Bu eski ödemeler dengesi, şimdi yenisini görelim!
Her ne kadar iktidar partisi yine aynı parti ise de, her ne kadar Cumhurbaşkanı değişmemiş ise de varsayalım ya da “mesela” diyelim, yılın ilk beş ayındaki ekonomik gerçekleşmeler eski yönetime ait. Ve bir çağrı yapalım:
“Buyurun, geçmişin hatalarına bir el atın, düzeltin bu hataları!”
Aslında ne zor bir durum! “Enkaz devraldık” da denilemiyor. Gerçi “rasyonel zemine dönmek” kavramını duyduk ve böylece geçmişte rasyonel uygulamalar yapılmadığının itiraf edildiğine tanık olduk ama bakalım bu dönüş kolay olacak mı, göreceğiz!
Türkiye’nin ekonomideki yumuşak karnı döviz kazanamıyor ve hep açık veriyor olması. Yani sorunumuz ödemeler dengesi. Merkez Bankası dün mayıs ayı verilerini açıkladı ve gördük ki olumsuz anlamda rekorlar kıra kıra ilerliyoruz. İşte en başta düzeltilmesi gereken bu, ödemeler dengesi...
Cari açık geçen yıla göre mayısta 2 milyar dolar kadar fazla, beş aylık açık 11.5 milyar dolar fazla, mayıstaki yıllık açık önceki yıllıktan 37 milyar dolar fazla...
Finansman; ama nasıl?
Açık sürekli artıyor. Demek ki bir şekilde finansman buluyoruz. Zaten finansman bulunamasa tabii ki açık verilemezdi.
Ama hep diyoruz ya, finansmanı biraz detaylı düşünmek gerekir, diye... Ödemeler dengesi tablosu bize finansman olarak tek bir toplam veriyor. Ama o toplamı biraz ayrıştırmak gerekiyor.
Örneğin mayısta geçen yıl 4.2, bu yıl 15.4 milyar finansman bulmuşuz. “Aman ne güzel” diye düşünüyorsanız, acele etmeyin! Davul çalacak bir durum yok!
Yurtdışından mayıs ayında finansman gelmemiş, tam tersine brüt finansman kaleminden 1.2 milyar dolarlık çıkış olmuş.
Peki şu durumda finansman nereden?
Merkez Bankası sağ olsun! Beş ayda Merkez Bankası rezervinden 16.6 milyar dolar kullanılmış.
“Hani Merkez Bankası’nın dövizi yoktu, bakın bir ayda 16 milyardan fazla kaynak kullanılmış.”
Bu söylenebilir tabii ki. Merkez Bankası döviz kullandırmış kullandırmaya da, acaba bu para Merkez Bankası’nın parası mı?
Bu biraz bankalarla ilgili haberlere benziyor. Bir bankanın kredi hacmi haber yapılırken şöyle ifadelere rastlarız:
“Filanca banka ekonomiye şu kadar kaynak sağladı.”
Sağlanan kaynak nedir, kredi. İyi de o para bankanın parası mıdır, tabii ki değil. Banka mevduat toplar, yurt dışından borç alır; sonuçta bir şekilde kaynak yaratır, onu da kullandırır.
Merkez Bankası da çeşitli yollarla döviz topluyor ve onu kullandırıyor; hepsi bu.
Hem zaten keşke doğrudan yatırım ve portföy yatırımı yoluyla döviz girişi olsa da ne diğer yatırımlar başlığında geçen borçlanmayla döviz bulmak gerekse, ne Merkez Bankası rezervini kullanmak... Tabii ki daha da önemlisi cari açık daha az olsa ya da olmasa da finansman arayışına hiç girilmese...
Bize doğrudan yatırım gerek...
Şimdi yeni bir ekonomik düzene geçilmeye çalışılıyor. Hani daha rasyonel denilmişti ya, işte o düzene. Bu sağlanabilir mi, hiç kolay değil.
Zaten yeni bir düzene geçmek bugünden yarına ve temel yaklaşım aynı dururken mümkün de değil.
Hani hep beklediğimiz doğrudan yatırım girişi var ya, onu gerçekleştirmek hiç mümkün değil.
Oysa bize doğrudan yatırım; ama gerçek doğrudan yatırım gerekiyor. Hani şu toprağa kazmayı vurup yeni bir tesis kurmak, yeni bir üretim yapmak, yeni istihdam sağlamak biçimindeki yatırım!
Biz bu tür yatırımlardan geçtik; elde avuçta kalan son varlıkları satarak para bulmaya çalışıyoruz. Çünkü sıfırdan yatırım yapmak, “ceketi alıp gitmek” türü bir yatırım değil, çakılıp kalıyorsunuz buraya. Onun için de yabancı kılı kırk yarıyor; ekonomik koşullardan çok da hukuki duruma ve ülkedeki adalet sisteminin işleyişine bakıyor.
Eski yönetim yabancıyı çekemedi
Hani girişte dedim ya, varsayalım mayıs sonuna kadar işleri eski yönetim götürdü.
Cari açık verdi bu yönetim...
Üstelik açığı finanse etmek için ne doğrudan yatırım bulabildi, ne portföy yatırımı. Hatta eldeki portföy yatırımı da kaçtı gitti. Hala da gidiyor, mayısta bile 1.4 milyar dolarlık çıkış oldu.
Doğrudan yatırım biraz geliyor gibi ama bakmayın o tutarlara! Örneğin bu yıl beş ayda 2 milyar, son bir yılda 7 milyar gelmiş görünüyor ya, bu tutarların sırayla 1 milyar 958 milyonu ve 6 milyarı yabancıların gayrimenkul alımı. Yani yabancının doğrudan yatırım yaptığı yok.
Yeni ekonomi yönetiminden bekliyoruz; bakalım ne yapacak da doğrudan yatırım çekebilecek? Ya da çekebilecek mi?
Amaç portföy yatırımı mı?
Yok doğrudan yatırım gelmeyeceği biliniyor da portföy yatırımı amaçlanıyorsa onun için de bazı şartların oluşması gerekiyor.
Örneğin, yabancı gelirken kazanmak isteyecek. Yani kuru daha yukarıda isteyecek.
Örneğin, yabancı alırken kazanmak isteyecek. Yani faizi daha yukarıda, dolayısıyla borçlanma kağıtlarının fiyatını daha aşağıda isteyecek.
Bunları sağlayacak mıyız, bilemeyiz. Ama yabancının bunları beklediği tartışılmaz. Ya isteneni vereceğiz ya da cari açığı Merkez Bankası kaynaklarını zorlaya zorlaya finanse etmeye devam edeceğiz. Tercih bizim; ama elimizde fazla da seçenek yok.