Bedava özelge baldan tatlı mı?
Nazmi Karyağdı
Gaziantep’ten yetişen ve Türkçemize önemli katkılarda bulunan Ömer Asım Aksoy, Türk Dil Kurumu’nun Deyimler ve Atasözleri Sözlüğü’nde “Bedava sirke baldan tatlıdır” atasözümüzü “Masrafsız ve emeksiz elde edilen şeyler insana hoş gelir” şeklinde açıklıyor.
Biz de bu yazımızda, Türkçemizin çınarlarından rahmetli Aksoy’dan esinlenerek “Bedava özelgenin baldan tatlı mı?” olduğunu birlikte değerlendirelim istedik.
Özelge kavramının kökeni, tarihçesi
Vergi yazınında Arapça kökenli mukteza ile aynı anlama gelen özelge, Hazine ve Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı’nca (eski Gelirler Genel Müdürlüğü) vergi mükelleflerine verilen, bir konudaki görüşü ve yapılması gereken uygulamayı bildiren yazıdır. Arapça bir kavram olan mukteza ise Dil Derneği Sözlüğü’nde “Bir iş yapılırken gerekli işlemlerin tümü” olarak tanımlanıyor.
Tarihe not düşmek ve kayda almak adına, sonradan türetilmiş “özelge” kavramının nereden geldiğini kaynağı ile aktarmak isterim.
Gelir İdaresi Strateji Geliştirme Daire Başkanı olarak 2009’da proje sorumluluğunu üstlendiğim “Yeni Özelge Sistemi”ne ilişkin çalışmalar sırasında, Gelirler Genel Müdürlüğünün üretken ve vefakâr yöneticilerinden rahmetli Ahmet Öğüt’ten, 80’li yılların sonunda Gelirler Genel Müdürlüğü çalışanlarınca bu kavramın Türkçemize kazandırıldığını öğrenmiştim.
Yasa ve yönetmeliklerin uygulanmasında yol göstermek, herhangi bir konuda aydınlatmak ve dikkat çekmek üzere ilgililere gönderilen yazı, genelge (tamim) olarak tanımlanmışken, kişiye özgü olarak verilen ve mükellefin gidermek istediği belirsizliği ortadan kaldıran yazıya da özelge denilmişti.
Yeni özelge sistemi neleri değiştirdi?
Ocak 2010’da Maliye Bakanımız Mehmet Şimşek’in düzenlediği basın toplantısı ile yürürlüğe giren Yeni Özelge Sistemi ile başvuru ve özelge verme uygulaması bir iş süreci halinde standarda bağlandı. Verilen özelgelerin internetten yayınlanması şeffaflık ve hesap verebilirlik açısından olumlu oldu. Özelge verme konusunda çok başlılık (GİB, Vergi Dairesi Başkanlığı/Defterdarlık) giderildi, merkezileşme ile güçlü bir arşiv sistemi oluşturuldu. Bu hem idare hem de mükellefler, mali müşavirler açısından oldukça yararlı oldu.
Olumlu sonuçların yanı sıra bazı olumsuz sonuçları da oldu. Bir kişi için verilen özelgenin tüm mükellefleri, tüm vergi müfettişlerini ve İdareyi bağlar hale gelmesi yönündeki düzenlemeler, özelgelerin aşırı güç kazanmasına yol açtı. Öyle ki özelge, ortaya koyduğu yorumla, kanunun dahi üzerine çıktı. Kanunda olmayan hüküm, özelge ile kanunun yerine geçer hale gelebildi.
Çok sesliliği veya karmaşayı önlemek isterken, hukuki olmayan, mükellef haklarını zedeleyen bir yorum, zaman zaman, zorunlu tek seslilik haline gelebildi.
Mali danışmanlık dünyasında da, belirsiz bir konu hakkında yorum geliştirme kabiliyeti zayıflayarak, “Bu konuda özelge var m?” kolaycılığına neden oldu.
Bir de özelgeler kendi içinde ikiye ayrıldı: Yeni Özelge Sisteminden sonra veya önce verilen özelgeler. Hatta bir yazımda bu konudaki ikili yapıyı “Eski özelgeler çöpe mi?” diye belirtmiştim.
Özelgeler ücretli mi olmalı?
Halen uygulamada olan Yeni Özelge Sistemi ile vergi mükellefinin/sorumlusunun başvurusundan özelgenin kişiye verildiği ana kadar tüm süreçlerin dijital hale getirildiği, arşivlendiği, kolaylıkla erişebildiği şeffaf bir yapı hedeflemiştik.
Proje ekibinin önündeki sorulardan biri de “Özelgelerin ücretli olup olmayacağı” hususu idi.
Aşırı idari iş yüküne yol açan başvuruları sınırlandırmak ve bir tür özel danışmanlık niteliğine bürünen özelge talepleri için Harçlar Kanunu’ndaki tarifelere “Özelge başvuru harcı” da eklenmeli miydi?
Gelir İdaresi’nin 2005’teki temel kuruluş mottosu olan “Mükellef odaklı Gelir İdaresi” yaklaşımından hareketle, uluslararası arenada mükellef hizmetlerinin genel kabul görmüş yaklaşımı olan “Cevapsız kalan mükellef sorusu, eksik ödenen vergi demektir” ilkesinden hareketle, o dönemki Gelir İdaresi üst yönetimince, özelgelerin eskiden olduğu gibi parasız olması kararlaştırıldı. Ve bugüne kadar da böyle geldi.
Almanya’dan bir örnek: Özelge başvuru harcı modeli
1950 Türk Vergi Reformu’nun temel kaynağı durumunda olan Alman vergi mevzuatının güncel halinde özelge kararları bir harca bağlanmış durumda.
Almanya Mali Kanununun (Abgabenordnung) 89. maddesine göre özelge talebinde bulunulması durumunda, İdare bir ücret belirleyerek mükellefe iletiyor. Mükellefin de 1 aya kadar bunu ödemesi gerekiyor. Gelir İdaresi özelge kararını, ücret ödenene kadar erteleyebiliyor.
Ücretler, özelgenin (Yasada ön karar olarak adlandırılıyor) başvuru sahibi için temsil ettiği değer (nesne değeri) esas alınarak hesaplanıyor. Başvuru sahibinin, özelge başvurusunda nesne değerini ve bunun belirlenmesiyle ilgili koşulları belirtmesi gerekiyor.
Harçlar, açıkça yanlış bir tutar olmadığı sürece, başvuru sahibi tarafından beyan edilen değer üzerinden hesaplanıyor. Mahkeme Harçları Yasası'nın ilgili düzenlemesi kapsamında Almanya’da özelge harcı yüzde 1 oranında alınıyor.
Değerin tahmini olarak dahi belirlenemediği durumlarda, süreye bağlı bir ücret alınıyor; bu ücret yarım saat veya bunun bir kısmı için 50 Euro, asgari ücret ise 100 Euro’dur. Değerin 10 bin Euro’dan az olması veya işlem süresinin iki saatten az olması halinde herhangi bir ücret alınmıyor.
Son söz
TÜRMOB verilerine göre, Türkiye genelinde 2022 sonu itibariyle 5 bin 8 YMM ve 117 bin 461 SMMM’den oluşan meslek mensubu faaliyette iken Gelir İdaresi’nden “Bu konuda isterseniz bir özelge talebinde bulunun” tavsiyesi veya her konuda, hiçbir sınırlamaya tabi olmadan, neredeyse her akla gelen konuda görüş istiyor olmak zamanın ruhuna uygun mu?
Gelir idareleri açısından “Cevapsız kalan her soru, eksik ödenen vergi demektir” ilkesi mecazi ve gerçek anlamda doğru olabilir. Ancak mükellef cephesinden bakıldığında “Cevaplanan her mükellef sorusu fazla ödenen vergi” ya da eli kolu bağlı mükellef anlamına da gelebilir mi?
Sorular bizi düşünmeye, yeni yaklaşımlar ve yöntemler aramaya itiyor.