Beş tip çalışan
Başarılı yönetimin en temel şartı kaynakları etkin değerlendirebilmek. Doğru kişiyi doğru işle eşleştirmek ise kaynak yönetiminin en önemli parçası. McKinsey danışmanlık firmasının ‘beş çalışan tipi’ şirketlerimize bu konuda yardımcı olabilir.
BİR: GELENEKSELLER. İtibarlı bir kurumda, iyi maddi koşulları olan ve önü açık bir pozisyon bulup tam zamanlı çalışmak isteyenler. Şirketler bu çalışanları alışılmış yöntemlerle (üniversite sunumları, kariyer siteleri, kelle avcıları) bulup alışılmış yöntemlerle (zam, prim, terfi) motive edebilir. Firmaların kendine sorması gereken soru, ‘eldeki pozisyon bu tip bir çalışan için uygun mu?’. Zira kariyer belirsizliği olan, esnek (yarı zamanlı) çalışma gerektiren ya da üst düzey yaratıcılık bekleyen işler, gelenekseller için uygun olmayabilir.
İKİ: ‘KENDİN YAP’ÇILAR. Bu tip çalışanlar için unvanlar, ofisler, makam araçları veya kariyer basamakları yerine esneklik, anlamlı bir iş yapmak veya iyi maddi koşullar daha önemli. Evden çalışıp iyi maaş alan bir yazılımcı veya freelance (serbest) şekilde parça başı kazanan bir tasarımcı, akla ilk gelen örnekler. Şirketlerde gördüğüm bir hata, bu tip çalışanları geleneksel hiyerarşilerine uymaya zorlamaları. Örneğin teknik kabiliyeti yüksek bir ‘uzman’, daha üst unvanlı bir ‘müdür’den daha fazla kazanabilmeli. Daha az maaşa talim etmek ile istemediği/ uygun olmadığı halde yönetici olmak arasında lüzumsuz bir tercih arasında bırakılmamalı.
ÜÇ: BAKIM VERENLER. Çocuklarına veya ebeveynlerine bakanlar için esnek mesai (mekan, saatler) önemli. Ülkemizde bu tip sorumlulukların büyük ölçüde kadınlara yüklendiği düşününce, bakım verenler kategorisine hassasiyet göstermek, kadınların iş hayatına (ve dolayısıyla toplumsal hayata) katılımı açısından da bilhassa önemli.
DÖRT: İDEALİSTLER. Genellikle öğrenciler veya yarı-zamanlı çalışanlardan oluşan bu kişiler anlamlı bir işe sahip olmayı ve kariyer gelişimini önemsiyor. Nitekim Z-kuşağı üzerine yapılan bazı çalışmalar da bunu destekliyor. Örneğin Deloitte danışmanlık firmasının bir araştırması, onların ‘maaşı diğer nesillere göre en az önemli gördüklerini’ ve ‘iyi kazanılan sıkıcı bir iş ile daha az kazanılan ama daha ilginç bir iş arasında yarı yarıya bölündüklerini’ göstermişti. Şirketler işveren markalarını oluştururken genç çalışanların bu eğilimini göz önüne almalılar.
BEŞ: RELAX EDENLER. Geleneksel kariyerlerinin sonuna gelmiş, belki artık çok para kazanma veya terfi etme beklentisi olmayan, ama hala katkı sağlayabilecek olan bu kesim yeni yeni oluşuyor. Kıymetli tecrübelere sahip bu kişileri bağımsız yönetim kurulu üyeliği ve belli konularda danışmanlık gibi çeşitli alanlarda değerlendirmek şirketlerin ıskaladığı bir fırsat.
Maslow’un çok sevdiğim sözüdür: ‘Elinde bir çekiç olan her şeyi çivi olarak görür’. Şirketlerimiz de tek tip organizasyon yaklaşımları sebebiyle maalesef herkesi ‘tek tip’ görme eğilimindeler. Bakış açılarını genişletmek hem onlara hem çalışanlarına yepyeni fırsatlar sunacak.