BRICS'in "diyeti" Kıbrıs mı?
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın Çin ziyareti sırasında dile getirdiği, Türkiye'nin BRICS grubu ile işbirliğini geliştirmek istediğine ilişkin açıklamaları küresel alanda çok ses getirdi. Özellikle her fırsatta Batı cephesinde "gedik açmak" peşindeki Rusya, Fidan'ın açıklamalarını kontrol ettiği medya ve sosyal medya hesaplarından, sanki Türkiye "BRICS'e üye olmak istiyormuş gibi" bir izlenimle iyice "köpürttü".
Türkiye'de hükümet yanlısı basın da boş durmadı elbette; Türkiye'nin dünya sahnesindeki konumunu biraz daha öne çıkarabilmek adına, Moskova eliyle yürüyen "Türkiye BRICS'e girmek istiyor" imajını iyice pekiştirdi.
Ancak durum pek öyle değil; Batı Cephesi'nin kritik iki kurumunun, NATO ve Avrupa Konseyi'nin tam üyesi olan Türkiye'nin öyle bir çırpıda eksen değiştirmesi mümkün değil.
Nitekim, Rusya'da düzenlenen BRICS toplantısında Türkiye "davetli" olarak Dışişleri Bakanı Fidan tarafından temsil edilirken, BRICS'ın Batı'daki karşılığı konumundaki G-7 zirve toplantısına Türkiye hiyerarşisinde en üstteki isim, Cumhurbaşkanı Erdoğan yine "davetli" sıfatıyla katıldı. Belli ki AK Parti hükümeti dış politikada bir "denge" arayışında.
ABD'den Rumlarla "stratejik diyalog" hamlesi
Ancak Ankara küresel alanda "denge" ararken, başka alanlardaki dengelerin değiştiği de aşikar;
ABD Dışişleri Bakanı Blinken'ın Kıbrıslı Rum mevkidaşı Constantinos Kombos'la görüşmesinde yaptığı açıklamada, Kıbrıs Rum Kesimi ile "stratejik diyalog" kuracaklarını açıkladı. Blinken ayrıca, Rum Kesimi'nin Gazze'ye yardım konusunda Washington'un kurmaya çalıştığı -elbette göstermelik- deniz yolunda oynadığı rol konusunda da övgülerle bahsetti. Bitmedi; ABD Dışişleri Bakanı, Rumlar'la güvenlikten ekonomiye kadar her alanda ilişkileri geliştirmeye kararlı olduklarını da defaetle ifade etti.
Amerikan-Rum stratejik diyalog meselesini, ABD'nin geçen yıl Kıbrıs'a yönelik silah ambargosunu kaldırmasıyla birleştirince, Washington'un onyıllardır Türkiye ile Rum-Yunan ikilisi arasında yürüttüğü denge politikasının biraz daha aşınması olarak yorumlamak mümkün.
Avrupa Birliği, 2004 yılında Rum Kesimi'ni tam üye yaparak zaten Kıbrıs'ta Türk-Yunan dengesini geri dönülmeyecek şekilde bozmuştu. ABD ise Kıbrıs konusunda Avrupa'ya göre hep daha dikkatli bir politika izliyordu son birkaç yıla kadar. Türk diplomatlara göre, Kıbrıs meselesinde ABD Avrupa'ya nazaran hep daha "dengeli" dururdu.
Ancak belli ki bu denge de giderek bozulmakta.
Kıbrıs'a önümüzdeki günlerde dikkat etmekte fayda var; Türkiye, Kıbrıs Barış Harekatı'nın 50. yıldönümünü kutlamaya hazırlanırken, belli ki uluslararası alanda Kıbrıs meselesi iyiden iyiye ısınacak...