Berlin Duvarı yıkıldı O, gecekondusunu yıktırmadı, simge oldu
OSMAN Kalın, 1925 yılında Yozgat’ta doğdu. Yolu okula hiç düşmedi. Çocukluğu köyde tarlayla, bahçeyle, çobanlıkla geçti. Sonra rençberlik yaptı.
1944’ün son aylarında askere gitti, görev yeri Karadeniz Ereğli oldu. 7 çocuklu, 9 kişilik ailenin üyesi Osman Kalın, askere gidinceye kadar köyünden hiç çıkmamıştı. Denizi ilk gördüğünde korku ve şaşkınlık karışımı duygu yaşadı.
Okuma yazmayı askerde öğrendi. 45 günde okur-yazar oldu, onbaşı kursuna seçildi. Oradan tümene geçti. 3 yıllık askerliği 1947’de bitti.
Askerliği sırasında Almanya’nın Hamburg Limanı’na un, yağ, şeker, bakliyat, tahıl taşıyan askeri gemide görev verilen 40 asker arasında yer aldı.
Osman Kalın, 1964’de Almanya’ya çalışmaya gidenler kervanına katıldı. Aslında önce Avusturya’ua gitti. 1969’da Almanya’ya geçti.
Berlin’de duvarın dibinde molozların, çöplerin yığıldığı bir arsayı temizlemeye girişti. Arsa, Doğu Alman devletinin görünüyordu ama duvar çekilirken Barı Berlin’de kalmıştı.
Temizledikten sonra önce bahçe gibi kullanmaya başladı. Berlin’in o dönemki yönetimi, Kalın’ın moloz, çöp yığını ile dolu arsayı temizleyip yem yeşil bahçeye dönüştürmesine itiraz etmedi. Zamanla bahçenin içine bir de gecekondu yaptı.
Osman Kalın, 1994 yılında meslektaşım, o dönemde Hürriyet’te çalışan Aydın Ulun’a bahçe ve gecekondusunu şöyle anlattı:
- Belimden ameliyat sonrası malulen emekli oldum. 1985’te bahçeye yakın bir eve taşınmak zorunda kaldık. Bahçe dediğime bakma, çöplüktü. İri iri sıçanlardan korkardık. Bir girdim içine, tertemiz yaptım.
- Duvar zamanı bahçemin bir tarafı duvarla bitiyordu. Şimdi utanç duvarının (Berlin Duvarı) temellerinin üzerinde güller bitiyor, kötü mü?
- Doğulu, Batılı polisler bahçeme de, üstüne kondurduğum şadırvana da (ahşap gecekondu) itiraz ettiler. Ama öyle yağma yok. 6 yıldır burası benim.
- En kötü zamanda kimse uğramadı da şimdi mi istiyorlar. Alamazlar artık benden.
Aydın Ulun, Berlin’deki aktif gazetecilik dönemi anılarını, “Berlin Duvarı Yıkılırken Türkler ve Batı Yakası’ndaki Gazeteci” kitabında topladı.
Ulun, Berlin’de Kreuzberg bölgesini gezen turistlerin uğradıkları noktalardan bir haline gelen gecekonduya, Osman Kalın’la söyleşisine kitabında yer verdi:
- Ben de şaşırmıştım, ta ki Osman Amca’nın yaşadığı bahçeli gecekonduyu görünceye kadar. Berlin Duvarı vardı, bahçeli gecekondu vardı. Koskoca duvar yıkıldı da bahçeli gecekondusu yıkılmadı, yıktırmadı.
- Osman Amca, bahçesini yıkılan Berlin Duvarı’nın temellerinin üstüne yayarak genişletti.
- Osman Amca, Berlin’in cesur, gözü, gönlü tok Türk simgesi oldu. Türk, Alman herkes kendisini severdi.
- Osman Amca, 80’li yaşlarda vefat etti ama ardında anıt gibi duran bahçeli gecekondusunu bıraktı.
Berlin’e seyahatlerimde birkaç kez Osman Kalın’ın gecekondusunu da kapsayan bölge turuna katıldım.
Aydın Ulun’un Scala Yayıncılık’tan çıkan kitabında o bölümü okuyunca, Berlin’deki gecekondu öyküsünü sizlerle de paylaşmak istedim…
Tayyip’i özlüyorum
OCAK 2003… Hürriyet Medya Towers’ın barındayız… Genel Yayın YönetmenimizErtuğrul Özkök, Haber Koordinatörü Enis Berberoğlu’na dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın World Economic Forum (WEF) toplantılarına katılmak üzere Davos’a gideceğini anımsatıp, sordu:
- Davos’a Emine (Erdoğan) Hanım da gidiyor. Davos’ta Emine Hanım’la röportaj yapmak Hürriyet’e yakışır. Davos toplantıları için giden arkadaşlarımız o işin üstesinden gelemez. Kim yapabilir bu röportajı?
Çeşitli isimler üzerinde durulurken aklıma Aydın Ulun geldi:
- Berlin’deki arkadaşımız Aydın Ulun o röportajı kotarabilir. Girişken bir gazetecidir. Fotoğrafı da kendisi çeker.
Aydın Ulun ismi Özkök ve Berberoğlu’nun aklına yattı. Hemen Ulun’la konuşuldu. Ulun’un şansı da yaver gitti. Emine Erdoğan, Davos’ta gazetecilerle ilk sohbetini yapmayı planladı. Gazetecilere Seehorn Gölü kıyısında bir adres verildi.
Diğer meslektaşlar adresi bulmakta güçlük çekti, Ulun’un bindiği taksi tam buluşma yerine nokta atışı götürdü. Ulun, fırsatı değerlendirip, Emine Erdoğan’la konuştu, fotoğraflarını çekti.
Emine Erdoğan, Seehorn Gölü kıyısından ayrılırken diğer meslektaşlar adrese ulaştı. Ancak, iş işten geçmişti. Ulun, röportajı yapmış, diğer meslektaşlara pek detay vermemişti.
Röportaj Hürriyet’te sürmanşetten, Emine Erdoğan’ın yapan karla ilgili cümlesiyle yayınlandı:
- Kristal rüya gibi ve çok romantik…
Röportajın iç sayfadaki başlığı da şöyleydi:
- Tayyip’i özlüyorum…
Röportajın Hürriyet’te yayınlandığı gün Emine Erdoğan, Davos’taki gazetecilerle sohbet toplantısı düzenledi. Bir gazeteci, sordu:
- Efendim, Tayyip Bey’i özlüyor musunuz gerçekten?
Emine Erdoğan, şu yanıtı verdi:
- Ben tam olarak öyle söylemedim… Farklı anlaşılmış…
Bu kez bir başka gazeteci soruyu sürdürdü:
- Nasıl yani, Tayyip Bey’i özlemiyor musunuz?
Emine Erdoğan ikilemde kaldı, toplantıya katılanlarla birlikte kahkahayı patlattı…
Aydın Ulun, sohbet toplantısına katılamamıştı ama aynı gün Emine Erdoğan’la karşılaşmıştı:
Ulun: Merhabalar efendim. Röportajı okuyabildiniz mi?
Emine Erdoğan: Okuyamadım ama burada herkes o röportajdan bahsediyor. Gazete var mı yanınızda?
Ulun: Efendim az önce Tayyip Bey’e verdim.
Emine Erdoğan: Tamam o zaman Tayyip Bey’le beraber bakarız.
Aydın Ulun, “Berlin Duvarı Yıkılırken Türkler ve Batı Yakası’ndaki Gazeteci” kitabında Emine Erdoğan’la Ocak 2003’te Davos’ta yaptığı röportaja ve röportajın öyküsüne de yer verdi.