Bekleyelim, görelim

Muhterem İLGÜNER
Muhterem İLGÜNER MARKA ŞEHİR; Gün Bugün!

“Bekleyelim, görelim diğer şehirler ne yapacak.” “Bekleyelim, görelim elektrikli araçlar ne kadar gelişecek.” “Bekleyelim, görelim ziyaretçi nasıl, ne zaman gelecek.” Bekleyelim, görelim; nereye kadar? Zamanla sorunların çözüleceğine, giderileceğine duyulan umut. Çözüm yaratılmadıkça sorun artarak büyümekte. Tarihte görülmüştür ki bekle - gör tutumu hep zarar vermiştir. Hızlı değişim ve dönüşüm çoğu yöneticiyi kararsızlık içerisinde bırakmaktadır; yapsak mı, yapmasak mı? Daha önce değinmiştik; gelecek, doğası gereği belirsizlik içerir. Yönetim öngörüsü tecrübeye olduğu kadar eğilimleri çözümleme becerisine de bağlıdır. İklim sorunu ile elektrikli araçların gelişmesi arasındaki ilintiyi erken gören önlem alır, pozisyon alır. Ziyaretçi alışkanlıklarını ve davranışlarını izleyen, bilgilenen olacakları görür ve beklemez.

Teorik olarak “bekle, gör” yaklaşımı az risk içerir; “dur hele bir...” Başkalarının davranışını izleyip ona göre davranmak daha akılcı gelebilir. Ancak gerçekte “bekle, gör” yaklaşımı kaçınılan bir eylemden daha fazla risk içermektedir. Çünkü, geçmişte rakip şehirlerin yenilik geliştirmesi ve bunu uygulamaya sokması zaman almaktaydı. Yerleşik düzeni hemen değiştirmek zordu. Bugün ise tüm bunlar büyük bir hızla gerçekleşiyor. Dün aklınıza getirmediğiniz, hiç tahmin etmediğiniz bir şehir yenilikleri uygulamakta erken davrandığı için sizin önünüze geçebiliyor. Coğrafya artık eskisi gibi engel teşkil etmiyor, zorluk çıkarmıyor. İster gerçek ister sanal, erişim dünden daha kolay ve hızlı; internet üzerinden ışık hızıyla, uçakla en fazla 24 saatte. Bu nedenle, bekleyeyim, göreyim derken konu dışına itilme, devre dışı kalma olasılığı daha yüksek.

Emin olmak istiyorsunuz. “Emin Olanlar” dünyasında fırsatlar görünenler kadar. Emin olamadığınız dünyada ise fırsatlar sınırsız. Evde film seyretmek için video kaset kiralarken kim derdi ki rahat koltuğunda otururken istediğin filmi istediğin dilde ya da alt yazı ile seyredebileceksin? Küçük değişikliklerle yetinenler ile ezber bozucular arasındaki fark bir şehrin kaderini değiştirebilir. Sorgulamak, veri derlemek ve olabilecekleri anlamak bir sonraki hamleyi doğru yapmak demektir. Yaşamımız hep kontrolümüz dışındakileri anlamakla, çözümlemekle geçer. Sadece hızlı teknolojik değişiklikler değil her düzeyde önemli dönüşümlere tanık olduğumuz dönemlerdeyiz. Görmek için daha fazla bekleyemeyiz. Eğer biz yapmazsak birileri mutlaka yapacaktır.

Literatür, karar vermede gecikme halinin daha çok kamu kurumlarında ve eski yönetim anlayışına sahip kuruluşlarda yerleşik bir yaklaşım olduğunu belirtiyor. Vaka analizine dayalı eğitim sürecinde bize sonucu belirtilmemiş vakalar verilir ve nasıl karar vereceğimizi tartışırdık. Anlaşamadığımız bir durumda hocamızdan yardım istersek “ben bilmem, vereceğiniz kararın sonuçlarını siz görecek ve yaşayacaksınız” derdi. Bilgiyle donanmış öngörü sahibi yöneticilerin atacağı adımlarda, vereceği kararlarda yanılma payı düşük olacaktır. Risk yok mu? Elbette var. Risk her kararda var, her yerde var. Aslan payına talip olmak kolay değil. Avdan arta kalanı paylaşan sırtlanlardan olmak daha kolay. Ard etkin ya da ön etkin. Karar sizin. Ya ardında kalır takipçi olursunuz ya da öncü olursunuz. Belirsizlik belli olan tek şey. Yanlış yapma riski içerisinde yaşamayı kabullenmek ise tek güvenilir yol.

Haftanın Konusu: KIRIK CAM TEORİSİ

“Kırık Cam” James Q. Wilson ve George Kelling tarafından geliştirilen ve 1982 yılında paylaşılan bir kamu düzeni teorisi. “Kırık Cam”, kişinin civarında bir şeylerin yolunda gitmediğini, düzensizliğin hakim olduğunu anlatmak için kullanılan bir metafor. Bir binanın camı ya da camları kırılmış ve uzun süre onarılmıyorsa o civarda yaşayanlar düzenin bir türlü sağlanamadığına inanacak ve bu durum yerleşik bir inanca dönüşecek. Teorinin çıkış noktası bu: “Önce kırık cam onarılmalı!”

“Kırık Cam” teorisi özellikle 90’lı yıllarda güvenlik güçlerinin uygulamalarına rehberlik etmiş ve uzun dönem etkili olmuş. En kayda geçen uygulama örneği New York şehrinde emniyet amiri William Bratton döneminde yaşanmış. O tarihlerde New York şehrinde suç oranı oldukça yüksek, insanlar bezgin ve tedirginlik içinde yaşamakta. Özellikle metroda seyahat cesaret isteyen bir iş. Gasp, tecavüz her an başa gelebilecek vakalar. Emniyet amirine göre New York şehrinin kırık camı metro. Orada düzen sağlanırsa şehri terk eden onlarca fikir ve kabiliyet sahibi insan dönmeye ikna olabilir. 1990 ile 1992 yılları arasında alınan sıkı tedbirler sonucu metroda hukuk ve düzen sağlanır ve şehirde yaşayanların inancı beklenen yönde gelişir. Bu sonuçlar teorinin işe yarar olduğunu kanıtlar. Emniyet amiri W. Bratton 1996 yılında emekli olduğunda şehirde suç oranı oldukça düşmüş ve yaşayanlar nezdinde güven sağlanmıştır.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Sosyal şehir 17 Nisan 2024
Eğitim şart! 20 Mart 2024
Yerli 13 Mart 2024
Yumuşak güç-2024  06 Mart 2024
Değişimin ayak sesleri 21 Şubat 2024
Tas aynı, hamam aynı... 07 Şubat 2024
Kıraathane vs. kafe 31 Ocak 2024