Beklenen oynaklık
Piyasa fiyatlamalarını konuşurken sıklıkla yer verdiğim bir benzetme vardır: Miyop olmak. Kısa-orta vade beklenti ayrışmasındaki karmaşa için kullanmayı tercih ediyorum. Şahsi kanaatim o ki yine miyop olduğumuz günlerden geçiyoruz. Bu, lokal ve dış varlık fiyatlamaları için eşzamanlı geçerli.
Daha önce de bu köşede değinmeye çalıştığım şekilde, uluslararası piyasalarda kasım ayı başlangıcında işlem hacimleri azalmaya başlar. Ortası-aralık ayı gibi de profesyonel yatırımcıların çoğunluğu, hatta tamamı kenara çekilir, pozisyonlarını likit eder ve yılı takvimden önce tamamlamış olur. O nedenle diğer şartların sabit olduğu ortamda gündeme gelebilecek her türlü haber akışı düşük likidite ve zayıf hacim ortamında ciddi oynaklık yaratmaya gebedir. Ne gibi? 26 Kasım fiyatlamaları gibi.
Bazı konuların adını net şekilde koyarak ilerlemekte kuşkusuz fayda var. Global cephede şu anda içerisinden geçilen durum bariz ki enflasyonist baskı ortamı. Belki önceki tecrübelerimizden farklı olarak tamamı talep kaynaklı gelişmeler çıkışlı olmasa da kimse arzın kısıtlı olduğu ya da hasarlı şekilde ilerlediği bu ortamda talep kanalındaki zayıflıktan bahsedemez. Öyle ya insan ömründe ekstra koşullar oluşmadıkça karşılaşması çok güç olan bir pandemi ortamına merkez bankaları da aynı şiddette karşılık verdi, hükümetler kamu maliyelerini devreye aldılar ve ekonomileri ciddi resesyon tehlikesinden uzak tutma çabasına giriştiler. Kabul edelim ki büyük çoğunlukta başarılı da olundu. Ancak, bardağın diğer kısmında zaten hiç iyi durumda olmayan gelir eşitsizliği daha da bozuldu ve belirli bir kesim için tasarruf fazlası oluştu. Kimi hesaplamalar konuştuğumuz rakamı en az 2 trilyon dolar olarak hesaplıyor.
Böylesi ortamda merkez bankaları devam eden pandemi koşullarının yarattığı belirsizlikle mücadeleyi mecburen önceliklendirmek zorunda kalırken, enflasyon konusunu kısmen ikinci plana attılar. Ancak, modern merkez bankacılığında bu tarz davranış içerisine girmek bağlı olunan kaidelerden komple uzaklaşmak anlamına geldiğinden normalleşme sürecine geçişi kademeli ve fakat iletişimi kuvvetlendirerek sağlamayı ön plana çıkardılar. Kim gibi? Mesela, Fed örneğinde olduğu gibi. Varlık alımları Kasım-Aralık ayları için azaltım tarafında rakam paylaşılarak yönlendirilirken, 2022 patikası bilinmiyor. Henüz masadaki tüm kartlar açık değil. Aralık toplantısında riskler çift yönlü.
Alfa, beta, gama ve delta derken hayatımızda artık bir de Omicron varyantı gerçeği var. Güney Afrika çıkışlı varyantın henüz nasıl ve ne şiddette bir süreci beraberinde getirdiği bilinmiyor. Sağlık uzmanları en az 2, en çok 8 haftalık araştırma sürecinden bahsederken, piyasalar her zaman olduğu üzere önden fiyatlamayı tercih ettiler. MSCI dünya endeksinin yüzde 2’nin üzerinde eylülden bu yana ilk kez gerilediği günde enflasyonist baskılar halının altına gönderilirken, Amerikan doları değer kaybetti, tahvillere talep Mart 2020’den bu yana en yüksek düzeyde gerçekleşti ve Fed’e dair ilk 25bp’lık faiz artışı beklentisi Haziran’dan Eylül’e ötelendi. Doğru okudunuz; tüm bunlar tek bir gün içerisinde gerçekleşti.
Tekrar etmekte fayda var: Likiditenin azaldığı ve profesyonel yatırımcıların çoğunluğunun piyasa işlemlerinden çekildiği/çekilmeye başladığı bir dönem içerisindeyiz. Oynaklığın yüksek seyretmesi gayet doğal. Pandemide yeni varyantın belki de daha şiddetli olması senaryosu kısa vadede Fed’e dair beklentilerin değişmesine ve piyasalara “daha gevşek finansal koşullar fikrinin yeniden belirmesi” senaryosunu hatırlatabilir; ancak, bu, aynı zamanda, arz kaynaklı problemlerin de şiddetlenmesi ve enflasyon probleminin de farklı bir boyuta geçmesi riski taşıyor. O vakit buyursunlar yepyeni bir beklenti karmaşasına.
Özellikle Delta ve Delta+ varyantları süreci gösterdi ki aşılamadaki başarı ve ilaç geliştirme süreci varlık fiyatlarındaki geri çekilmelerin daha güçlü taleplerle karşılanmasına imkan tanıdı. Yani, en kötünün fiyatlaması kısa süreli olmakla kaldı. Henüz belirsizlik katsayısı yüksek olsa da panik ortamını bir de bu çerçeveden değerlendirmekten zarar gelmeyebilir.