Bir uzaylılar eksikti…
Uluslararası gündem geçen hafta ikiye bölündü; Bir tarafta merkezi Türkiye olan deprem, diğer tarafta "uzaylılar" konuşuldu.
Deprem sonrası küresel anlamda ortaya çıkan Türkiye ile dayanışma kampanyası, Türk dış politikasına da yansıdı;
Yunanistan'la, tıpkı 1999 Gölcük depreminden sonra olduğu gibi, sert çıkışlar bir tarafa bırakıldı. Yunanistan yardım ekibinden hemen sonra Türkiye'ye gelen Yunan Dışişleri Bakanı Dendias'ı, deprem bölgelerinde bizzat Türk mevkidaşı Çavuşoğlu gezdirdi. Yunanistan'dan sadece siyasilerden değil, medyadan da Türkiye'ye yönelik dostluk mesajları, televizyonlarda yayınlanan Türkçe şarkılar, Türkçe manşetle çıkan gazeteler birbirini izledi.
Bir başka yumuşama işareti, Türkiye'nin resmi diplomatik ilişkilerinin olmadığı Ermenistan'la ilişkilerde geldi; Ermenistan'ın yardımlarının Türkiye'ye gelebilmesi için iki ülke arasındaki hiç açılmamış sınır kapısı ilk defa açıldı. Ermenistan'la zaten ilişkilerin normalleştirilmesi için temasların deprem öncesinde başlamış olduğu düşünüldüğünde, yakın gelecekte o sınır kapısının bir daha kapanmamak üzere açılması da sürpriz olmayacak kimseye.
Türkiye'nin resmen tanımadığı Kıbrıs Rum Kesimi ile ilişkilerde ise aynı yumuşamadan bahsetmek pek mümkün değil; AB üyesi olan Rumlar, depremin ilk saatlerinde AB çatısı altındaki acil yardım merkezi aracılığıyla Türkiye'ye yardım göndermek istediklerini bildirdiler. Hatta Rum yardım ekibinin, doğrudan Türkiye'ye giriş yapmalarının "tanıma" tartışması yaratmaması için bir çözüm de bulundu; Rum ekibinini Romanya'dan gelecek arama-kurtarma ekibinin uçağı taşıyacaktı. Ancak burada, KKTC devreye girdi. Adıyaman'da depreme yakalanan ve çoğu hayatını kaybeden KKTC kız ve erkek ortaokul voleybol takımının akibeti -doğal olarak- Rumlar'a yönelik böylesine bir açılımın yapılmasının önüne geçti. Rumlar'ın uluslararası alandaki ambargosu nedeniyle Türkiye dışında herhangi bir spor müsabakasına katılamayan o gencecik Kıbrıslı Türk sporcuların cenazelerinin gölgesinde, böyle bir açılım ne duygusal, ne de siyasi açıdan uygun olmazdı. Rumlar'a Ankara tarafından nazikçe "yardımlarına ihtiyaç duyulmadığı" AB aracılığıyla iletildi.
SURİYE KARMAŞASI
Depremden Türkiye kadar etkilenen Suriye ise, ülkedeki bölünmüşlük ve savaş koşulları nedeniyle ne yazık ki "unutulan" ya da "görmezden gelinen" taraf oldu depremin ilk günlerinde. Esad yönetimi ile kuzeyi kontrol eden grupların birbirini düşman olarak görmesi, uluslararası yardımların bölgeye iletilmesinin önüne geçti. Mesela Avrupa ülkeleri, Esad rejiminin doğrudan isteği olmadığı için, Türkiye'ye kadar gelip, sınırın bir kaç kilometre uzağındaki Suriye topraklarında enkaz kaldırma çalışmalarına katılamadılar.
Suriye'ye uluslararası yardımların yapılabildiği tek sınır kapısı olan Cilvegözü-Bab El Hava'nın da depremden etkilenmiş olması nedeniyle ilk günlerde Türkiye üzerinden hiç yardım gitmedi bu ülkeye. Sonradan Rusya'nın "insafa gelip", BM Güvenlik Konseyi'nde uyguladığı vetoyu kaldırması, Suriye'ye Türkiye'den açılan iki sınır kapısının daha devreye alınmasını sağladı. Ancak bu yeni kapılardan geçebilen BM yardımları hem çok geç kaldı, hem de çok az oldu. ABD'nin deprem nedeniyle Esad rejimine uyguladığı ambargoyu 180 gün boyunca askıya aldığını açıklamasının ise pratikte yardım gitmesi açısından pek bir etkisi olamadı.
Esad yönetiminin Suriye'nin kuzeyinde muhalif silahlı gruplar tarafından kontrol edilen bölgelere yardım gönderme girişimi de, İdlib'i kontrol eden BM'nin terör listesinde yer alan HTŞ grubu tarafından engellendi. HTŞ sözcüleri uluslararası topluma, "Esad yönetiminin yardım eder gibi görünüp, bölgede el yükseltmesine izin vermeyeceğiz" dedi. Olan enkaz altında, ya da başında yakınlarını bekleyen Suriyeli sivillere oldu yine.
GÖKYÜZÜNDE TANIMLANAMAYAN CİSİMLER…
Uluslararası alandaki Türkiye dışındaki gündem ise, dünyanın çeşitli köşelerinde aynı anda ortaya çıkan gök cisimleri oldu. Önce ABD, "Çin’e ait bir istihbarat balonunu düşürdüğünü" açıkladı. Ancak sonrasında ABD ve Kanada semalarında üç tane daha ‘tanımlamayan uçan obje’ belirdi ve bu cisimler Amerikan uçakları tarafından düşürüldü. Bu objelere ilişkin açıklamalarda "Çin balonu" söylemi ortadan kalktı. Orijini belli olmadığı vurgulanan objeler sivil havacılığa tehdit oluşturması sebebiyle düşürüldü. Kanada, Uruguay, Rusya ve Çin de semalarında benzer tanımlanamayan cisimler olduğunu açıklayınca, konu daha da ilginç hale geldi. ABD ordusundan Kuzey Kuvvetler Komutanı General Glen Van Herck bunların "dünya dışı objeler olma ihtimalini dışlamadığını" söyleyince işler iyice karıştı.
Kısacası, bir "uzaylılar" eksikti; onlar da geldiler, geliyorlar sanki...