Biden ve Erdoğan buluşuyorlar!
O sihirli an geldi, Türkiye kaynıyor. Bugün NATO Zirvesi esnasında ABD Başkanı Joe Biden ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, ikisi de en tepedeyken, ilk defa karşı karşıya oturup konuşacaklar. Nefesler tutulmuş, eller kenetlenmiş durumda. Fakat, siyasal bilim uzmanımız uyarıyor: Sakin olun, hemen çok önemli gelişmeler beklemeyin. Toplantıyı küçümsemek için bir neden yok; üstelik Türk-Amerikan ilişkilerinin dibe vurmak üzere olduğu bir dönemde böyle bir toplantıya ihtiyaç da vardı. İlişkilerin düzelme yoluna girmesi için bir yerlerden başlamak gerekiyor ki, bu yer Brüksel de olabilir. Ancak, büyük bir açılım söz konusu olmayacaksa, Türk ve Amerikan liderlerinin buluşmasından neler bekleyebiliriz?
Kimse tarafl arın toplantıdan önemli taahhütlerde bulunmuş olarak ayrılmasını beklemiyor. Tarafların karşısında ne gibi zorluklar var, hangi konularda bir araya geliyorlar?
Zorlukların neler olduğu zaten iyi biliniyor. Amerika’nın elindeki listenin başında Türk topraklarında Rus yapımı S-400 füzelerinin konuşlanması geliyor. Türkiye’nin liste başı sorunu ise Amerika’nın Suriye’de YPG’ye verdiği destek. Biden yönetiminin önem verdiği diğer konular arasında Türkiye’deki insan hakları ve demokrasi zaafl arı, Doğu Akdeniz’deki sorunlar, Rusya’nın durdurulması ve Çin’in meydan okuması bulunuyor. ABD’nin ilişkilerin zedelendiğini düşündüğü sorunlar, aynı zamanda Türkiye’nin ABD ile sorunlu ilişkisini de şekillendiren anlaşmazlıklar. Türkiye’nin insan hakları ve demokrasiyi gözetme konusundaki sicili pek parlak değil. Rusya ile korumak istediği güçlü iktisadi bağları var. Çin ile de daha güçlü işbirliğinin gelişmesini bekliyor; Kuşak ve Yol Projesinin önemli bir terminali olmayı ve Çin yatırımların yöneldiği bir ülke olmayı ümit ediyor. Bunların hepsi ABD açısından tartışmalı konular. Tabii, hepsinin ilk görüşmede ele alınması da söz konusu olmayacaktır.
Gerçek şudur ki, liderler arasındak ilk buluşma gelecekteki ilişkilerinin de tonunu belirleyecektir. Bu görüşmenin sonucunda ilişkilerin iyileşme olanağının bulunup bulunmadığı berraklık kazanacaktır. Bu sadece bir başlangıç olsa da, ilişkilerin nasıl seyredeceği bu yoldan belirlenecektir.
Yaklaşımların paylaşıldığı alanlara bakarsak, ABD’nin Afganistan’dan çekilmeye karar vermesiyle birlikte ortaya, aralarında Kabil havaalanının ve kentteki diplomatik misyonların güvenliğini kimin sağlayacağı da olmak üzere bir dizi sorun çıkmış durumda. Türkiye bu konuda sorumluluk üstlenebileceğini belirtmiş bulunuyor. Bu listeye, Biden’ın da ilgi gösterdiği İstanbul konferansını ekleyebiliriz. Sonra, iki ülke Rusya’nın Libya’da ve Suriye’de durdurulması konusunda benzer düşüncelere sahipler. Bunlara ilaveten, Türkiye’nin ABD ve NATO açısından ne oranda stratejik önem taşıdığı sorunu var. Başka türlü ifade edecek olursak, Türkiye’nin ABD ve NATO’nun diğer üyeleriyle ilişkilerinin bozulması, tarafl arı ne gibi güvenlik risklerine açık hale getirecektir?
Bütün sorunların bir toplantıda çözüme bağlanamayacağı aşikâr. Biden ve Erdoğan daha önceki dönemlerde de görüşmüşler. Şimdiki görüşmelerinden neler bekleyebiliriz?
Ancak bu defa her ikisi de ülkelerinin başındaki kişiler olarak bir araya geliyorlar. Cumhurbaşkanının Biden ile karşı karşıya görüşmeyi arzuladığı bir sır değil, fakat siyasete yaklaşımları açısından aralarında ciddi farklar var. Erdoğan otoriter bir lider. Anında kendi başına karar alabiliyor. Uluslararası ilişkileri yürütmenin en iyi yolunun liderlerle kişisel ilişkiler kurmak olduğunu düşünüyor. Biden’ın da kendisi gibi anında karar alıp, uygulanması için emir verebileceğini beklemesi muhtemeldir. Fakat Biden kurumlarla çalışmayı tercih eden bir kişilik. Trump’ın yıkmaya çalıştığı kurumsallaşmış yönetimi yeniden inşa etmeye çalışıyor. Kendisini bilahare ülkesinde sıkıntıya sokacak ve uygulamakta zorlanacağı taahhütlerde bulunmaktan kaçınmayı yeğ tutan bir lider. Programlarını Kongre’den geçirmekte zaten güçlüklerle karşılaşıyor. Kendisini bu kurumsal çerçevenin dışına çıkaracak riskler almaktan uzak duracaktır.
Erdoğan’ın siyasete çok farklı yaklaşması ve iki liderin siyasetin nasıl yürütüleceği konusundaki ayrışmaları, Erdoğan Biden ile kişisel ilişkiler geliştirmekte ısrar ederken, Biden’ın disiplinli ve kurumsal bir anlayışa bağlı kalması, ilişkilerin ilerlemesine bir engel teşkil edebilir.
Belirttiğiniz gibi, Biden’in ülkesinde karşı karşıya bulunduğu sorunlar, uluslararası müzakerelerde yapabileceklerini de sınırlıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konumunu da bu açıdan değerlendirebilir misiniz? İstediği gibi hareket etmekte serbest mi?
Erdoğan’ı sınırlayan hususlardan biri, hükümetin izlediği dış politikanın bir parçası olarak, diğer bazı yerli aktörlerle birlikte, halk katında ABD aleyhtarlığını kışkırtmış olmasıdır. Bunun sonucunda, ABD’ye karşı verilecek her ödün ülke içinde kendisi için siyasi maliyetlere yol açacaktır. S-400 füzelerinin satın alınması ve operasyonel duruma getirilmesi konusunda çok sert, ödünsüz ve müzakerelere kapalı bir çizgi izlemiştir. Dolayısıyla, ilişkilerde açılımın koşulu olarak ifade edilen S-400ler konusunda ABD’nin taleplerine uyacak ise, bu mahcubiyetten kurtulma formülleri bulmaya ihtiyacı vardır. Bunun zor olacağı kesinse de, iktisadi alanda bazı telafi edici imkanlar bulunabilir. ABD S-400ler konusunda bir uzlaşma bekliyorsa, iktisat cephesinde ödün vermeye hazır olmalıdır. Galiba gerekmeyen ölçüde geleceğe dönük tahminlere giriştik. Gerçek şudur ki, liderler arasındaki ilk buluşma gelecekteki ilişkilerinin de tonunu belirleyecektir. Bu görüşmenin sonucunda ilişkilerin iyileşme olanağının bulunup bulunmadığı berraklık kazanacaktır. Bu sadece bir başlangıç olsa da, ilişkilerin nasıl seyredeceği bu yoldan belirlenecektir.