Beklenen savaşın ilk günü; olanlar, olacaklar ve sonrası…
Hasan R. ARDIÇ
EKONOMİST
“Savaş Ekonomisi” başlıklı ilk yazım dün ekonomim.com’da yayınlandı. Kendi blogumda da aynı yazı yer aldı ve önemli sayıda okunduğunu görüyorum. Bugün maalesef beklenen savaş, sabaha karşı fiilen, sıcak temas şeklinde başladı. Umarım en kısa sürede, en az can kaybıyla ve derhal sona erer.
Ancak bu bir temenni…
Keşke dilediğim gibi olsaydı…
Savaşa ilişkin ilk gün için olanlar, zaten bir bir uygulanıyor. Yerli ve uluslararası medyanın haber kaynaklarının yaptıkları yayınlardan anlaşılan bu…
Kısa özet; ağır bombardıman sürüyor, insanlar son derece doğal olarak panik içinde can korkusu yaşıyorlar, sokaklar tenha tabii, sabahın çok erken saatlerinde ATM önlerinde uzun kuyruklar oluşturmuşlardı. Sirenler çalıyor. Taraflar bana çok inandırıcı gelmeyen haberler yayarak bir taraftan moral buluyorlar, diğer taraftan da mesajlar havada uçuşuyor…
Şimdi aşağıdaki gibi hızlı bir düşünce oluşumu, deneyim aktarımı yapalım, ancak asla falcılık, ya da ileri görüşlülük iddiası falan değil. Sadece yazılı düşünceler…
- Bunca gerilimin ardından sıcak temasa geçişle başlayan savaş hemen sona erecekmiş gibi görünmüyor.
- Anlayabildiğim kadarıyla Başkan Putin Belarus’a göz kırpıyor, bence Belarus da sanki dünden hazırmış gibi bir duruş sergiliyor.
- Balkan ülkeleri başta Sırbistan olmak üzere uzak olmayan bir vadede bu savaşın devamının kendi topraklarında olacağı görüşündeler.
- Putin de zaten bu anlama gelen bazı cümleler kurmuştu son iki gün içinde.
- Hepimizin öngördüğü şekilde Dolar/TL kuru 14 üzerine çıktı, TL değer kaybı devam ediyor. Kuru sabit (14TL altında) tutabilmek için bir süredir Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın (Esasen TCMB demek daha uygun olacaktı) önemli bir çaba sarf ettiği ve rezervlerden 5 milyar dolar satılmak kaydıyla bunun temin edilebildiğini Ekonomist Erdal Sağlam’ın KRT TV’ye verdiği mülâkatta izledim. Bu sorular dün öğlen vakti itibariyle sosyal medyada da sıkça soruluyor. Anlaşılan kamu bankaları savaş gerekçeli olarak da görev zararı ile karşılaşacaklar.
- Diğer para birimlerinin de TL karşısında değer kazandıkları görülüyor. Birkaç günlük devam durumunda, savaşın Türkiye’ye ilk etkisi kur artışlarında olacak.
- Petrol, değerli madenler ve özellikle altın fiyatları da global ekonomilerde ciddi değer artışları kaydediyorlar. Dünkü yazımda da belirttiğim gibi, savaşın gerçek finansmanı altın ile yapılır. Bu; altın değerinin tüm borsalarda artışı anlamındadır.
- Türkiye’nin gerçekten kırılgan, hattâ kırılmış bir ekonomik durumda, yakın coğrafyasındaki bu savaşa kötü yakalanmış olması, ekonomik yapıyı daha da zora sokacaktır.
- Montreux anlaşmasının uygulanmasına ilişkin gereklilik önemini artırarak gündemdeki yerini koruyor. Bir şekilde Türkiye’nin, savaşın fiilen içine girmemesi çok önemli.
- Doğal gaz akışındaki aksamalar, ya da kesinti olması kış sonunda da olsa başta Türkiye olmak üzere pek çok ülke halkını zora sokacak ki mevcut pandemi ile zaten sağlık anlamında zor günler geçiren insanlar, daha da zor günlerin geldiğini görmekteler. Yanlış hatırlamıyorsam Türkiye doğal gaz gereksiniminin %60’ını Rusya’dan tedarik ediyor. Bu ciddi bir risk, özellikle savaş ortamında.
- ABD asker göndererek fiilen savaşın içinde olmayacağını açıkladı. Ekonomik yaptırım uygulamaları, bilhassa Rusya’nın uluslararası finansman çevreleriyle olan kredi ilişkilerinde baskılı tutumla Rusya’yı zor duruma sokacağını belirtti.
- NATO, Ukrayna zaten NATO ülkesi değil görüşünü tekrarlayarak esasen vereceği tüm demeçleri tek cümlede verdi. Kaldı ki Ukrayna NATO üyesi olsaydı ne olacaktı konusu da uygulamada ne getirirdi bilinmez. Çok sıkça söz edilen 4. ve 5. maddelerden de pek bir iş çıkacağı yok.
- AB için de, diğer Batılı birlikler ve organizasyonlar için de esasen söylenmesi deneyimlere dayalı özet; bol bol kınama, daha sert kınama, sürekli toplantılar, basın açıklamaları… Sonuçta bu savaşta Ukrayna, Batılı ülke ve birliklerin sözlü yaklaşımları dışında bir beklentiye kapılmasa daha iyi olur.
- III. Dünya Savaşı? Bilemiyoruz, ancak konuşmak için şimdilik erken. Ama olabilir (mi?) Çok tereddütlü ve tedbirli bir duruş sergilesem de bu; uzak bir olasılık değil. Olabilir. Bazı uluslararası gelişmeler, söylemler, Putin’in SSCB hayalleri de bu doğrultuda…
- Aslına bakılırsa izlenimlerim, okuduklarım bana, Ukrayna’nın Rus halkı ve geleneklerinden ziyade Batıya çok daha yakın olduğu doğrultusunda. Dolayısıyla, II. Dünya Savaşı başlangıcında Polonya’nın sergilediği ön kabulü Ukrayna Rusya’ya karşı göstermeyecektir, bugün de göstermediği görülmüştür.
- Bunlar ve daha da birçok husus gördüğümüz ve göreceğimiz gelişmelerin bir özeti… Asla müneccimlik girişimi ya da falcılık değil. Herkesin gördüğünü, bildiğini ben sadece alt alta yazarak not düştüm, o kadar.
- Ama son olarak değinmeden yapamayacağım konu; bizim TV kanallarında, her akşam, farklı kanallarda, farklı konular hakkında uzun uzun konuşan uzman(!)larımızın görüşleri… Bu arada güvenlik konularında uzman olanlar, kendi konularının dışına çıkıyorlardı, yoksa TV kanalından çıkacaklardı, şimdi hiç olmazsa bildikleri konudaki görüşlerini iletecekler. Gerçek uzmanları tabii ki bu serzenişin dışında tutuyorum. Şöyle bir durum var bu arada; Ankara’ya döndü mü bilemiyorum ama, Türkiye böyle bir durumda Dışişleri Bakanı olmadan çalışmalarını sürdürüyor. Bakan, Kazakistan’da resmi ziyarette bildiğim kadarıyla… Bakanlar Kurulu toplantısında olmadığını TV haberlerinden öğrendim.
- Tabii bir de birlik-beraberlik mesajları olacak; “... her zamankinden fazla birlik ve beraberliğe ihtiyacımızın olduğu bu günlerde…” şeklinde...
İşte böyle…
Kısa özet bu…
Siz de yeni hususları, gelişmeleri ekleyebilirsiniz, katkılarınız tabii ki değerli…
Savaşın derhal, ilk 24 saatini bile tamamlamadan son ermesini gerçekten diliyorum.