Bekleyelim ve görelim
Türkiye’nin yaşadığı deprem felaketi acaba komşularıyla ilişkilerini iyileştirmesine yol açacak mıdır? Bu soruyu geçen hafta da sormuş ama kesin bir cevap verememiştik. Şu anda da tatmin edici bir cevap vermekten uzak bulunulsa da, yaşanan felaketin ülkemizin komşularıyla olan ilişkilerinde işbirliğinin vurgulanmasını ve çatışmacı davranışlardan uzak durulmasını teşvik eden bir çerçeve oluşturup oluşturmadığı incelenebilir. Cevap hangi ülkeden söz edildiğine bağlı olarak değişiklik gösterebilir ama genellikle gözlenen husus hasmane demeçlerden kaçınıldığı, sorunların konuşularak çözülmesi gerektiğinin vurgulanması, tarihi dostluklara ve unutulmayan yardımlara atıflar vs. yapılmasıdır.
İlk yardıma koşan ülkelerden biri İsrail olmuştur. Kapsamlı yardım yapmıştır ve yardıma devam etmesi beklenmektedir. Bu tutum, yakın zamanda ilişkilerin iyileştirilmesi için atılan adımlarla uyumludur. İsrail’in verdiği destekte siyasetten söz edilmemişse de, yapılanların kısa süre öncesine kadar Türk kamuoyunun olumsuz gözle baktığı İsrail’ın daha olumlu algılanmasına katkıda bulunacağı aşikardır. Bazı aşırı milliyetçi ve dindar çevrelerden kaynaklanan, bir kısmı paranoya düzeyinde bulunabilecek tepkilere bakılacak olursa, İsrail’in Türk kamuoyundaki algısını iyileştirdiği anlaşılmaktadır. Filistinlilere uyguladığı muamele konusunda tereddütleri olmakla beraber, Türk hükümeti de, İsrail ile ilişkileri düzeltme çabalarıyla uyumlu olan bu gelişmeden memnuniyet duymaktadır.
Belki daha ilginç gelişme, kara sınırının da kapalı olduğu Ermenistan’dan gelen destektir. Kısa süre önce, Ermenistan vatandaşı olmayan şahısların geçişine açılmış olan kapı, bu defa deprem bölgesine acil yardım götürecek Ermeni kamyonlarına da açılmıştır. Hemen ardından Ermeni Dışişleri Bakamı Ararat Mirzoyan Türkiye’yi ziyaret etmiştir. Bu jest son zamanlardaki gelişmeler çerçevesinde özel bir anlam kazanmaktadır. Azerilerin 1994’te Ermenistan tarafından işgal edilen topraklarını kurtarmalarından sonra, Türkiye ve Ermenistan ilişkilerini iyileştirmek için sessizce görüşmeye başlamışlardır. Ancak ilerleme kaydedilmesi uzun zaman almakta, Ermenistan-Azerbaycan ilişkilerinin seyir hızına bağlı kalmaktadır. Burada bir değişiklik yoktur. Buna karşılık, şu anda Rusya’nın dikkatlerinin Ukrayna üzerinde yoğunlaşmış olması ve dolayısıyla Azeri-Ermeni anlaşmazlığını yönetme imkanlarının zayıflaması, Ermeni tarafında komşularıyla ilişkileri düzeltmeye duyulan ilgiyi arttırmıştır. Son gelen haberlere göre, Ermenistan Nahçıvan ile Azerbaycan’I birbirine bağlayan Zengezur koridorunu açmaya daha yatkın duruma gelmiştir. Türkiye Azerbaycan’a, daha da önemlisi, Orta Asya’ya ulaşmak için bu yolun ek bir seçenek olacağını ümit etmektedir. Ermenistan Dışişleri Bakanının ziyareti ilişkilerin ileriye götürülmesi için neler yapılması gerektiğini tartışma ve bir ihtimal, yol haritası geliştirme fırsatı yaratmış olabilir.
Yunanistan’ın deprem karşısındaki tepkisi de kayda değerdir. Gerek Yunan halkının gerek Yunan hükümetinin Türkiye’nin yardımına koşması şaşırtıcı değildir. İki ülke ilişkilerinin mahiyetini sık sık çatışmacı nitelikli yaklaşımların belirlemesine rağmen, halkın çoğunluğu karşı tarafı düşman olarak görme eğiliminden uzaktır. Her iki ülkede de kökenini diğer ülkeye bağlayan nüfus kesimleri bulunmaktadır, karşılıklı yıllık turizm hacimlidir, Türkiye kıyılarına yakın Yunan adaları Türk ziyaretçilerden geniş maddi imkan sağlamaktadır. Bunlara ek olarak, yıllar içinde taraflardan biri bir felaket yaşadığı zaman, diğerinin yardıma koşması adeta bir geleneğe dönüşmüştür. İlgi çekici gelişme, Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias’ın Türk meslekdaşı Mevlut Çavuşoğlu ile helikoptere binerek acil durum bölgesine gitmesi ve tarafların karşılıklı olarak ikili ilişkilerin iyileşmesi için yeni bir başlangıç yapılmasından söz etmeleridir. Dendias’ın, genellikle Türkiye ile çatışmacı ilişkilerin öncülüğünü yapan, bu tercihini gelecekte başbakan olmak için kullanan bir kişi olduğu düşünülmektedir. Dendias’ın bir halkla ilişkiler eylemi mi yaptığı, yoksa Yunanistan’ın, iki ülkenin de ortağı diğer devletlerin, aralarındaki sorunları müzakereler yoluyla çözmeleri tavsiyelerine daha sıcak mı bakmaya başladığı açık değildir. Bu zamanla anlaşılacaktır ama depremin taraflara çatışmacı yaklaşımlardan uzaklaşabilmeleri için fırsat verdiği de bir gerçektir.
Türkiye’nin yardımına koşan ülkelerin listesi bir hayli uzun. Örneğin, hem Rusya hem Ukrayna Türkiye’nin yardımına koşmuştur. Doğal olarak, maddi imkanlarının daha geniş olması nedeniyle Rusya’nın yardımı daha kapsamlıdır ama herkes Ukrayna’nın da, kendisi çok zor durumda iken, yine de Türkiye’nin yardımına koştuğunu görmüştür. Hindistan’da kapsamlı bir yardım girişimi başlatmıştır; belki de Pakistan’dan kaynaklanan cömertlikten aşağı kalmak istememektedir. Buna karşılık, Türkiye’ye olan yakınlıkları nedeniyle ABD ve Avrupa Birliği’nin yardım yapmaları zaten beklenen eylemlerdir.
Evet, şimdi başlangıçtaki sorumuza geri dönebiliriz: Depremde yapılan yardımların Türk dış politikası üzerinde, özellikle komşularıyla olan ilişkilerinde, ne gibi etkileri olacaktır? Cevap ise çok açık: Bekleyelim, görelim.