BM destekli karbon piyasası milyarlarca doları harekete geçirebilir

Didem Eryar ÜNLÜ
Didem Eryar ÜNLÜ YAKIN PLAN

Deloitte Türkiye Sürdürülebilirlik Lideri Murat Günaydın, “Birleşmiş Milletler destekli karbon piyasasının oluşturulmasının küresel ısınmayla mücadelede milyarlarca doları harekete geçirecek yeni projeleri desteklemesi bekleniyor. Karbon piyasaları, özellikle gelişmekte olan ülkelerde yenilenebilir enerji, orman koruma ve sürdürülebilir kalkınma projelerine fon sağlama potansiyeli taşıyor” diyor.

Deloitte Türkiye, geçtiğimiz yıl Kasım ayında Bakü’de düzenlenen BM İklim Zirvesi COP29’a üst düzey bir delegasyonla katıldı. Deloitte Türkiye Sürdürülebilirlik Lideri Murat Günaydın, zirvenin hem kısa, hem de uzun vadede iklim hedeflerine ulaşmak için yeni mekanizmalar ve taahhütlerle dikkat çektiğini söylüyor. “Tüm eleştirilere karşın, 300 milyar dolarlık dönüşüm fonu ve önümüzdeki 10 yılda 1,3 trilyon dolar gibi bir hedefin kayıtlara geçmiş olmasının değerli olduğunu düşünüyorum” diyen Günaydın, “En somut kazanım ise BM kontrolünde kurulacak karbon piyasası. Yıllardır tartışılan ve yatırımları harekete geçirecek olan bu uygulamanın bundan sonraki sürece sunacağı katkıları yakından takip edeceğiz. En temelde de, bu gibi buluşmaların, birçok farklı tarafı benzer - ortak amaçlar doğrultusunda bir araya gelmeye araç olmasının çok değerli olduğunu düşünüyorum” yorumunu yapıyor. Murat Günaydın’ın değerlendirmeleri şöyle:

Özel sektörün ilgisi arıyor

“Şirketler, iklim değişikliğinin işlerine olan etkisini her yıl daha çok fark ediyor ve sürdürülebilir dönüşümü ajandalarında daha üst sıraya taşıyorlar. Dolayısıyla son birkaç yıldır gördüğümüz artan katılımı COP29’da da gözlemlemiş olduk. Zirvenin başrol oyuncuları, her zaman hükümetler ve temsilcileri olsa da özel sektörün katılımı olmadan bunun gibi zirvelerde konuşulan hedeflere ulaşmak mümkün değil. ABD seçim sonuçları da COP29’un gündemindeydi. Trump yönetiminin iklim krizine ve mücadelesine uzak duran tutumu, özellikle iklim finansmanı tartışmalarının damga vurduğu COP29’da geleceğe dönük belirsizliklerin artmasına neden oldu. Sonuçta, gelişmiş ülkelerin başı çekmesi beklenen iklim değişikliği politikalarında, dünyanın en büyük ulusal ekonomisinin ne kadar aktif bir siyaset takip edeceği merak edilen bir konu olmayı sürdürüyor. Öte yandan, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki finansman sorumluluklarının dağılımı üzerinden gerçekleşen yoğun tartışmaların, zirvenin 2 gün uzamasına neden olduğunu görmek de oldukça dikkat çekiciydi. Günümüzde, Latin Amerika, Afrika ve Asya'nın büyük bir bölümünü kapsayan yaklaşık 135 üye ülkeden oluşan G77+Çin grubunun, tartışmalardaki etkisinin daha da hissedildiği bir COP’a şahit olduk.”

Finansman açısından önemli bir başlangıç

“İklim kriziyle mücadelede gezegenimizin geleceği açısından kritik bir eşikte bulunuyoruz. Bugünkü duruma baktığımızda, ülkeler Paris Anlaşması kapsamında taahhüt ettikleri hedeflere ulaşmaktan oldukça uzak. Gelişmekte olan ülkeler, tarihsel olarak iklim krizinin ortaya çıkmasında daha az rol oynamalarına rağmen, krizden en fazla etkilenen taraflar arasında yer alıyorlar. Gelişmekte olan ülkeler desteklerin hibe olarak verilmesini savunurken gelişmiş ülkeler daha büyük oranda düşük faizli krediler ile ilerlemek istiyor. Tartışmaların ana odağında donör tabanının genişletilmesi yer alıyor. Kamu dışı finansman kaynaklarının artırılması ve özel sektörün bu süreçte daha etkin bir rol üstlenmesi üzerinde duruluyor. Gelişmiş ülkeler şu aşamada, düşük gelirli ülkelerin iklim değişikliğiyle mücadelesine destek olmak amacıyla oluşturulan dönüşüm fonunu yıllık 300 milyar dolara yükseltme sözü verdi. Ancak, 2035 yılına kadar kamu ve özel sektör katkılarıyla yıllık 1,3 trilyon dolarlık bir fon miktarına ulaşılması hedefi de çizilmiş oldu. COP29, finansman açısından ideal bir çözüm sunmasa da yine de önemli bir başlangıç olarak değerlendirilebilir.”

Karbon kredilerine olan güveni yükseltecek

“Karbon piyasasına yönelik yaklaşık 10 yıldır süren çalışmalarda bir sonuca ulaşılması önemli bir adım oldu. Bu gelişme, hem iklim kriziyle mücadelede finansman yaratılması, hem de düşük karbon ekonomisine geçişte önemli bir araç olarak değerlendirilebilir. Birleşmiş Milletler (BM) destekli bir karbon piyasasının oluşturulması ve uygulanmasının, küresel ısınmayla mücadelede milyarlarca doları harekete geçirecek yeni projeleri desteklemesi bekleniyor. Karbon piyasaları, özellikle gelişmekte olan ülkelerde yenilenebilir enerji, orman koruma ve sürdürülebilir kalkınma projelerine fon sağlama potansiyeli taşıyor. Bu girişim, ülkeler ve işletmeler için karbon kredisi üretme, satma ve satın alma imkânı sunan geniş bir pazar açacak. BM destekli uluslararası bir karbon piyasası, şirketler için karbon dengeleme işlemlerinde cazip bir seçenek olarak öne çıkacak. BM destekli karbon piyasası, aynı zamanda, standardizasyonu ve şeffaflığı artırarak işlem gören karbon kredilerine olan güveni yükseltecek. İkinci olarak, yeni kabul edilen standartlar ve gereksinimler, mevcut gönüllü karbon piyasalarında uygulanan standartlar üzerinde de etkili olacak.”

Türkiye’nin net-sıfır hedeflerinde enerji politikaları daha da netleşiyor

■ “Türkiye özellikle yenilenebilir enerji alanında son 10-15 yıllık süreçte çok önemli bir atılım gerçekleştirdi. Coğrafi açıdan çok büyük bir potansiyele sahibiz ve yenilenebilir enerjide bu potansiyeli harekete geçirecek adımlar hız kesmeden devam ediyor. Öte yandan, nükleer enerji konusu da gündemde. Geçen yıl imzaya açılan 2050 yılına kadar küresel nükleer enerji kurulu gücünün üçe katlanmasına yönelik bildirgeyi, Türkiye olarak bu yıl COP29’da onayladık. Dolayısıyla, Türkiye’nin net-sıfır hedeflerinde enerji politikaları daha da netleşiyor. Türkiye’nin 2026’da düzenlenecek COP31 Başkanlığına aday olması ise sürdürülebilir geleceğe dair kararlılığını gösteren önemli bir konu başlığı. Gerçekleşmesi durumunda, küresel tartışmalarda daha fazla rol alınacağını, toplumsal farkındalığın da önemli ölçüde artacağını düşünüyorum. Sürdürülebilirlik alanında küresel anlamda kötü bir yerde değiliz. Hatta kimi alanlarda örnek gösterilen ilerlemeler kaydeden şirketlerimiz bulunuyor. Bu başarıların ve iklim değişikliğiyle mücadele gündeminin daha fazla tabana yayılması için çalışmamız gerekiyor.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar