Bir Türkiye klasiği: Büyüme durdu, cari işlemler dengesi iyileşti
Ekonomide alışılmadık şeyler oluyor. Mesela genelde açık vermesine alıştığımız cari işlemler dengesi Ekim’de 1,88 milyar dolar fazla verdi. Sadece ekimde değil önceki dört ayda da yani haziran, temmuz, ağustos ve eylül aylarında da fazla vermişti. Cari işlemler dengesinin beş ay arka arkaya fazla vermesi sevindirici bir gelişme ancak görünen o ki; cari işlemler dengesinin fazla vermesi ekonomideki dönüşümün bir sonucu değil uygulanan dezenflasyon politikasının bir yan etkisi. Yani iyileşme sürdürülebilir olmayabilir.
Cari işlemler hesabı, bir ekonominin dış dünya ile yürüttüğü ekonomik ilişkilerin kaydıdır. Gelirlerin giderleri aştığı, yani, farkın artı olduğu durum cari işlemler fazlasıdır. Giderlerin gelirleri aştığı, yani, farkın eksi olduğu durum ise cari işlemler açığı olarak adlandırılmaktadır. Bizde cari işlemler dengesi geleneksel olarak açık verir. Arka arkaya beş ay fazla verilmesi çok alıştığımız bir durum değil.
Biz bu durumu 2019’da da görmüştük
Türkiye beş ay arka arkaya cari işlemler fazlasını en son 2019 yılında vermişti. O yıl ekonomide neler yaşandığına bakınca aslında Türkiye’nin hangi koşullarda cari işlemler fazlası verebildiği de ortaya çıkıyor.
2018 yılında enflasyon yüzde 10 dolayından 25’in üzerine yükselince Merkez Bankası para politikasını sıkılaştırmış ve yıla girerken yüzde 8 olan politika faizini kademeli olarak yüzde 24’e kadar yükseltmişti. Para politikasındaki bu sıkılaşmanın ve faiz oranlarındaki sert yükselişin ekonomideki etkisi ise 2018 son çeyreğinden itibaren kendisini göstermeye başladı. Türkiye ekonomisi 2018 son çeyreğinde yüzde 2,8, 2019 ilk çeyreğinde yüzde 2,3 ve ikinci çeyrekte yüzde 1,6 daraldı. Üçüncü çeyrekte ise yüzde 1 gibi Türkiye potansiyelinin çok altında bir hızda büyüdü. 2019 yılının tamamında ekonomi yüzde 0,9 gibi yok sayılabilecek bir büyüme kaydetti. Aynı yıl işsizlik oranı yüzde 13,7 olarak gerçekleşti. Ekonomideki bu dengelenme sonucu enflasyon 2018 sonundaki yüzde 20,30’dan 2019 sonunda 11,84’e geriledi.
2019 yılında ne olduysa bu yıl olan da aşağı yukarı odur.
Cari işlemlerin haziran-ekim döneminde arka arkaya beş ay fazla vermesini sanayi üretimin aynı aylarda yıllık bazda azalmış olmasından ayrı düşünmek yanlış olur. Yani artan enflasyonu aşağı çekebilmek için sıkılan para politikası ve yükseltilen faizler büyümeyi yavaşlatmış, büyüme yavaşlayınca da cari işlemler dengesi iyileşmiştir. Bu iyileşmenin kalıcı ve sürdürülebilir olmasını düşündürecek bir dönüşüm ise ekonomide henüz yaşanmamıştır.
Üretim artmıyorsa sorun vardır
Diğer bir deyişle, son beş aydaki olumlu rakamlara rağmen Türkiye ekonomisi hala cari açık vererek büyüyebilen bir ekonomidir. Büyümek için iç tasarruflar yeterli olmadığında diğer ekonomilerin tasarrufuna ihtiyaç duyar. 2019 ve 2024 yıllarında olduğu gibi yüksek açık verilmeyen ya da fazla verilen yıllar büyümenin olmadığı yıllardır. TÜSİAD Başkanı Orhan Turan’ın geçen hafta CNBC-e’de de dediği gibi “Üretim artışı yoksa sorun vardır.”
Türkiye benzer bir durumu 1994, 1998, 1999 ve 2001 yıllarında da yaşadı. Bu yılların tamamı büyümenin olmadığı sorunlu yıllardı ve o yıllarda açık verilmedi. Bu dönemlerin hepsinde de cari açık sorununun çözüldüğü gibi bir illüzyona kapıldığımız oldu. Oysa ödemeler dengesi, ekonominin hep yumuşak karnı oldu; yapısal sorun çözülmedikçe olmaya da devam edecek. Çünkü bizdeki üretimin ve dış ticaretin yapısı öyle gerektiriyor.
Ekonomideki durgunluk nedeniyle ekimde ara malları ve sermaye mallarının payı azalırken tüketim mallarının payı artsa da Türkiye’de “normal zamanlarda” ithalatın en az yüzde 85’i ara malları ve sermaye mallarından oluşur. Tüketimin payı yüzde 15’i bile bulmaz. Yani üretmek için ithal ederiz. Ve ağırlıklı olarak yüksek ve orta yüksek teknolojili ürünleri ithal ederken daha düşük teknolojili ürünleri ihraç ederiz. Türkiye ekonomisini kırılgan hale getiren yüksek cari işlemler açığının nedeni üretimin ve ticaretin bu yapısıdır.
Bundan dolayıdır ki cari işlemler açığı ve açığın finansmanı her daim Türkiye ekonomisinin Aşil topuğu yani hassas noktası olmuştur. Cari açığa dayalı büyümeyi zorunlu kılan yapısal durum değişmedikçe de öyle olmaya devam edecek.