Bir bitki türü bile eksilse doğanın dengesi bozulur su kıtlığı gündeme gelebilir
2018 yılı Haziran ayı… Tekfen Holding’in ve kendi adını taşıyan ANG (Ali Nihat Gökyiğit) Vakfı’nın kurucusu Nihat Gökyiğit, İstanbul’un Anadolu yakasında TEM ve iş-rezidans kulelerinin sınırlarını çizdiği “Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi”ndeki turumuza rehberlik ederken 2003 yılına döndü:
- Eşim Nezahat Hanım adına kurduğumuz bu alana “Hatıra Parkı” niyetiyle girdik. 2003 yılında “Botanik Bahçesi”ne dönüştü.
Alanın 460 dönüm olduğunu belirtti:
- Burada 1600 çeşit bitki var. Burada “Botanik Bahçe” fonksiyonlarının hepsi yer alıyor. Herbaryum, tohum bankası, kütüphane, araştırma alanları, koleksiyonlar…
O günlerde 93 yaşında olan Nihat Gökyiğit, kızı Vahide Gigin’in yardımıyla bahçenin tüm önemli noktalarını gezdirirken şu noktanın altını çizdi:
- Türkiye, dünya kara sathının yüzde 0.6’sına sahip. Bu alanda dünyadaki bitki türlerinin yüzde 2.6’sı yaşıyor. Ülkemiz biyolojik çeşitlilik açısından çok değerli bir varlığı elinde bulunduruyor.
Biyolojik çeşitliliğin önemi üzerinde durdu:
- Doğanın çok önemli bir dengesi var. Doğadaki varlıkların hepsi birbirine muhtaç. Biyolojik çeşitliliği oluşturan varlıklardan biri bile eksilse doğanın dengesi bozulur. Doğal afetlerin sayısı ve şiddeti artar. Su kıtlığı gündeme gelebilir.
Nihat Gökyiğit ile Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi’nde…
Botanik bahçelerin biyolojik çeşitlilik için önem taşıdığını vurguladı:
- Biyolojik çeşitlilik gıda güvenliğini de yakından ilgilendiriyor. Türkiye’de 10 bin türden fazla bitki var. Bunların üçte biri çeşitli derecelerde tehdit altında. Tavsiyem ülkemizdeki botanik bahçe sayısının artırılması.
Gökyiğit, 460 dönümlük alanda 50 kişinin çalıştığını söyleyince bahçeye yıllık ayırdıkları kaynağı merak ettim, paylaştı:
- Araştırmalar dahil ayda 1 milyon lira, yani yılda 12 milyon lira ANG’den bu bahçeye aktarılıyor.
Hayrettin Karaca ile TEMA Vakfı’nı kurdukları günlerdeki yaklaşımlarına dikkat çekti:
- “Başkalarını suçlamak kolay, biz ne yapmalıyız?” sorusunu kendimize sorup yola koyulduk.
Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi Müdürü Prof. Adil Güner’e baktı:
- Adil Hoca cesaretlendirdi, bu konulara gönül veren bir sade vatandaş olarak botanik bahçesi işine girdim.
Gökyiğit gönül verince, 20 yıl önce TEM kenarında, gökdelenlerin arasında 460 dönümlük bir cennet oluştu, Türkiye’nin biyolojik çeşitliliğinin korunmasına önemli katkı veren merkeze dönüştü…
Gökyiğit, Hayrettin Karaca ile birlikte “Başkalarını suçlamak kolay, biz ne yapmalıyız?” diye sorunca TEMA Vakfı’nı Türkiye’ye kazandı.
Gökyiğit ve Karaca’nın çabalarıyla ülkemizde çevre bilinci tohumları atıldı…
Önceki gün Odakule’de İstanbul Sanayi Odası’nın Meclis toplantısı öncesi üzücü haberi Türkiye Bankalar Birliği Genel Sekreteri Ekrem Keskin’den öğrendim:
- Nihat Gökyiğit vefat etmiş…
Nihat Bey’e Allah’tan rahmet diliyorum…
Mekanı cennet olsun…
Kurduğu endüstriyel ormanda ‘ilk tam kesim’ dönemi geldi
ANG Vakfı kurucusu Nihat Gökyiğit, Haziran 2018’deki sohbetimizde Türkiye’de doğal orman oranının yüzde 93 olduğunu belirtti:
- Ahşabın yerini hiçbir şey tutmuyor. Doğal ormanlar üzerinde “ahşap baskısı” yaşanıyor. Bu baskıyı ortadan kaldırmanın yolu “endüstriyel orman”dan geçiyor.
ANG Vakfı olarak 10 yıl önce Karacabey’de endüstriyel orman işine girdiklerini bildirdi:
- Yılda 200-300 bin fidan dikerek endüstriyel orman oluşturduk. Çanakkale ve Balıkesir’e de yöneldik.
Dikilen fidan sayısının 2.5 milyonu bulduğunu kaydetti:
- İlk seyreltme 2017’de oldu. 2023’te “tam kesim” dönemi gelecek. “Tam kesim”le birlikte yeni fidan dikimleri de olacak.
Nihat Gökyiğit, yıllardır özellikle ağaç sektöründe faaliyet gösteren firmaları endüstriyel orman işine yönlendirmeye çalışıyordu.
Onlara örnek olmak için oluşturduğu endüstriyel orman, bir anlamda ilk karşılığını bu yıl verecek…
Türkiye’nin suyunu biriktirmesi gerekiyor
2010 yılı Ağustos ayı, Artvin… Tekfen Holding ve ANG Vakfı kurucusu, TEMA Vakfı’nın Onursal Başkanı Nihat Gökyiğit’le Macahel (Camili Köyü) yolundayız.
Gökyiğit, geziye katılanların zaman uyumunu sağlamak için kullandığı düdüğü öttürdü:
- Ekip olarak zamana çok iyi uydunuz. Biraz zamanımız var. Artvin’deki DSİ XXVI. Bölge Müdürü Sezai Sucu’dan Deriner Barajı başta olmak üzere Çoruh Vadisi’ndeki barajlar konusunda bilgi alabiliriz.
Sezai Sucu, Deriner Barajı şantiyesinde sunuma başladı:
- 1962’de 10 baraj varmış. Şu anda 15 baraj var. Bölgemizde toplam 168 nehir tipi hidroelektrik santralının kurulması söz konusu. Bölgemizdeki barajların toplam maliyeti 25 milyar doları bulacak.
Sunum sonrası Macahel’e gitmek üzere minibüse binince Nihat Gökyiğit’e bölgedeki hidroelektrik santrallar ile ilgili tartışmayı anımsattık, yanıtladı:
- Hidroelektrik santrallarının doğada değişime yol açtığı bir gerçek. Ancak, Türkiye’nin suyu biriktirmeye ihtiyacı var. Elbette suyu barajlar yoluyla biriktirmek söz konusu.
Bunun üzerine araya girdik:
- “Doğa mı, suyu biriktirmek mi?” gibi bir ikilem durumu var değil mi?
Yaklaşımını ortaya koydu:
- İşin doğrusu ben keskin bir şekilde, “Asla istemeyiz” gibi bir çıkışı doğru bulmuyorum. Çünkü, Türkiye zannettiğimiz gibi “su zengini” bir ülke değiliz.
Ardından ekledi:
- Yer seçimleri çok dikkatli yapılarak bir şekilde baraj ve hidroelektrik santrallar kurmak durumundayız. Çünkü, “temiz enerji”nin kaynaklarından biri de bu.
Bu kış şu ana kadar ülkemizin her köşesi yeteri kadar yağış alamamaktan kıvranıyor.
Barajlardaki sular risk seviyesine çekilmiş bulunuyor…
Nihat Gökyiğit’in 13 yıl önce Macahel yolundaki sözleri kulaklarımda çınlıyor:
- Türkiye’nin suyunu biriktirmesi gerekiyor…