Bu fikir benim, telif hakkımı isterim!

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

✔ Büyüklere masallar kıvamında bir senaryo yazdık ve her düşük faiz söyleminde buna köşemizde yer verdik. Bir işadamının kafasında canlanan hayaldi yazdıklarımız ve bu işadamı düşük faiz sonucu yaşanacakları öğrendikçe "Aman faize dokunmayın" diye haykırıyordu.

✔Gün geldi, bizim senaryomuz adım adım uygulamaya konulmaya başlandı. Biz de çoğunluk gibi hayretler içinde olan biteni izliyoruz...

Bu konuyu ilk işlediğimde başlığı “Faiz yüzde 1’e indirilseydi” diye atmıştım. Başlık zaten konunun ne olduğunu söylüyordu. Daha sonra aynı yazıya başlığı değiştirmeden birkaç kez daha yer verdim. Son olarak içerik aynı kalmakla birlikte başlığı “Faiz yüzde 1’e indirildi, artık enflasyon düşünsün” diye değiştirdim ve bu yazıyı 18 Ekim’de tekrarladım. Çünkü düşük faiz söylemleri sürekli gündemdeydi.

Ama artık düşük faiz söylemden öte bir eyleme dönüştü; politika değişti.

Bizim birkaç kez yazdığımız senaryoyu şimdiye kadar hiç okumamış olanlar muhtemelen vardır. Özetleyelim:

“Merkez Bankası bir gece yarısı aldığı kararla faizi yüzde 1’e indirir. Bu karara ‘Yeter faizden çektiğimiz, nihayet kurtulduk, artık kredi kullanıp işimi büyütebileceğim, yatırım yapabileceğim’ diye başlangıçta çok sevinen bir işadamı, daha sonra olacakları duyup algıladıkça neye uğradığını şaşırır.

Neler mi olacaktır?

Enflasyon yüzde 20’lerde gezinirken Merkez Bankası faizi yüzde 1’e çekince bankalar da mevduat faizini yüzde 2’ye, 3’e indirecek, bu durumda mevduat sahipleri paralarını çekmek isteyecek ve sistem tıkanacaktır. Para basılıp ödeme yapılacaktır ama o durumda da piyasada müthiş bir TL bolluğu olacaktır. Bu durum enflasyonu tırmandıracaktır. Elindeki TL ile ne yapacağını bilemez hale gelen vatandaş bırakın her günü her saat artmaya başlayan fiyatlardan olabildiğince az etkilenmek için stok yapmaya başlayacaktır. Ayrıca vatandaş dövize hücum edecek ve bunun sonucunda tırmanışa geçecek kur birkaç günde katlanacaktır. Yani enflasyonun çok çok altına indirilecek bir faiz, ekonomide onarılmaz yaralar açacaktır.”

Senaryomuz kabaca buydu. Ama bu olanlar tabi ki gerçek değil, bir işadamının zihninden geçirdikleriydi. İşadamının kafasında düşük faizi duya duya bunlar canlanmıştı.

Telif hakkımız doğmuyor mu?

Bu senaryoyu uzun uzun ve ayrıntılı bir şekilde defalarca yazdık.

Enflasyon yüksekken faizin indirilemeyeceğini, indirilmemesi gerektiğini anlatmak istedik.

Ama gelin görün ki bu senaryomuz çalındı!

Her ne kadar biz bunun olmayacağını anlatmak amacıyla yazmışsak da, şimdi özünde aynı senaryo uygulamaya konuluyor.

Dolayısıyla fikir bizden çıktı, herhalde bir telif hakkımız doğmuştur!

Öncekileri boş verin, son OVP'yi nasıl izah edeceğiz?

Bu yeni ekonomi politikasına geçiş için 19 yıllık bir hazırlıktan söz edildi ya... Diyelim bu çok köklü bir değişiklik ve bunun için böylesine uzun bir dönem hazırlığa gerek duyuldu, bunu normal kabul edelim.

Beş yıl, on yıl önce ne yapıldığını da bir kenara bırakıp şunu soralım:

“Madem kasım ayında yeni bir politika uygulamaya başlayacaktık, daha bu yılın eylül ayında açıkladığımız 2022, 2023 ve 2024 yıllarını kapsayan son orta vadeli program bir şaşırtmaca mıydı, dikkatleri başka yöne çekmek için mi bu programı yayımladık?”

2022-2024 dönemini kapsayan OVP’ye ortalama kur tahmini olarak 2022 için 9.27, 2023 için 9.77, 2024 için 10.27 yazıldı. Düşünün, bu tahminler daha üç ay önce yapılmış. Oysa dolar kurunun şimdiden 13’ü aştığını ve 12-13 arasında dengelenir gibi olduğunu görüyoruz. Devam edelim sormaya:

“Programa bu tahminleri yazarken ‘Kamuoyunu nasıl da şaşırtıyoruz ama’ diye düşünerek eğlendiniz mi; yoksa aslında öyle yıllardır hazırlığı süren bir program filan yoktu da son anda böyle bir makas değişikliğine gitmeyi gerekli mi gördünüz?”

Ve şunu da soralım:

“Diyelim bu program için 19 yıldır hazırlık yapılıyordu. Sahi bu hazırlığı kim ya da kimler yapıyordu? Ayrıca ekonomi hangi aşamaya geldi ki siz yeni bir ekonomik sisteme geçmeyi uygun buldunuz. Yani zamanlamayı ta başta mı 2021 sonu olarak belirlemiştiniz, yoksa bazı göstergeler bir anlamda şimdi olgunlaştığı için mi geçiş bugünlere denk geldi?

Varsayalım bu politika müthiş; peki sonuç ne zaman alınacak?

Diyelim bu yeni ekonomik politika şimdiye kadar kimsenin aklına gelmemiş şahane bir tercih, şahane bir sonuç verecek. Aslında “kimsenin aklına gelmemiş” kısmı doğru zaten; dünyada ilk biz deniyoruz.

Elde edilecek sonuçların da çok iyi olacağını kabul edelim. Faizi enflasyonun altında tutunca ekonominin şaha kalkacağını, işsizliğin azalacağını, cari açık sorununun gündemden düşeceğini varsayalım. Bunların hepsi gerçekleşecek ve Türkiye bir daha ekonomik kriz yaşamayacağı günlere kavuşacak.

Ama bu aşamada basit bir soru yanıtsız:

“Bu adımları attığımız için yaşamaya başladığımız sıkıntılar ne zaman bitecek ve o refah günlerine kavuşmamız ne zaman gerçekleşecek?”

2023’ten önce mi?

Bu soruya mantık çerçevesinde verilecek yanıt hiç kuşku yok “2023’ten önce” olacaktır. Öyle ya, vatandaşa geçmişi mumla aratan bir dönemi öyle yıllar yılı yaşatmayı, hele hele böyle bir ortamda seçime gitmeyi kim ister.

Dolayısıyla demek ki bu yeni ekonomi politikasının bir sonucu olacak ve bu sonuç bir yıl içinde alınacak, hesap bu.

Ama acaba o sonuç olumlu olur mu; hayır olmaz, kesinlikle olmaz!

Bakın biz büyüklere masallar kıvamındaki senaryomuzun gün gelip uygulamaya konulacağını hiç düşünmemiştik doğrusu ama bu senaryoyu gerçek kılmak adına adım adım yol alınıyor ve biz de büyük çoğunluk gibi olan biteni hayretler içinde izliyoruz.

Faiz aralıkta da düşürülecek. Şimdilik tahmin bir puanlık indirim yapılacağı yönünde. Yani faiz yüzde 14’e çekilecek. Ama bakarsınız indirim daha da yüksek olur.

Artık enflasyonla ilgili tahmin yapmak hiç kolay değilse de ekim sonunda yüzde 20 eşiğinin hemen altında bulunan yıllık TÜFE’nin aralık sonunda yüzde 25-30 aralığında oluşması beklenmeli. Şu durumda faiz, enflasyonun yarısı düzeyinde kalmış olacak.

Vatandaş TL’de kalmaya devam ediyorsa, çaresizliğinden ediyor demektir. TL’de durmayanların ağırlıkla nereye yönelecekleri de belli; döviz ve altın. Kur nereye gidecek, bu kur artışı enflasyonu nerelere taşıyacak artık, hep birlikte göreceğiz.

Başbakanlardan, bakanlardan bile gizlenen hazırlık!

Doğru ya da yanlış; sonuçları olumlu olur ya da olmaz; onlar apayrı bir tartışma konusu. Ama şunu anlayamadık; anlayan olmuş mudur, ondan da kuşkuluyuz.

Bu ekonomi politikası için 19 yıldır hazırlık yapıldığı söylendi değil mi, 19 yıldır!

Öyle anlaşılıyor ki bu sürede başbakanlık yapan Ahmet Davutoğlu'nun da, bakanlık yapan, hem de ekonomiden sorumlu konumda bulunan Ali Babacan’ın da, Merkez Bankası Başkanlığı yapan isimlerin de bu hazırlıktan haberi yokmuş. Olsa herhalde şimdiye kadar bunu söylerlerdi.

“Türkiye 2022’ye doğru ekonomi politikasını kökten değiştirip düşük faiz-yüksek kura geçecek” derlerdi.

Bu makas değişikliğini bile bile gizlemiş olamayacaklarına göre demek ki bu hazırlıktan onların bile haberi olmamış.

Yoksa, böyle bir hazırlık aslında söz konusu değildi de içinde bulunulan koşullarda bir şok tedavisine mi ihtiyaç duyuldu? Hani kalbi duran hastaya elektro şok uygulanması gibi.

“Kuru düşük tutmaya dönük politikayla bir yere varamadık, işler iyice sarpa sarıyor, bir de bunu deneyelim” mi denildi?

Sanki biraz öyle olmuş gibi görünüyor, değil mi...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar