Brüksel Etkisi – Londra Tepkisi
Geçenlerde Çin’de katıldığım konferansta yaşını başını almış bir Fransız katılımcı “Avrupa Birliği (AB) özünde bir standart belirleme kurumudur” demişti. Brüksel’deki bürokratik yapı, yıllar içinde kendini üye ülkelerin üzerinde bir otorite haline getirebilmek için “iç piyasayı uyumlulaştıran” kurallar koymayı çok iyi öğrendi. Özellikle dijital ekonomi alanında, Brüksel’de konan kurallar artık sadece AB’de değil, dünyanın birçok yerindeki standartları da belirliyor. Buna da “Brüksel Etkisi” deniyor.
Brüksel Etkisi’nin işlediği iki ana kanal var. Birincisi “de facto” kanal. Yani şirketler ürünlerini AB standartlarına bir kez uyumlu hale getirdikten sonra, çoğu zaman diğer yerlerde de aynı ürünü kullanmayı tercih ediyor. Bu, özellikle ürünlerin global olduğu dijital işler için geçerli. Dijital kodamanlar ise, mesela Google’ın Türkiye’de yaptığı gibi, “ben filanca ürünümü AB kurallarına uydurmam” diyemiyor. Çünkü AB, dünyanın en büyük dijital pazarı. Ürününüz burada olmazsa rakiplerinizin gerisinde kalıyorsunuz. Buraya uyum sağlayınca, en azından kolaylık olsun diye başka yerlerde de aynı kuralları tercih edebiliyorsunuz. Ha diyeceksiniz bu dijital şirketlerin çoğu Amerikan, neden oradaki kuralları tercih etmiyorlar. Çünkü Amerikan Kongresi hem bu şirketlerin lobi faaliyetleri hem de her senatör çıkacak kanunlar karşılığı kendi eyaletine havaalanı, askeri üs gibi yatırımlar isteyip koyun pazarlığı yaptığı için yıllardır bu önemli konularda yeni kural koyamıyor.
İkinci kanal ise “de jure”: AB dışındaki ülkelerde kanunları yapanlar da Avrupa Birliği’ni örnek alıyor. Bunun da birkaç nedeni var. İlk olarak, eğer bir bürokratsanız ve hazırladığınız kanun taslağı AB’deki kanun esas alınarak hazırlanmışsa riskiniz azdır. Kimse size “neden AB’yi örnek aldın da Suudi Arabistan’ı almadın?” demez. İkincisi, AB’deki kanunlar, haklarındaki külliyatla beraber İngilizce olarak temin edilebiliyor. Yani erişimi kolay. Kore’deki kanunlar daha uygun olabilir ama Korece. Son olarak, bazı ülkeler için taraf oldukları birçok ticaret anlaşması zaten mevzuatın çeşitli yönlerini AB ile uyumlu hale getirmeyi mecbur kılıyor. Bunun en güzel örneklerinden biri de Türkiye’nin de üye olduğu Gümrük Birliği.
Son birkaç senedir Brüksel’deki trend, dijital ekonomide dünyanın ilk kanunlarını çıkarmak. Bunların ilki GDPR denen kişisel verilerin korunması kanunuydu. Dünyanın birçok yerinde bu çerçeve benimsenmiş durumda (bizdeki eski çerçeveye göre düzenlenmiş olan KVKK da seneye reforma tabi tutulacak). AB’nin ürün güvenliği ve ürün sorumluluğuna dair çizdiği hukuki çerçeve, Norveç’ten Tayvan’a, Avustralya’dan Çin’e kadar konan kuralların esasını oluşturuyor. Bu çerçeveye uyum sağlamazsanız “CE” işareti alamıyorsunuz. Dijital işleri ilgilendiren 150’den fazla AB regülasyonu var. Son yıllarda çıkan Digital Services Act (Dijital Hizmetler Kanunu), Digital Markets Act (Dijital Piyasalar Kanunu), Markets in Crypto-Assets Act (MiCA – Kripto Varlık Piyasaları Kanunu) ve Data Act (Veri Yasası) bu alanlarda dünyaya yön verecek. Ancak Mayıs ayında Brüksel’e gittiğimde konuştuğum yetkililer, “Bu kanunları uygulayacak teknik personel daha ne Brüksel’de ne de üye ülkelerin ilgili kurumlarında yok. Uygulamanın nasıl olacağını göreceğiz.” demişti. Kanun çıkarmak kolay ama uygulamak zor.
Bir de Avrupa Parlamentosu’nda Haziran ayında taslak olarak kabul edilen AI Act (Yapay Zekâ Kanunu) var. Bu da 2024’te kanunlaşacak gibi. 7 Temmuz Çarşamba günü yazdığım gibi, Stanford Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırmaya göre, piyasadaki ChatGPT ve benzeri 10 büyük yapay zekâ dil modelinin tamamının Avrupa’daki yeni kanuna karşı sınıfta kaldığını gösteriyor. Yani bu modellerin bazıları kanun çıktığında AB’de çalışmayabilir.
Büyük dil modelleri o kadar kompleks ki, bazı özelliklerin nasıl çalıştığını modelleri yapanlar dahi bilmiyor. Yani gerçekten ürünlerin yeni çıkacak kanuna uyum sağlayamaması ihtimali var. O zaman “de facto” Brüksel Etkisi çalışmayacak, çünkü modeller zaten mevzuata uyumla hale kolay kolay getirilemetecek. İngiltere, bu alandaki fırsatı görmüş. Majestelerinin hükümetinin yayımladığı “Brexit’in Faydaları” başlıklı dokümanda şöyle demişler: “Yapay zekâ gelişmekte olan bir alan olduğundan, riski dikkatli bir şekilde yönetirken sunulan fırsatları karşılayan dengeli bir yaklaşım sağlayacağız. Aşırı düzenlemenin yeni fikirleri bastırdığı ve inovasyonu engellediği geçmişteki hatalardan kaçınacağız. Orantılı ve dengeli bir düzenleme yaklaşımına ulaşabildiğimiz takdirde, Birleşik Krallık, yeni teknolojilerde dünya lideri olabileceğini göstermiştir.”
Acaba AB’nin dijital alandaki bazı sıkı kurallarından vareste alanlar oluşturmak, Türkiye’ye yatırım çekmek için de fırsat olabilir mi?