Boş çuval dik durmaz
13 Mayıs 2024 tarihinde getirilen ‘Kamuda Tasarruf ve Verimlilik Paketi’ bizim yani kamuoyunun bir başarısı. Toplum baskı yapınca hükümetler de er ya da geç toplumu dikkate almak zorunda kalıyor.
Türkiye’de Haziran 2023 seçimlerinden sonra ‘Ekonomide Rasyonelleşme’ adımları çerçevesinde ‘Enflasyonla Mücadele’ adına sadece para politikasında ‘Ortodoks Politikalara Geri Dönüş’ün yeterli olacağı düşünülmüş. Bu programı desteklemek adına Batı sermayesinin Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in kişisel itibarına ve ününe geleceği, Körfez sermayesinin ise yıllarca geliştirilen iyi ilişkiler çerçevesinde Türkiye’ye bu değişimle akacağı öngörülmüş olmalı.
Bütçe kısmında ise gelir artışı sağlayacak KDV ve ÖTV artışları bunlara destek olarak planlanmış, tasarruf tedbirleri hiç geri planda çalışılmamış diye düşünüyorum.
Bana göre eğer yerel seçimler AK Parti ve ortaklarının keskin mağlubiyeti ile sonuçlanmasaydı bu yönde bir adım hiç atılmayacaktı.
Sonuçta evdeki hesap çarşıya uymadı. Körfezden sermaye akmadı, batılı yabancı yatırımcı geçmişte yaşadıklarının etkisiyle temkinli ve bebek adımları ile ülkeye gelmeyi tercih ediyor, enflasyonla mücadelede Merkez Bankası yalnız bırakılmış durumda. En son enflasyon raporu toplantısında Maliye politikası desteğine ve kamu tarafından yapılacak zamların (yönetilen yönlendirilen fiyatlar) Merkez Bankası’nın enflasyon tahmini dikkate alınarak yapılması gerektiği konusunda bizzat Merkez Bankası Başkanı soru cevap kısmında söyledi.
Bu çerçevede gelen ‘Kamuda Tasarruf ve Verimlilik Paketi’ içi oldukça boş, kamuoyunun tepkisi azaltılsın diye alelacele hazırlanmış bir paket görünümünde.
Kamuda tasarruf alanları 8 ana başlığa indirgenmiş durumda. Bu başlıklardan ilki ‘Taşıtlar’. Taşıt kelimesinden sadece karayolu taşıtlarının anlaşıldığını gördük. Örneğin çokça gündeme gelen uçak filosuna yönelik bir tasarruf planı ortada yok. İhtiyaç fazlasının satılmasını geçtim, kimlerin nasıl ve hangi şartlarda kullanacağına ilişkin olarak bir düzenleme dahi düşünülmemiş.
Savunma ve güvenlik hariç, kamuda personel servisi hizmetinin toplu taşıma olan yerlerde kaldırılması ise büyük bir tasarruf önlemi olarak sunulmuş bizlere. Memurları işe toplu taşımayla göndererek enflasyonla destek sağlamayı düşünüyoruz.
Kamuda yeni araç alımı 3 yıl süreyle yasaklanmış paketle. Mevcuttakilerin satışı değil yenilerin alınmaması daha uygun görülmüş. Bu 3 yıl söylemi paketin başka yerlerinde de var. 3 yıllık tasarrufun yetip de artacağı öngörülmüş olmalı ki böyle bir zaman sınırı getirilmiş. Ya da 3 yıl sonraki genel seçimler mi dikkate alınmış? Seçim zamanı tasarruf olmaz diye düşünülmüş herhalde.
‘İtibardan tasarruf olmaz’ sonrası şimdi de ‘seçim zamanı tasarruf olmaz’ a ulaşmış olduk.
Tasarruf tedbirlerinin ikinci kısmı ‘Binalar’a ilişkin tasarruf tedbirlerinden oluşuyor.
Deprem riski hariç, yeni hizmet binası alımının / yapımının 3 yıl süreyle durdurulması burada en dikkat çekici önlemlerden biri. Türkiye bir deprem bölgesi... Deprem riski hemen hemen her yerde az çok var. Depreme yönelik bir dönüşüm programı çok da öngörülmeyen ülkemizde, şimdi acaba bu paketle yeni yapılacak hizmet binalarına bir kılıf mı yaratılmış olundu. Acaba önce kamunun elindeki binaların deprem riskine ilişkin risk değerlendirmesinin yapılması gerekmiyor muydu? Ya da deprem riskine ilişkin değerlendirmeyi hangi bağımsız birim yapacak? Kamu yeni inşaatlara deprem riski gerekçesi ile başlarsa bunun böyle olup olmadığı araştırılacak mı? Bunlar paketin içerisindeki belirsizliklerden ilk akla gelenler.
Tasarruf tedbirlerinden ‘Kamu İstihdamı’da nasibini almış. Ancak yıllık bir süre boyunca kamuya yeni personel alımı emekli olanlarla sınırlı olacakmış. Sanırım bu tedbir düşünülürken nüfus artış oranımızın 3 yıl boyunca değişmeyeceği, kamu da örneğin doktor, hemşire vs. sayısının ihtiyacının hep aynı kalacağı öngörülmüş.
3 yılın sonunda, üç yılda yapılmayan kamu istihdamı tek seferde yapılırsa bütçeye nasıl bir yük getirir sorusunun cevabını ben paket içerisinde bulamadım. Sanırım bu da düşünülmemiş.
‘İdari Yapılanmada Etkinlik’ kısmı ile yapılması düşünülenler ancak iyi niyet protokolü olabilir. Örneğin idari genişlemenin sınırlandırılması derken kastedilen nedir ben anlayamadım. Mesela Bakanlara, bakan yardımcısı sınırlaması mı getirilecek? Sayısını bilemediğimiz danışmanlar sınırlandırılacak mı? Bu eylemle ne kadarlık bir tasarruf sağlanacak? Hiçbirini bilemiyoruz.
İdari yapılanmada etkinlik konusunda ben örneğin bakanlık sayısının azaltılmasını, milletvekili sayısının azaltılmasını vs. beklerdim. Böylece memlekete kalıcı bir fayda sağlanabilirdi.
Pakette ‘Kamuda Enerji Tasarrufu ve Verimlilik’ de ihmal edilmemiş. Sokak ve cadde aydınlatmalarının Led’e dönüşümünün hızlandırılması öngörülmüş. Ne kadar zaman alacağı belli değil, şimdiye kadar ne kadarının Yine ne kadar tasarruf edileceği belirsiz bir alan.
Kamu bina ve tesislerinde enerji verimliğini artıran uygulamalar geliştirilmesi, yenilenebilir enerji kaynaklarından faydalanılması da öngörülenler arasında. Ancak bunların nasıl yapılacağı, örneğin yenilenebilir enerji yatırımına gidilse yapılacak yatırımın geri dönüşünün ne olacağı vs. ilgili bilgiler yok. Burada da iyi niyet hâkim.
‘Diğer Cari Harcamalar’ kısmında da en dikkat çekici olan ‘temsil ve tanıtma ödeneklerinde 2024 yılında yüzde 25 kesinti yapılması, devam eden yıllarda da bunun baz alınması’ konusu. Mesela bu yüzde 25 neye göre belirlenmiş. Neden gelecek yıllarda daha fazla tasarruf öngörülmemiş gibi soruları soruyorum kendi kendime.
Paket kendi içinde tutarsız, özden çok görüneni esas alan, 3 yıllık takvim nedeniyle Genel Seçimleri dikkate alan (seçim odaklı), ne kadar tasarruf edileceğinin tahmini olarak belli olduğu (yıllık 100 ila 150 milyar TL) bir paket.
Buradan bir şeyler beklemek aşırı iyimserlik olur. Daha önce benzerini gördük. Hiçbir kurum bu tasarruf tedbirlerine uymadı.
Kimse kusura bakmasın, ben yetmez ama yine de iyidir demeyeceğim.
Oysa yapılacak çok radikal değişiklikler ve tasarruf edilecek çokça alan var.
Gelen bu paket ise bizi bir müddet oyalar, sesler hafifler, sonra unutulur gider.