Bu bilanço düzelmeden döviz talebini kimse kıramaz!
Kastettiğimiz bilanço ödemeler dengesi bilançosu. Başlığı biraz daha açıp şunu söylemek daha doğru olur:
“Bu bilanço düzelmeden, gerekli olan döviz için kalıcı kaynaklar sağlanmadan, en azından döviz geleceği algısı pekişmeden bu talebi kimse kıramaz.”
Bugün ödemeler dengesinde son bir buçuk yıllık dönemin özetini çıkardık. Niye mi son bir buçuk yılın? Hani 2021’in eylülünde faiz indirimine başlanıp yeni bir dönemin kapısı aralanmıştı ya, işte o yılın ekiminden başlayarak son verinin açıklandığı bu yılın mart ayına kadarki döneme baktık. 2021’in son üç ayı, 2022’nin tümü ve 2023’ün ilk üç ayı...
İşte bu bir buçuk yıllık dönemin ödemeler dengesi tablosu bize özet olarak şunu söylüyor:
“Siz dövizin artmasına niye şaşırıyorsunuz ki!”
Doğru! Son bir buçuk yılda öylesine bir tablo oluşmuş ve öylesine bir gidişat ortaya çıkmış ki, dövizin bu kadar artmasına ve son dönemde ortaya çıkan baskıya şaşanlara şaşmak gerekiyor.
Finansman nereden?
Türkiye bu bir buçuk yılda 73 milyar dolar cari açık vermiş; bu açığın yaklaşık 58 milyarı finansman kalemlerindeki girişle kapatılmış, bilanço yaklaşık 16 milyar dolar net hata noksanla dengeye gelmiş.
Bizim için önemli olan finansman kalemlerinin detayı...
Bir buçuk yıldaki toplam 58 milyar dolarlık finansmanın 46 milyarı yurt dışı kaynaklı. Ödemeler dengesi metodolojisi, Merkez Bankası rezervinden kullanımı da finansman sayıyor ama önemli olan yurt dışından sağlanan tutar.
Önce toplam 58 milyar dolarlık finansmanı ayrıştıralım. Bu finansmanın yüzde 80’i yurt dışından sağlanmış, yüzde 20’si ise Merkez Bankası kaynaklarından karşılanmış.
İlk bakışta gayet iyi bir tablo. Cari açığı finanse etmek için sağladığımız kaynağın yüzde 80'i dışarıdan...
Acaba bu yüzde 80’in dağılımı bize ne söylüyor...
İşte o dağılıma bakınca sorunun kaynağı ortaya çıkıveriyor.
Döviz girişi yok, çıkış var
Bir buçuk yıldaki 46 milyar dolarlık yurt dışı kaynaklı finansmanın yaklaşık yüzde 23 kadarı, yani 10.4 milyar doları doğrudan yatırımla gelmiş.
Dörtte bir, fena bir oran değil!
Ama durun, şeytan ayrıntıda gizli!
10.4 milyar dolar tutarında doğrudan yatırım var ama gayrimenkul için gelen döviz ne öyle; tam 9.3 milyar dolar. Gayrimenkul dövizi olmasa geriye kala kala 1.1 milyar dolar kalıyor. Bir buçuk yılda 1.1 milyar dolar, hepi topu bu!
Devam ediyoruz; sırada portföy yatırımları var.
Eyvah eyvah! Portföy yatırımı için döviz gelmemiş, hatta tam aksine bir buçuk yılda 19.5 milyar dolar gitmiş. Evet gitmiş! Bu 19.5 milyarın 11.8’i yabancıların Türkiye’deki dövizlerini götürmesi, 7.7’si ise yurt içinde yerleşiklerin dışarıda varlık edinmesinden kaynaklanmış.
Daha önce Türkiye’de portföy yatırımı yapan yabancılar dövizleri alıp Türkiye’yi terk etmiş.
Türkiye aynı Türkiye olduğuna göre, acaba bu bir buçuk yıllık dönemdeki politikalarda mı bir yanlışlık var ki gittiler! Türkiye’ye bir garezleri olamaz; çünkü daha önce gelmişler, bu kadar dövizi getirmişler ama bu kez gitmeye karar vermişler.
Sonuçta portföy yatırımı ödemeler dengesine bir buçuk yılda eksi 19.5 milyar dolar yazmış. Bu tutarın finans hesabındaki karşılığı yüzde 42, tabii ki eksi olarak.
Yurt dışı kaynaklı döviz girişinde son ve en önemli kalem borçlanma. Bir buçuk yılda net olarak tam 55.2 milyar dolar borçlanılmış. Toplam borçlanma tutarı olan 46 milyar dolardan daha yüksek bir tutardan söz ediyoruz.
Şu durumda toplam finansman olan 46 milyar doları 100 kabul ettiğimizde borçlanmanın payı 120'yi buluyor.
Bir başka ifadeyle yaklaşık olarak 120 birim borçlanılmış, 23 birim doğrudan yatırım gelmiş ama diğer taraftan portföy yatırımı olarak 42 birim çıkıp gitmiş ve toplam tutar 100 olmuş.
Doğrudan yatırım + portföy yatırımı
Aslında ödemeler dengesinin finansman kalemini biraz daha ayrıştırmakta yarar var. Borç olmayan para girişi hangi düzeyde, ona bakmak gerek.
Tam bir buçuk yıl... 10 milyar doğrudan yatırım girişi, 19 milyar portföy yatırımı çıkışı. Net döviz girişi yok ki, 9 milyar net çıkış olmuş.
Şimdi gerçek anlamda döviz girişi sayılabilecek tutarı topluyorsunuz; ortada giriş değil 9 milyar dolar çıkış var.
Sahi döviz arttığı için ne diye hayıflanıyoruz ki!
Bir buçuk yılda net döviz temin edememiş, cari açığını borçlanarak kapatmış bir ülke ne demeye dövizin artışından yakınır ki!
Ve böyle bir tablo varken, hangi tılsımlı el dokunacak da dövizdeki baskı sona erecek ki!
Yüksek faiz verildi mi borçlanarak tabii ki para bulunur, buluyor da nitekim, tam anlamıyla tefeci faizi vererek.
Siz doğrudan yatırım çekebiliyor musunuz, geçtim doğrudan yatırımı portföy yatırımı çekebiliyor musunuz?
Ne gezer!
Peki hiç düşünmeyecek miyiz, “Yabancı eskiden Türkiye’ye yatırım yapıyordu, şimdi elini eteğini çekti, gelmiyor, üstelik gelmiş olanlar da gidiyor, acaba bunda bizim de sorumluluğumuz olabilir mi” diye.
Yabancı yatırımcı “Başım ağrıyacağına, gece uykum kaçacağına Türkiye’ye gitmem” diyor.
Onlar böyle düşünüp döviz getirmeyince de bizim Merkez Bankamız “Döviz de döviz” diye kıvranıyor. Bu kafayla daha çok kıvranırız...