Bu defa da Danıştay VDDK ters köşe yaptı
Yargı, Maliye ve mükellef cephesinde yaşanan bu şok ve ters köşe karar ve düzenlemeler maalesef işin doğasından kaynaklanıyor. Bir olaya veya konuya bu kesimlerin her birinin bakış açısı farklı ve günün koşullarına ve bakış açılarına göre değişebiliyor. Tabi, bunlarda kararlara ve uygulamalara ister istemez yansıyor.
Danıştay 4. Dairesi geçtiğimiz günlerde verdiği bir karar ile, Maliye’yi adeta şok etmişti. Beklenmeyen bu karar, Maliye’yi ciddi şekilde üzerken, mükellefleri de oldukça sevindirmişti! 28 Eylül 2021 tarihinde Dünya Gazetesi’ndeki “Vergi Kurdu” adlı köşemizde yayınlanan “Danıştay’dan Maliye’ye büyük şok!” başlıklı yazımızda bu konuyu ele alarak, kamuoyuna duyurmuştuk. Ancak, Maliye işin peşini bırakmadı, Danıştay’ın ilk derece mahkemesi olarak verdiği yürütmeyi durdurma kararına karşı yine Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu (VDDK) nezdinde itiraz etti.
Danıştay VDDK ne mi yaptı? Beklenmedik bir şekilde işin esasına girmeden usul yönünden oy çokluğuyla enteresan bir karar verdi ve sözü edilen yürütmenin durdurulması kararını kaldırdı.
Şimdi “konu ne ile ilgili?” diye iyice merak ettiniz değil mi? Haklısınız, daha fazla merak ettirmeyelim.
Konu, KDV tevkifat iadelerindeki ödeme şartıyla ilgili!
Hatırlayacağınız üzere, Maliye, merkezi bütçe imkanlarını da dikkate alarak, tevkifat uygulamasından doğan KDV iadelerine, 1 Mart 2021 tarihinden itibaren alıcılar tarafından tevkif edilen KDV’nin vergi dairesine ödenmiş olması şartını getirdi (35 Seri No.lu KDV Tebliği).
Maliye ödeme şartını Tebliğ ile getirdi
Maliye, ödeme şartı için KDV Kanununda bir değişiklik yapmadı, KDV Genel Uygulama Tebliği’nde yer alan “İade taleplerinin yerine getirilmesinde, alıcı tarafından 2 No.lu KDV Beyannamesi ile beyan edilen ve tahakkuk ettirilen KDV’nin ödenmiş olması ŞARTI ARANMAZ.” şeklindeki cümleyi, “İade taleplerinin yerine getirilmesinde, alıcı tarafından 2 No.lu KDV Beyannamesi ile beyan edilen ve tahakkuk ettirilen KDV’nin ödenmiş olması ŞARTTIR.” şeklinde değiştirerek gerçekleştirdi (KDV Genel Uygulama Tebliğinin I/C-2.1.5.1. no.lu bölümü).
Maliye’yi anlıyoruz ama
Maliye, bu şekilde alıcılar tarafından tevkif edilen KDV’nin ödenmesini sağlama görevini, KDV tevkifatı yapılan mükelleflere yüklemiş bulunuyor. Aslında bu doğrudan Maliye’nin kendi görevi. Yeni düzenleme ile satıcılara, “KDV iadeni almak istiyorsan, alıcılara tevkif ettikleri KDV’yi vergi dairesine ödet” deniliyor ki, bu pek anlaşılır bir şey değil. Maliye’nin KDV iadesi için ödeme şartı getiren bu düzenlemeyi yaparken, “verginin hazineye intikal ettirilmiş olması ilkesi”ni benimsediği anlaşılıyor. Ancak, Maliye’nin verginin tahsil edilme görevinin kendisinde olduğunu ve bu görevi başkalarına devretmemesi gerektiğini de unutmaması lazım.
Ödeme şartı, tevkifat iadesi alanların haklı şikayetlerine neden oldu
1 Mart 2021 tarihinden itibaren tevkifat KDV iadeleri, alıcıların tevkif ettikleri KDV’yi sorumlu sıfatıyla beyan ederek vergi dairesine ödemiş olmaları halinde yapılmaya, ödememeleri halinde ise yapılmamaya başlandı. Bu da, kendilerinden kaynaklanmayan nedenlerle KDV iadeleri geciken mükelleflerin haklı şikayet ve serzenişlerine neden oldu.
Dava açılması halinde, bu düzenlemenin iptal edileceğini belirtmiştim
Dünya Gazetesi’nde 15 Nisan 2021 tarihinde yayınlanan “Ödeme şartı KDV tevkifat iadelerini durdurdu” başlıklı yazımda, dava açılması halinde, Maliye’nin bu düzenlemesinin iptal edilme olasılığının çok yüksek olduğunu belirtmiştim.
Ve beklenen oldu
Mal ve hizmet satışı yapılan firmaların 2 No.lu KDV beyannamelerinde beyan ettikleri KDV tutarlarını ödememeleri nedeniyle tevkifat KDV iadesi reddedilen bir mükellef, 35 Seri No.lu Tebliğ ile yapılan söz konusu değişikliğin bir mükellefin vergi yasalarına muhalefet içeren davranışlarından başka bir mükellefin müteselsilen sorumlu tutulmasına neden olduğu, yasaların kendisine yüklediği ödevleri yerine getiren iyiniyetli vergi mükelleflerinin mal ve hizmet satışı yaptıkları kişilerin beyan ettikleri vergileri ödeyip ödemediklerini takip etmelerinin ve onları bu yönde zorlamalarının mümkün olmadığı, vergi yasalarına aykırılık teşkil eden mükellef hareketleri nedeniyle başka mükelleflerin sorumlu tutulmalarına sebebiyet vereceğinden, davaya konu Tebliğde yer alan düzenlemenin hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle, yürütmeyi durdurma talepli iptal davası açtı.
Maliye yaptığı düzenlemeyi ısrarla savundu
Maliye ise, haklı olarak yaptığı düzenlemenin doğru ve yasalara uygun olduğunu şu şekilde savundu:
“Tevkifat uygulaması, KDV mevzuatında bir vergi güvenlik müessesesi niteliği taşıyor. Bu kapsamda alıcı tarafından tevkif edilen verginin, nakden veya mahsuben ödeme ile Hazineye intikal ettirilmemesi halinde, satıcıya iade yapılmayarak, mükellefler arasındaki ilişkiler üzerinden otokontrol olarak vergi güvenliğinin sağlanması amaçlanıyor. Bu nedenle, dava konusu düzenleme ile, Anayasa ve vergi kanunlarına aykırı yeni bir düzenleme getirilmiyor, kısmi tevkifat uygulamasından kaynaklanan iade taleplerinin hangi usul ve esaslar çerçevesinde yerine getirilmesi gerektiği açıklanıyor. Söz konusu düzenlemenin iptal edilmesi, haksız KDV iadesi alınmak suretiyle Hazine aleyhine sonuçlar doğmasına sebebiyet verebilir. Bu nedenle, söz konusu iptal davasının reddedilmesi gerekiyor.”
Danıştay 4. Dairesi, Maliye’nin bu düzenlemesinin yürütmesini durdurdu
Danıştay 4. Dairesi, her ne kadar 35 Seri No.lu Tebliğ ile, iade taleplerinin yerine getirilmesinde, alıcı tarafından 2 No.lu KDV beyannamesi ile beyan edilen ve tahakkuk ettirilen KDV'nin ödenmiş olması şartı öngörülmüş ise de, KDV Kanununda ödenmiş olma şartına yer verilmediğinden, bu haliyle, Kanunda Hazine ve Maliye Bakanlığına tanınan yetkinin sınırları aşılarak düzenlenen ve mükelleflere Kanunda yer almayan bir yükümlülük yükleyen dava konusu Tebliğ hükmünde hukuka uygunluk bulmamış ve uygulanması halinde telafisi güç veya imkansız zararların doğmasına yol açabileceğini dikkate alarak, Tebliğ hükmünün yürütmesinin durdurulmasına karar verdi, karar oybirliğiyle alındı (Danıştay 4. Dairesi’nin 09.09.2021 tarihli ve Esas No: 2021/2647 sayılı Kararı).
Dava sürecinin devam ettiğini, gelişmeleri buradan duyuracağımızı açıklamıştık
28 Eylül 2021 tarihinde Dünya Gazetesi’nde yayınlanan “Danıştay’dan Maliye’ye büyük şok!” başlıklı yazımızda, dava sürecinin devam ettiğini, mükelleflerin Maliye’ye karşı şu an için bir adım önde göründüğünü, ancak Maliye’nin bu karara itiraz edebileceğini, bu dava ile ilgili son gelişmeleri buradan duyuracağımızı belirtmiştim.
Beklenen oldu, Maliye karara itiraz etti
Maliye, bu karara karşı Danıştay VDDK nezdinde itirazda bulundu. Bu itiraz, usul ve esas olmak üzere iki yönden yapıldı.
Maliye’nin esasa ilişkin itirazları, yukarıda yer alıyor. Usul yönünden itirazı ise, davada hasmın “Gelir İdaresi Başkanlığı” olarak yanlış gösterildiği, doğru hasmın Hazine ve Maliye Bakanlığı olması gerektiği şeklinde.
İtirazı inceleyen Danıştay VDDK yanlış hasım gerekçesiyle herkesi ters köşe yaptı!
Danıştay VDDK, Maliye’nin yaptığı bu itirazı esasa geçmeden, “Davacı tarafından dava dilekçesinde Hazine ve Maliye Bakanlığı (Gelir İdaresi başkanlığı) hasım gösterilmek suretiyle dava açılmasına karşın, Danıştay 4. Dairesince hasım düzeltme kararı verilmeksizin davacının düzenleyici işlemin yürütmesinin durdurulması istemi hakkında Gelir İdaresi Başkanlığı husumetiyle karar verildiği, dava konusu düzenleyici işlem Hazine ve Maliye Bakanlığı’nca Resmi Gazete’de yayınlandığından, anılan işlemin yürütmesinin durdurulması ve iptali istemi yönünden husumetin Hazine ve Maliye Bakanlığı’na yöneltilmesi gerektiği, bu durumda Danıştay 4. Dairesince Gelir İdaresi Başkanlığı hasım mevkiinden çıkartılarak, Hazine ve Maliye Bakanlığı hasım mevkiine alındıktan ve Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın savunması alındıktan veya savunma süresi geçtikten sonra davacının yürütmenin durdurulması istemi hakkında yeniden karar verilmesi gerektiği” gerekçesiyle kabul ederek, Danıştay 4. Dairesi’nin söz konusu yürütmeyi durdurma kararının kaldırılmasına karar verdi (Danıştay VDDK’nın 03.11.2021 tarihli ve İtiraz No: 2021/6 sayılı Kararı).
Peki, şimdi ne olacak?
Bu karar üzerine Danıştay 4. Dairesi’nin önünde iki yol bulunuyor:
Birincisi, bu kararı dikkate almadan esastan karar vermek. Çünkü, Danıştay VDDK’nın bu kararı, Danıştay’ın ilk derece mahkemesi olarak verdiği bir kararın esastan bozulması niteliğinde olmadığından, Danıştay 4. Dairesi’nin konu hakkında esastan karar vermesini engellemiyor. Yani, VDDK’nın bu kararının 4. Daire açısından bir bağlayıcılığı bulunmuyor. Danıştay 4. Dairesi, VDDK’nın bu kararını dikkate almadan konu hakkında esastan karar verebilir.
İkincisi ise; bu karara uyarak, Gelir İdaresi Başkanlığı’nı hasım mevkiinden çıkartıp Hazine ve Maliye Bakanlığı’nı hasım mevkiine aldıktan sonra, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın savunmasını aldıktan veya savunma süresi geçtikten sonra davacının yürütmenin durdurulması istemi hakkında yeniden karar vermek.
Danıştay 4. Dairesi’nin ikinci yolu tercih ederek, re’sen hasım düzeltmesi yoluna giderek, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın savunmasını aldıktan veya savunma süresi geçtikten sonra davacının yürütmenin durdurulması istemi hakkında yeniden karar vermesi bekleniyor. Kişisel görüşümüz de Danıştay 4. Dairesi’nin ikinci yolu tercih edeceği şeklinde.
Peki, hasmın VDDK kararı doğrultusunda değiştirilmesi, Danıştay 4. Dairesi’nin daha önce verdiği yürütmeyi durdurma kararında yer alan görüşünü değiştirir mi? Bize göre bunun cevabı hayır, sonuç değişmeyecek, Danıştay 4. Dairesi aynı görüşünü hasım düzeltmesinden sonra vereceği kararda da koruyacak ve aynı şekilde karar verecek. Bunu hep beraber bekleyip göreceğiz.
Öte yandan, bu karar, dava açılacak hasmın dava dilekçesine doğru olarak yazılmasının ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Bu olayda hasım “Hazine ve Maliye Bakanlığı (Gelir İdaresi Başkanlığı)” olarak gösterilmişti, Danıştay VDDK’ya göre olması gereken doğru hasım ise “Hazine ve Maliye Bakanlığı” imiş! Sizce ikisi arasında ne fark var? Bize göre hiçbir fark yok, ama yapacak da bir şey yok!
Ayrıca, bu dava ile ilgili son gelişmeleri yine buradan duyurmaya çalışacağız…