisel koruyucular güneş gözlüğü, güneş koruyucu deriye sürülebilen ürünler, kıyafetler, şapkalar gibi) kullanarak ultraviyole radyasyonun etkilerinden korunabilirsiniz. Bu önlemleri alırken kişisel koruyucularınızı temin ettiğiniz kurum ve kuruluşlardan SPF bilgisi talep etmek büyük önem taşıyor. Güneş koruyucu deriye sürülebilen ürünleri ise aile hekiminize danışmadan almamanız gerekiyor” diye ekliyor.