Beyaz Türkler neden Yunan Adaları’nı sever?
Tatilin başlaması ve iki sene sonra Yunan adalarının Türklere açılmasıyla beraber sosyal medyada beyaz yakalıların çığlığını duymaya başladık: Bodrum’da bu kadar kötü hizmete ne kadar kazık yiyoruz, karşıda Kos (İstanköy) Adası’nda veya Rodos’ta her şey daha güzel ve ucuz!
Bu durumun birkaç nedeni var. Kısa vadeli nedenlerden biri 10 küsur senedir dini bayramların yaza denk gelmesi ve normalde sekiz haftada tatile gidecek nüfusun bir haftada aynı anda tatil yapmayı denemesi. Sonuç tabii ki kalabalık ve kepazelik oluyor. Neyse ki bu zulüm kendi kendine seneye bitecek. Bu, hizmet kalitesiyle ilgili. İkinci neden fiyatlarla ilgili. Türk Lirası yine aşırı değerlenmiş olabilir. Zira sene başından beri enflasyon kurdaki artışın çok üzerinde. Bu iki kısa vadeli konuyu aklımızın bir köşesinde tutup, Türkiye ve Yunanistan arasında turizm sektöründeki yapısal farklara bakalım: Neden beyaz yakalı orta sınıf aradığını bulamıyor?
Elmayla elmayı armutla armudu mukayese etmek lazım. Türkiye’de Bodrum’un (özellikle yarımadanın kuzeyinin) Yunanistan’daki karşılığı Mikonos. Rodos’un karşılığı belki Marmaris olabilir. Bodrum da Mikonos da, Türkiye’nin ve Avrupa’nın “jet sosyetesi”nin gittiği yerler. Zaten buralara tatil yapmak kadar fotoğraf çektirmeye gidiliyor. Her ülkenin en zenginlerinin gelir düzeyleri ve harcama kalıpları birbirine yakınsadığı için buralardaki fiyatların yakınsaması da normal. Kaldı ki, Türkiye’deki beyaz yakalılar Atlasjet artık olmadığı için bu sene Mikonos’a o kadar gidemedi. Gitseler Bodrum’dan daha pahalı olduğunu görürlerdi. Demek ki Türkiye’deki problem Bodrum’un pahalı olması değil, beyaz yaka orta sınıfın makul fiyatla neyle karşılaşacağını öngörebileceği kaliteli bir tatil yapacağı imkanının olmaması. Acaba neden?
Yunanistan’ın nüfusu 10 milyon. Onların da en zenginleri Londra’da yaşıyor. Tabii ki iç turizm diye bir şey yok. Yunan Adaları’nın turizm pazarı Avrupa Birliği. Yunanistan’da devlet liselerinde iyi seviyede İngilizce öğretiliyor. Sonra da Yunanlı gençler Avrupa’da gezerek veya Yunanistan’a gelen Avrupalılarla temas ederek İngilizcelerini geliştiriyor. Yunanistan’da asgari ücret 900 euro (Türkiye’de 300 euro). E ne olacak Yunanlılar kayıtdışı iş yapmayı iyi bilir derseniz, Nusret Mikonos’ta ilk açıldığı sezon, buradan alışkanlıkla fiş kesmediği için aldığı kapatma cezasını hatırlayın. Maliyet yapısı böyle olunca Yunanistan turizmde niceliği değil, niteliği artırmaya yönelmiş. Herhangi bir Yunan adasında herhangi bir restorana gittiğiniz zaman yemeğin lezzetli olacağını, gecikmeden geleceğini ve garsonun güler yüzlü olup söylediğinizi anlayacağını önceden bilirsiniz. Hesap, adasına ve restoranına göre değişebilir ama hizmet aynıdır.
Türkiye’de turizmin gelişimi, inşaat lobisine parsellenip verilen geniş arazilere yapılan kocaman oteller, siteler ve buralarda çalışan ucuz ve sezonluk işgücüne dayandığı için aynı hizmet kalitesini beklemek mümkün değil. Bence Türkiye’de iç turizmdeki problem ortalamadan ziyade varyans. Yani fiyatı öngörseniz bile alacağınız hizmetin hiçbir garantisi yok. Kocaman oteller ve uçsuz bucaksız yazlık siteler, yani nicelik üzerine gelişen turizm sektöründe nitelikli hizmeti bulmak zor, bedeli ağır oluyor.
Gelelim az konuşulan coğrafi gerçeklere. Bir yaz da Bodrum’dan Yunan adalarına gideceğinize İstanbul’dan arabayla Halkidiki’ye gitmeyi deneyin. Selanik’in hemen güneyinde üç parmak gibi uzanan bu yarımadada Türkiye’deki orta halli Ege sahillerine benzer manzara ve hizmet kalitesiyle karşılaşacaksınız. Burası da Bulgaristan vb. Balkan ülkelerinden arabayla gelen turistlerin tatil yeri. Türkiye’den yarım saatte tekne ile geçilen Yunan adalarına, Avrupa’nın diğer yerlerinden gidebilmek için uçak bileti almanız gerekiyor. Bu nedenle adalar karayoluyla gelinebilen Ege sahilleri kadar kalabalık değil. Adalarda tatile gitmenin bir sabit maliyeti var. Ona göre de kalite farklılaşıyor. Yıllar önce bir Yunan akademisyen dostum “Türkiye’nin esas problemi fakir olması değil, kalabalık olması” demişti. Hak vermemek elde değil. İyi tatiller!