Bilinmezlik, belirsizlik ve volatilite aynı şeyler midir?
Başarılı yatırımcıların hikayelerini okuduğunuzda düzenli olarak al sat yapmaktan ziyade önemli kırılmaları veya trendleri yakaladıklarını görürsünüz. Bu her gün ekranda grafiğe bakmak veya her haberi takip etmekten ziyade çok sayıda veriyi ayrıştırabilmekle başarılabilecek bir durum.
Bir örnek üzerinden gidelim. Şayet Fed düzenli toplantı yapmasa, piyasa görüşlerini yayınlamasa ve toplantıların ardından katılımcıların faiz patikası beklentisini paylaşmasa varlık alımlarını ne zaman keseceği ve ilk faiz artışına ne zaman gideceği içinde bulunduğumuz olağan üstü koşullar neden bir muamma olacaktı. Ama şu anda böyle bir “bilinmezlik” söz konusu değil, koşulların değişmemesi durumunda ilk faiz artışının 2023’te geleceğini biliyoruz. Ancak varlık alımları 2022’nin başında mı yoksa sonunda mı azaltılacak veya ilk faiz artışının tarihi tam olarak ne zaman gibi noktalar “belirsizlik yaratıyor. Bazı yatırımcılar Fed’in mümkün olduğu kadar geç hareket edeceğini ve ekonomik dinamiklerin de zaten bunu gerektirdiğini düşünürken bazı yatırımcılar da ekonominin çoktan ısınmaya başladığını ve Fed’in çok fazla beklemeyeceğine inanıyor. Bu da varlık fiyatlarında “volatiliteye” neden oluyor. Örneğin ABD 10 yıllık getirileri hızla yüzde 1,75 seviyesini gördükten sonra şu anda yüzde 1,60 seviyesine gerilemiş durumda. Bilinmezlik veya çok nadir rastlanan bir olay yani bir siyah kuğu korunması zor bir durumdur. Ancak gürültüyü elemine ederek ana politikaları/stratejileri baz alarak yatırım yaptığınızda belirsizliğin yarattığı volatiliteyi yönetmek daha kolay olur. Bu 3 kavramı ayrıştırmak elbette gelişmiş ekonomilerde daha kolay, gelişmekte olan ekonomilerde ise durumun çok daha karışık olduğunu kabul etmek gerek. Ancak zamanlamasını bilmediğimiz bir konu bilinmezlik olarak değil belirsizlik olarak sınıflandırılmalı. Zaten bu nedenle de yatırımcıların gelişmekte olan ülkelerden daha yüksek risk primi talep ettiğini görüyoruz.
Kısaca finansal piyasalara da değinmek isterim. Birinci çeyreğin sonuna geldiğimiz şu günlerde getirilerde yaşanan yükselişler nedeni ile pozisyonlarda ayarlamalar yapılıyor olması normal. Global piyasalar için baz senaryo hala iyimser olsa da bir riske dikkatinizi çekmek istiyorum. Daha önceki haftalarda ülkelerin aşılama performansını tablo olarak paylaşmıştım. Şu anda ABD her 100 vatandaşının 35’ini aşılamış durumda ve Mayıs sonu itibarı ile erişkin nüfusun tamamını aşılamış olmayı hedefliyor. Türkiye 16 kişi ile Avrupa (14), Brezilya(7) , Rusya (6) gibi ülkelerin ve 6 kişi olan dünya ortalamasının üzerinde bir performans sergilese de görece değil absolut bazda baktığımızda tüm bu ülkelerin zayıf bir performans gösterdiği aşikar. Şayet bu resim hızlı bir şekilde düzelmezse, ki benim baz senaryom düzelmesi yönünde, ABD hem ekonomik hem sosyal olarak dünyanın geri kalanından ayrışacak. Ancak dünyanın geri kalanı dünyanın en büyük ekonomisinde yaşanan toparlanmadan yeterince faydalanamayacak ve varlık fiyatları arasında da keskin bir ayrışma olacak. Gelişmekte olan ülkelerin önünde zaten varlık alımlarının azalması ile yaşanacak volatilite (negatif olması şart değil) var. Bu volatiliteye süre gelen bir Covid krizi ile girerlerse sarsıntı çok daha büyük olacaktır.