BRICS “yeni düzen” değil, “reform” peşinde...

Zeynep GÜRCANLI
Zeynep GÜRCANLI Yedi Düvel

BRICS konusunda en çok merak edilen şu;

Topluluk, İkinci Dünya Savaşı sonrasında ABD öncülüğünde kurulan uluslararası ekonomik sisteme "alternatif" olabilecek mi?

Kazan'daki son BRICS zirvesinden çıkan sonuç bu soruya bir ölçüde yanıt verdi; BRICS'in "alternatif" yaratmaktan çok, mevcut uluslararası ekonomik sisteme "reform" getirmeyi amaçladığını ortaya koydu.
BRICS zirvesi sonunda yayınlanan ortak bildiride bu "reform" talebinin izlerini görmek mümkün.

“Adil Küresel Kalkınma ve Güvenlik için Çok Taraflılığın Güçlendirilmesi” başlıklı deklarasyonda, İkinci Dünya Savaşı sonrasında ABD öncülüğünde kurulmuş olan  Bretton- Woods kurumlarında reform yapılması ve gelişmekte olan ülkelerin liderlik pozisyonlarında daha fazla temsil edilmesi isteği yer aldı.

Bu kurumlar arasında BM de var, Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) de; BM'de Güvenlik Konseyi'nde gelişmekte olan ülkelerin daha fazla söz sahibi olması istenirken, DTÖ'de ise  iki kademeli bir anlaşmazlık çözüm mekanizmasının başlatılması istendi. Ayrıca DTÖ'nün Temyiz Organı’na yeni üyelerin hızla atanması gerektiği vurgulandı.

Deklarasyonda, mevcut uluslararası finansal yapının daha adil hale getirilmesi için reform yapılması gerektiği de ifade edildi.
Zirvede o çok beklenen "BRICS bankası",  "BRICS para birimi"  ya da "BRICS depo ve reasürans sistemi" konusunda ise kayda değer bir gelişme olmadı. Bu tavır, BRICS'in -en azından şimdilik- mevcut uluslararası düzeni değiştirmek yerine, "iyileştirmenin" peşinde olduğunun göstergesi.

Ekonomik dev; siyasi cüce...

BRICS, üye ülkelerin ekonomilerine bakıldığında, ABD öncülüğündeki Batı cephesine karşı çıkan "ekonomik bir dev" görüntüsü veriyor. Ancak iş siyasete gelince işler değişiyor.

BRICS siyasi açıdan "yamalı bohça" gibi; Çin, İran ve Rusya gibi hakim uluslararası düzene karşı duran ülkelerin yanında, Hindistan, Birleşik Arap Emirlikleri ya da Brezilya gibi, mevcut düzenle "işbirliğini geliştirmeyi hedefleyen" ülkeler de tam üye konumundalar. "Birlik" gibi hareket etmekten çok, ülkelerin kendi ulusal çıkarlarını öne alan bir yapı hakim.
Mesela Hindistan, en büyük rakibi olan Pakistan'ı BRICS'ten uzak tutmayı "öncelik" olarak belirlemiş durumda. Bu durum Hindistan'ın BRICS genişlemesine yönelik tavrını da belirliyor. Bu çerçevede Yeni Delhi yönetiminin, ne Pakistan'ın, ne de Pakistan'la ilişkilerini "kardeşlik hukuku" üzerine kuran Türkiye'nin BRICS'te "tam üye" olmasına  sıcak bakması pek mümkün görünmüyor.

Hindistan'ın Türkiye'nin üyeliğine soğuk durmasının bir başka nedeni ise, kendisine uluslararası alanda yaratmaya çalıştığı "konumdan" geçiyor; ABD ile Asya'daki Avustralya, Yeni Zelanda, Güney Kore ve Japonya gibi "Batı cephesi ülkeleri" ile hem siyasi, hem de savunma alanındaki ilişkilerini geliştiren Hindistan, kendisini Küresel Güney ile Batı arasındaki "geçiş noktası" olarak konumlandırmaya çalışıyor. NATO üyesi olarak resmen Batı cephesinde yer alan Türkiye'nin BRICS'e de "tam üye" olarak alınması, Hindistan'ın kurmaya konuma alternatif getirme olasılığına sahip. Ve kimse kendisine alternatif istemez.

Benzer bir sıkıntı Güney Amerika'da yaşanıyor; BRICS üyesi Brezilya, üye olmak isteyen Venezuela'yı "veto" etti bu zirvede. Ülkesinin Kazan'daki zirvede "tam üye" olarak açıklanmasını bekleyen ve bu beklenti nedeniyle zirveye katılan Venezuela lideri Maduro'nun "aile fotoğrafında" poz vermesi  bile Brezilya tarafından engellendi. Venezuela da Brezilya'nın bu tavrını "saldırgan ve düşmanca" olarak niteledi. Brezilya ise karşılık olarak, "aramızda güven bunalımı var" açıklaması yaptı.

Katılmayanlar...

BRICS'in yaşamakta olduğu siyasi bölünme, zirveye katılan kadar, katılmayan liderler üzerinden de görmek mümkün;
BRICS'e tam üye olan Brezilya'nın Devlet Başkanı Lula da Silva "tuvalette düşüp yaralandığı" gibi bir gerekçe ortaya koyarak, zirveye katılmamayı tercih etti.

Üyelik başvurusunda bulunmuş olan Endonezya'nın Devlet Başkanı Prabowo Subianto davet almış olmasına rağmen", göreve yeni başlamış olmasını" gerekçe göstererek Kazan'a gitmedi.

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Salman, Kazan'daki BRICS zirvesine katılma davetini doğrudan reddetti. Küba Devlet Başkanı Miguel Diaz, ülkesinde yaşanan enerji sorunları nedeniyle Kazan'a gitmekten vazgeçti. Sırbistan Devlet Başkanı Aleksandar Vucic, Malezya Başbakanı Enver İbrahim, Moğolistan Devlet Başkanı Ukhnaagiin Khürelsükh zirveye katılmamayı tercih ettiler. Ayrıca davetli olmalarına rağmen, Cezayir, Honduras, Zimbabve, Kuveyt, Fas, Nijerya, Pakistan, Senegal, Suriye, Uganda, Çad, Eritre ve Güney Sudan`dan da Kazan zirvesine katılım olmadı.
Belli ki pek çok ülke 5 Kasım'da yapılacak ABD Başkanlık seçimlerini bekliyor. Bu seçim o kadar önemli ki, kimse "boşa düşmemek için" öncesinde net bir pozisyon almak istemiyor. 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
İki kritik tarih 21 Ekim 2024