Bize benzer ülkelerle karşılaştırma
Sıkça sorulan, sorulmasa da zihinlere takılan bir soru var: Yaşamakta olduğumuz gelişmeler bize özgü mü? Evet, bize özgü. Ne yazık ki durum bu.
Tabloda üyesi olduğumuz G20 ülke grubunda yer alan yükselen piyasa ekonomileri, artık gelişmiş bir ekonomi sayılan Kore ve G20’de yer almamakla birlikte yıllardır uyguladığı ekonomi politikaları nedeniyle ilginç bir ülke olan Şili ile Türkiye’nin karşılaştırması yer alıyor. Bu yılın başından geçen cuma gününe kadar geçen süreyi ele alıyorum. Dönem sonu ile dönem başı arasında şu önemli değişkenlerin nasıl hareket ettiklerine bakıyorum: Döviz kurunda artış oranı, ülkenin risk priminin ne kadar değiştiği, ülkenin risk priminin en son düzeyi, gösterge faiz oranında değişim ve merkez bankasının döviz rezervindeki değişim. Gösterge faiz derken, o ülkenin Hazine’sinin borçlanmak için sattığı yerli para cinsinden tahvilin, satın alanlar tarafından talep edenlere yeniden satılması işleminde ortaya çıkan faizden söz ediyorum. Bu özellik, bu faizi piyasada belirlenen faiz konumuna getiriyor. Ancak birçok tahvil var. Bunlardan en çok alınıp satılana gösterge tahvil deniliyor. Tabloda bu tahvilin faizinin değişimi gösteriliyor.
Durum şöyle: En çok rezervi azalan ülke Türkiye. Gösterge faizi artan tek ülke yine Türkiye. Risk priminin düzeyi ve değişimi açısından Arjantin’in arkasından ikinci sıradayız. Arjantin’in başının yıllardır belada olduğunu hatırlatayım. Dolayısıyla, Arjantin’i dışarıda tutarsak bu gösterge açısından da ilk sıradayız. Kur artışı en fazla Brezilya’da. Arkasından biz geliyoruz.
Sonuç açık: Yazının başlangıcında belirttiğim gibi tüm göstergelerin birlikte kötüleşmesi bize özgü. Sevimli bir durum olmadığı ortada; hele döviz cinsinden borcu döviz cinsinden alacaklarına kıyasla oldukça fazla olan bir ülkede. Bu sevimsiz durum kader değil; değiştirilebilir. Üstelik değiştirmek zor da değil. Son iki yazımda nasıl değiştirilebileceğine ilişkin düşündüklerimi açıkladığımı belirteyim.